Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden paydaşı oldukları 83, 169 ve 170 parsel sayılı taşınmazlarda yapılan imar uygulaması işleminin idari yargı yerinde iptal edildiğini ve davalı Belediyece kadastral parsellere geri dönüşümün sağlanması yönünde Encümen kararı alındığını, ancak tapuda işlemlerin uzun süreceğini ve derdest davaların bulunduğunu ileri sürüp, kadastral parsellerin ihyasını istemişlerdir.
Davalı, imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edilip, kararın kesinleşmesi üzerine Belediye Encümenince kadastral parsellere geri dönüşümün sağlanması için karar alındığını, kadastral parsellerin ihyasının tapu sicil müdürlüğü tarafından yapılması gerektiğini, belediyeye karşı dava açılamayacağını belirtip, usul ve esastan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazlar üzerinde yapılan imar ve parselasyon işlemi idari yargı yerinde iptal edilmiş olmakla tescilin dayanağı ortadan kalkmış bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı Belediye vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, kadastral parselin ihyası isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazların illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanaksız hale geldiği ve sicil kayıtlarının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, tapu iptal ve tescil davalarının kayıt malikleri aleyhine açılacağı tartışmasızdır.
Oysa somut olayda; kadastral parsellerin ihyası, başka deyişle imar uygulaması ile oluşan imar parsellerinin tapu kayıtlarının iptali ile eski hale getirilmeleri istenmiş; husumet sadece idari işlemi tesis eden belediyeye yöneltilmiş, kayıt maliklerine yöneltilmemiştir.
Hal böyle olunca, ihyası istenen parsellerin tedavüllü olan imar parsellerinin kayıt maliklerine davada husumet yöneltilmediğine ve davalı Belediye taşınmazlarda malik olmadığına göre, eldeki davanın dinlenmesine olanak yoktur. O halde, davalı Belediye hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalı Belediye vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.05.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.