Taraflar arasında görülen davada;
Davacı idare, Koruma Kurulu  Kararı ile  tescilli koruma  alanı  içerisine  davalı tarafından  baraka yapılmak  suretiyle  müdahalede  bulunulduğunu ileri  sürerek   elatmanın  önlenmesi ve  yıkıma  karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya  konu  barakayı  yıktığını belirtip, davanın reddini  savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu  yapının  kaldırıldığı gerekçesiyle  konusu  kalmayan dava hakkında hüküm  kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili  tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım  isteklerine  ilişkindir.
Mahkemece, konusu kalmayan  dava hakkında hüküm  kurulmasına  yer olmadığına karar verilmiştir.
Dosya  içeriğinden ve toplanan delillerden; davalının  " koruma  alanı"  içerisine  baraka  yapmak  suretiyle  haksız olarak  müdahalede  bulunduğu, yapının  kaldırıldığının keşfen  belirlendiği anlaşılmaktadır.
Davalı,  savunmasında  anılan  barakayı  yargılamadan önce  kaldırıldığını  beyan etmiş, mahkemece yapılan  yazışmalar  sonucunda  barakanın ortadan  kaldırıldığının  bildirildiği  görülmüştür.
 Ne var ki,  anılan  yapının ne zaman  ortadan  kaldırıldığının  tamamen  açıklığa kavuşturulduğunu söyleyebilme  olanağı yoktur. Davalının, davanın  açılmasına  sebebiyet  verip vermediğinin ve yargılama giderlerinin ve bu  giderlerden olan vekalet  ücretinden  kimin sorumlu  tutulması  gerektiği  açısından bu hususun  açıklığa  kavuşturulması  zorunludur.
Hal böyle olunca, yukarıda  belirtilen  açıklamalar  doğrultusunda  hükme yeterli  bir  araştırmanın  yapılması sonucuna göre bir  karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere  hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının  bu yöne  değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile  hükmün açıklanan  nedenden ötürü HUMK"nun 428.  maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.