Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/875
Karar No: 2021/664
Karar Tarihi: 03.06.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/875 Esas 2021/664 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/875 E.  ,  2021/664 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 5. İş Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 05.05.2008 tarihinden iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği 28.08.2013 tarihine kadar aylık brüt 1250 Euro ücretle davalı şirkete ait işyerinde lojistik mamul depo grup lideri olarak çalıştığını, işyerinde 2013 yılı Nisan ayına kadar vardiyalı olarak gündüz 06.00-14.15; gece 14.15-00.30, 2013 yılı Nisan ayından sonra ise tek vardiya sistemi ile 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştığını, ancak müvekkilinin gece vardiyasında saat 04.00’a, gündüz vardiyasında saat 18.00’a, tek vardiya sisteminde ise saat 20.00’a kadar çalışmaya devam ettiğini, cumartesi günleri de iki vardiya hâlinde çalıştırıldığını ileri sürerek fazla çalışma ücret alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 2009 yılı Aralık ayına kadar gündüz vardiyasında 06.00-14.15; gece vardiyasında 14.15-00.15 saatleri arasında çift vardiya, sonrasında ise tek vardiya olarak 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştığını, işyerinde sadece iki vardiya sistemine göre çalışan işçilerden gündüz vardiyasında çalışanların cumartesi günü 06.00-14.15 saatleri arasında çalışma yaptığını, davacının bayan giyim mamul depo bölümünde lojistik grup lideri olarak çalıştığını, sadece kurulu otomatik sistem üzerinden ürünlerin izlenmesini takip ettiğini, şirkette yalnızca numune dönemlerinde çoğunlukla üretim bölümünün planlı cumartesi çalışması yaptığını, davacının bulunduğu bölüm gereği çalıştığı süre boyunca hafta içi ve hafta sonu fazla çalışma yapmadığını, zamanaşımı itirazları olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. İzmir 5. İş Mahkemesinin 30.12.2014 tarihli ve 2013/703 E., 2014/849 K. sayılı kararı ile; davacının 05.05.2008-28.08.2013 tarihleri arasında davalı yanında çalışmasının bulunduğu, dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre işyerinde çalışma düzeninin iki vardiya hâlinde olduğu, ilk vardiyanın haftada 6 gün 06.00-14.15 saatleri arasında, ikinci vardiyanın ise haftada 5 gün 14.15-00.15 saatleri arasında, sadece gündüz vardiyasında çalışanların ise haftada 5 gün 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştığı, bu çalışma şekline göre yemek ve dinlenme molası düşüldükten sonra haftada 45 saat çalışıldığının belirlendiği, davacı tanıklarının mesai saatleri dışında davacının iş yoğunluğu ve toplantılar sebebiyle fazla çalışma yaptığına yönelik beyanlarının ise davacı tanıklarından birinin davacının kardeşi, diğerinin de davacının kardeşinin eşi olması ayrıca davalıya karşı açtıkları davalarının bulunması ve davalı ile aralarında husumet olması, beyanlarını doğrulayacak başkaca bilgi ve belge de sunulmaması sebebiyle itibar edilmesinin mümkün olmadığı, bu durumda davacının iddiasını somut delillerle ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. İzmir 5. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince 26.04.2016 tarihli ve 2015/18179 E., 2016/9361 K. sayılı kararı ile; “….Davacı gibi grup lideri olan takım elbise grup lideri olan Yener Yılmaz" ın İzmir 5. İş Mahkemesinin 2013/ 782 Esas- 2014/ 466 Karar sayılı dosyası ile görülen davada verilen karar Dairemizin 2015/ 8310 Esas- 2015/ 7419 Karar sayılı kararı ile bozulmuş, mahkeme önceki kararında direnmiş ve direnilen bu karar Dairemizin 2016/1312 Esas-2016/ 3287 Karar sayılı kararı ile onanmıştır. Dairemizce onanan bu kararda davacı Yener Yılmaz" ın gündüz vardiyasında görevli olduğu hafta; - haftanın 3 günü 06:00-14:15 saatleri arasında yemek, çay, sigara vb. ihtiyaçlar için 4857 sayılı Kanunun 68.maddesi gereği en az 45 dakika ara dinlenmesi kullanarak (14:15-06:00 = 8 saat 15 dakika – 45 dakika = 7,5 saat x 3 gün) = 22,5 saat, - haftanın diğer 3 günü ise 06:00-18:00 saatleri arasında yemek, çay, sigara vb. ihtiyaçlar için 4857 sayılı Kanunun 68.maddesi gereği en az 1,5 saat ara dinlenmesi kullanarak (18:00-06:00 = 12 saat – 1,5 saat = 10,5 x 3 gün) = 31,5 saat olmak üzere (22,5 saat + 31,5 saat = 54 saat) yasal çalışma süresi olan haftalık 45 saatin (54 saat – 45 saat =) 9 saat üzerinden fazla çalışma yaptığı; davacının gece vardiyasında görevli olduğu hafta - haftanın 4 günü (Salı,Çarşamba,Perşembe,Cuma) 14:15 - 00:15 saatleri arasında yemek, çay, sigara vb. ihtiyaçlar için 4857 sayılı Kanunun 68.maddesi gereği en az 1 saat ara dinlenmesi kullanarak (00:15 - 14:15 = 10 saat – 1 saat = 9 saat x 4 gün) = 36 saat, - haftanın 1 günü (Pazartesi) ise 10:00 – 00:15 saatleri arasında iki öğün yemek, çay, sigara vb. ihtiyaçlar için 4857 sayılı Kanunun 68.maddesi gereği en az 2,5 saat ara dinlenmesi kullanarak (00:15 - 10:00 = 14 saat 15 dakika – 2 saat 15 dakika = 12 saat olmak üzere (36 saat + 12 saat = 48 saat) yasal çalışma süresi olan haftalık 45 saatin (48 saat – 45 saat=) 3 saat üzerinden fazla çalışma yaptığı belirlenip fazla çalışma alacağı hesaplanarak karar verilmiş ve bu karar Dairemizce onanmıştır.
    Bu durumda grup lideri olan işçilerin fazla çalışma yaptıklarının kabulü gerekir. Yapılacak iş davacının talebi ve davacı tanıklarının da beyanları da dikkate alınarak fazla çalışma alacağının hesaplattırılarak çıkacak sonuca göre karar vermektir.
    Mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir…” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Direnme Kararı:
    9. İzmir 5. İş Mahkemesinin 26.09.2016 tarihli ve 2016/433 E., 2016/372 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 25, 26, 29 ve 30. maddelerindeki düzenlemeler doğrultusunda taraflarca hazırlama ilkesinin hakim olduğu eldeki davada tarafların sunduğu delillerle sonuca gidilebileceği, başka bir dava dosyasında sunulan delillerin taraflarca talep edilmediği hâlde re’sen nazara alınmasının yasal olarak mümkün olmadığı, davacı tarafın fazla çalışma yaptığını ispat bakımından kardeşi ve kardeşinin eşini tanık olarak dinlettiği, Yerleşik Yargıtay İçtihatları ve 6100 sayılı HMK"nın 248. maddesindeki düzenleme doğrultusunda tanıklıktan çekilme hakkı bulunan kişilerin ifadelerine tereddütlü yaklaşılması gerektiği, yan delillerle desteklenmeyen beyanlara itibar edilmesinin mümkün olamayacağı, bu nedenle davacı tanıklarının davacı ile yakın akraba olmaları nedeni ile beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı ve başka delillerle de davacının fazla çalışma yaptığı yönündeki iddiasını ispatlayamadığı, tarafların talebi olmadan mahkemenin 2013/782 E., 2014/46 K. sayılı dosyasındaki delillerin görülmekte olan davada değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, ispat yükü üzerinde olan davacının iddiasını usulüne uygun şekilde ispat edemediği, bu nedenlerle bozma kararının yerinde görülmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflarca getirilme ilkesinin geçerli olduğu eldeki davada Özel Dairece incelemesi yapılan emsal dava dosyasında davacı gibi grup lideri olan işçinin fazla çalışma yaptığından hareketle davacının fazla çalışma yaptığının kabulü ile davalıya karşı açılmış davası bulunan ve davacıyla akraba olan tanıklarının beyanlarının değerlendirilerek sonuca gidilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    III. GEREKÇE
    12. 4857 sayılı İş Kanunu"nun (4857 sayılı Kanun/İş Kanunu/Kanun) 63. maddesine göre;
    "Genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok kırkbeş saattir. Aksi kararlaştırılmamışsa bu süre, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır (Ek cümle: 10/9/2014-6552/7 md.; Değişik cümle: 4/4/2015-6645/36 md.). Yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresi; günde en çok yedi buçuk, haftada en çok otuz yedi buçuk saattir.
    Tarafların anlaşması ile haftalık normal çalışma süresi, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine, günde onbir saati aşmamak koşulu ile farklı şekilde dağıtılabilir. Bu hâlde, iki aylık süre içinde işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık çalışma süresini aşamaz. Denkleştirme süresi toplu iş sözleşmeleri ile dört aya kadar artırılabilir (Ek cümle: 6/5/2016-6715/3 md.). Turizm sektöründe dört aylık süre içinde işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık çalışma süresini aşamaz; denkleştirme süresi toplu iş sözleşmeleri ile altı aya kadar artırılabilir.
    Çalışma sürelerinin yukarıdaki esaslar çerçevesinde uygulama şekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir ".
    13. 4857 sayılı İş Kanunu"nun 63 ve devamı maddelerinde çalışma süresi düzenlenmiş olmakla birlikte "çalışma süresi"nin tanımı yapılmamıştır. Ancak 63. maddenin son fıkrası uyarınca 06.04.2004 tarihli ve 25425 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği’nin 3. maddesinde yer alan, "Çalışma süresi, işçinin çalıştırıldığı işte geçirdiği süredir. İş Kanununun 66 ncı maddesinin birinci fıkrasında yazılı süreler de çalışma süresinden sayılır. Aynı Kanunun 68 inci maddesi uyarınca verilen ara dinlenmeleri ise, çalışma süresinden sayılmaz." şeklindeki düzenleme ile çalışma süresinden ne anlaşılması gerektiği hüküm altına alınmıştır.
    14. O hâlde işçinin çalıştırıldığı işte geçirdiği "fiili çalışma süresi" ile Kanunun 66. maddesi uyarınca çalıştırıldığı işte fiilen geçmemiş olsa bile çalışılmış gibi sayılan hâller de "farazi çalışma süresi" olarak çalışma süresine dâhil edilmelidir.
    15. Yine Kanunun 63. maddesi haftalık çalışma süresinin 45 saat olduğunu hükme bağlamıştır.
    16. Fazla çalışma ise 4857 sayılı Kanunun 41 ila 43. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 41. maddesinin 1. fıkrasına göre, "Ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir. Fazla çalışma, Kanunda yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık kırkbeş saati aşan çalışmalardır. 63 üncü madde hükmüne göre denkleştirme esasının uygulandığı hâllerde, işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile, bazı haftalarda toplam kırkbeş saati aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma sayılmaz "
    17. Bu durumda denkleştirmenin uygulandığı hâller hariç, haftalık kırkbeş saati aşan çalışmaların fazla çalışma sayılarak, normal saat ücretinin %50 yükseltilmesi sureti ile belirlenecek saat ücreti esas alınıp hesaplanarak işçiye ödenmesi gerekir.
    18. Bu noktada fazla çalışma ücreti alacağının ispatına ilişkin açıklama yapmakta yarar bulunmaktadır.
    19. Gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu, gerekse hâlen yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle fazla çalışmanın ispatı genel hükümlere tabidir.
    20. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
    21. Dolayısıyla fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi kural olarak, bu iddiasını ispat etmek zorundadır.
    22. Fiili bir olgu söz konusu olduğundan kural olarak işçi, fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    23. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 09.02.2021 tarihli ve 2016/(22)9-1308 E., 2021/50 K.; 06.12.2017 tarihli ve 2015/22-1315 E., 2017/1542 K.; 14.02.2018 tarihli ve 2015/22-1597 E., 2018/227 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    24. Davacı işçi tarafından ispata yönelik olarak tanık deliline dayanılması hâlinde; gerek mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 254. maddesi, gerekse HMK’nın 255. maddesi uyarınca, aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söyledikleri gözetilerek değerlendirme yapılmasıdır.
    25. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz ise de, aynı işveren aleyhine dava açan kişiler davacı tanığı olarak dinlenmiş ise bu işçilerin tanıklıklarına kural olarak itibar edilmemesi; birbirlerine tanıklık eden kişilerin beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması ile bu tanıkların beyanlarının diğer yan delillerle birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekir.
    26. Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2019 tarihli ve 2019/22-61 E., 2019/317 K.; 16.06.2020 tarihli ve 2019/9-353 E., 2020/403 K.; 02.12.2020 tarihli ve 2016/(22)9-2229 E., 2020/994 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    27. Gelinen bu noktada HMK’nın “Somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” başlıklı 194. maddesine değinilmelidir. Maddeye göre;
    “ (1) Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.
    (2) Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.”
    28. Taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim delillere kendiliğinden başvuramaz.
    29. Dava malzemesinin taraflarca getirilme ilkesi, dava malzemelerinin mahkemeye kimin tarafından getirileceğiyle ilgili bir ilkedir. Buna göre, hâkim kendiliğinden, taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamaz. Mahkeme sadece tarafların getirdiği vakıalara göre talep sonucunu inceleyip karar verir.
    30. Taraflarca getirilme ilkesi HMK"nın 25. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir:
    “ (1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
    (2) Kanunda belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”
    31. Bu ilkenin bir sonucu olarak mahkeme, sadece taraflarca ileri sürülen vakıaları inceleyebilir. Buna kural olarak deliller de dâhildir (m. 25/2). Hâkim, olayın aydınlatılması için tarafların delil ikamesini isteyebilir ancak tarafa belli bir delili hatırlatamaz. Böylelikle dava malzemelerinin toplanmasında ve bunların ileri sürülmesinde hâkimin pasif olması kabul edilmiştir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 2000, s. 238).
    32. Mahkemenin hüküm vermesi için kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkân vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur.
    33. Taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi (m. 31) çerçevesinde yumuşatılmıştır (Pekcanıtez, H./Atalay, O. /Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, 2011, 11.Bası, s. 248 vd).
    34. Diğer taraftan HMK’nın “Hâkimin davayı aydınlatma ödevi” başlıklı 31. maddesine göre;
    “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”
    35. Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 248 vd).
    36. Görüldüğü üzere, hâkimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin 31. maddede, hâkimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukukî açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.
    37. Öte yandan vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile HMK’da belirli kısıtlamalar getirildiği de dikkate alınmalıdır.
    38. HMK’nın 118. maddesinde davanın, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılacağı düzenlenmiştir. Öte yandan Kanun’un 119. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde “İddia edilen her bir vakıanın hangi delille ispat edileceği” nin dava dilekçesinde bulunması gerektiği belirtilmiştir. HMK’nın 129. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde de “Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delille ispat edileceği”nin cevap dilekçesinde belirtilmesi gerektiği düzenlemesi ile davalı yönünden de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Tarafların genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli sayılmayıp hangi delillere dayandığı da dilekçeden açıkça anlaşılması gerektiği öngörülmüştür. Delillerin bildirilmesi hakkındaki bu düzenlemeler somutlaştırma yükünün bir gereğidir (Pekcanıtez, H: Medeni Usul Hukuku, C.II,15. Bası, İstanbul 2017, s. 1138-1139).
    39. Bu husus HMK’nın “sonradan delil gösterilmesi” başlıklı 145. maddesinde “Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.” düzenlemesiyle bir kez daha vurgulanmıştır. Sözü edilen maddede tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. 145. maddenin gerekçesinde, “uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması hâlinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenilme hakkının tabii bir sonucu olduğu” belirtilmiştir.
    40. Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145. maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması hâlinde bu deliller dikkate alınmamalıdır. Keza, tarafların 145. madde şartları oluşmadan sonradan delil sunması ya da kanun yoluna başvururken bu şekilde delilleri dilekçesine ekleyip vermeleri kabul edilmemelidir (Özekes, Pekcanıtez Usul, s.1339).
    41. Somut olaya gelince; davacı vekili, işyerinde çalışma saatlerinin 2013 yılı Nisan ayına kadar gündüz vardiyasında 06.00-14.15; gece vardiyasında 14.15-00.30; 2013 yılı Nisan ayından sonra ise tek vardiya sistemi ile 08.00-18.00 olarak belirlenmesine rağmen müvekkilinin gece vardiyasında 04.00’a; gündüz vardiyasında 18.00’a, tek vardiya sisteminde ise saat 20.00’a kadar çalıştığını ileri sürmüştür. Davalı vekili ise, davacının 2009 yılı Aralık ayına kadar gündüz vardiyasında 06.00-14.15, gece vardiyasında 14.15-00.15 saatleri arası çift vardiya; sonrasında 08.00-18.00 saatleri arasında tek vardiyada çalıştığını, işyerinde sadece ikili vardiya sistemine göre çalışan işçilerden gündüz vardiyasında çalışanların cumartesi günü 06.00-14.15 saatleri arasında çalışma yaptığını, bayan giyim mamul depo bölümünde lojistik grup lideri olarak çalışan davacının bulunduğu bölüm gereği çalıştığı süre boyunca fazla çalışma yapmasının mümkün olmadığını savunmuştur.
    42. Davacı vekili 11.10.2013 harç tarihli dava dilekçesi ile, davalı vekili ise 25.11.2013 hâkim havale tarihli cevap dilekçesi ile delillerini ve tanıklarının isimlerini mahkemeye bildirmişlerdir.
    43. Ayrıca mahkemece tüm delillerini sunmak üzere iki haftalık kesin süre verildiği şerhi ihtiva eden tensip tutanağı davacı vekiline 04.11.2013 tarihinde, davalıya ise 06.11.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
    44. Davalı vekili cevap dilekçesinde davacı tanıklarının müvekkiline karşı açtığı derdest davalarının bulunduğunu, bu durumun tanıkların güvenirliğini zedelediğini, beyanlarının fazla çalışma olgusunu ispata yeterli olmayacağını ileri sürmüş, davacının tanıklarının dinlendiği duruşmada aynı yöndeki itirazlarını tekrarlamıştır.
    45. Davacı vekili davalı vekilinin itirazları üzerine 08.07.2014 tarihli beyan dilekçesi ekinde davalı işyerinde çalışan başka işçilerin açtıkları işçilik alacaklarına ilişkin davalarda dinlenen tanıkların beyanlarını emsal mahiyetinde sunmuştur.
    46. Ne varki; dava dilekçesi ile delillerini hasreden davacının, sonradan sunduğu beyan dilekçesi ekindeki emsal tanık beyanlarına davalı vekilinin itiraz ettiği de dikkate alındığında bu beyanlara değer verilerek sonuca varılması mümkün değildir.
    47. Bununla birlikte, davacı vekilinin delil listesi ekinde fazla çalışma olgusunu ispata yönelik olarak cumartesi ve pazar günü çalışmalarına ilişkin çizelgeleri ve elektronik posta yazışmalarını sunmuş ve işyeri kayıtlarına dayanmıştır. Davalı ise davacı tarafın fazla çalışma iddiasına karşılık bunun aksini gösterir herhangi bir puantaj kaydı, işyeri giriş-çıkış kayıtları gibi belgeler sunmamıştır.
    48. Öte yandan davalı vekili, davalı işyerinde yaz ve kış sezonuna ilişkin ürünler üretildiğinde numune dönemlerinde altı, yedi hafta boyunca çoğunlukla üretim bölümünün çalışma yapmasını gerektirir planlı cumartesi çalışmaları olduğunu belirtmiştir. Davacının işyerinde sevkiyattan sorumlu mamul depo grup lideri olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlıkta bulunmamaktadır. Bu durumda üretimin arttığı dönemlerde buna bağlı olarak sevkiyat da artacağından sevkiyat bölümünde çalışan davacının çalışmasının fazla olması işin niteliği gereği kabul edilmelidir. Diğer bir ifadeyle, yapılan işin niteliği, işyerinin özelliği dikkate alındığında davacının fazla çalışma yaptığını söylemek mümkündür.
    49. Bu açıklanan durumlar karşısında, davalıya karşı açılmış davaları bulunsa bile davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilmesi gerekir. Mahkemece davacı tanıklarının davacı ile akraba olduğu, açılmış davaları da bulunduğundan menfaat birlikteliği içinde olduklarına ilişkin tespitin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
    50. Bozma kararında taraflarca ileri sürülmediği ve bildirilmediği hâlde davacı gibi grup lideri olarak davalı işyerinde çalışan takım elbise grup lideri olan başka bir işçinin açtığı işçilik alacağı davasında fazla çalışma olgusunun ispatlandığından bahisle sözü edilen davadaki tespitlerin somut uyuşmazlık açısından dayanak yapılması taraflarca getirilme ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
    51. Açıklanan bu maddi ve hukukî olgular birlikte değerlendirildiğinde; davalı tarafından davacı tarafın iddiasının aksi yönde delil sunulmaması, davacı tarafın iddiası ve tanıklarının beyanları ile yapılan işin niteliği, işyerinin özelliği dikkate alındığında davacı işçinin fazla çalışma yaptığı olgusu sabittir. Mahkemece bu doğrultuda tanık beyanları değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması ve ulaşılan sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
    52. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, davacı tarafın tanık delili dışında sunmuş olduğu 08.07.2014 tarihli beyan dilekçesindeki emsal tanık beyanlarının da bu dosyadaki fazla çalışma olgusunu ispata yönelik yan delil olduğu, ayrıca beyan dilekçesinde emsal tanık listeleri sunulmakla emsal dosyalara da ispat bakımından dayanıldığı bu nedenle Özel Daire tarafından bozma ilamında belirtilen emsal nitelikteki dava dosyasının da bu kapsamda yan delil olduğu, taraflarca getirilme ilkesine aykırılık oluşturmadığı, buradan hareketle fazla çalışma süresinin tespiti hususunda Özel Daire tarafından belirtilen emsal dava dosyası, davacı tarafından dosyaya sunulan emsal tanık beyanları ve bu dosyada dinlenen tanık beyanları dikkate alındığında davacı işçinin fazla çalışma yaptığının sabit olduğu ancak fazla çalışma süresinin tespiti hususunda bu delillerin bir değerlendirmeye tabi tutularak sonuca gidilmesi gerektiği buna göre de mahkemenin red kararının bu değişik gerekçelerle bozulması gerektiği görüşü belirtilmiş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.
    53. Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan bu farklı ve değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu farklı değişik gerekçe ve nedenler ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 03.06.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi