20. Hukuk Dairesi 2015/12408 E. , 2015/11416 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/07/2015
NUMARASI : 2015/33-2015/31
Taraflar arasında görülen dava sırasında alacağı temlik alan davalı tarafından reddi hâkim yoluna başvurulmuştur.
Red talebini inceleyen merci tarafından verilen kararın Yargıtayca incelenmesi alacağı temlik alan davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Taraflar arasında görülen dava sırasında, alacağı temlik alan davalı vekili tarafından sunulan 09.07.2015 tarihli dilekçe ile özetle; "...hâkimin, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinde temyiz incelemesi yapılmakta olan dosyaya sunduğu 19.06.2015 tarihli dilekçesinde yazdığı "...hâkimin yanlı davrandığını, taraf tuttuğunu, kasten aleyhe karar verdiğini iddia etmek şahsım açısından çok büyük hakarettir. Bu hakaret hukukî bazda karşılığını görecektir. Üzücü olan durum yargıya bu kadar dil uzatılması ve sataşılmasıdır..." sözlerini kullanarak ve 15.06.2015 tarihli mütalaası ile ihsası reyde bulunduğu, davadaki sıfatlarının fer"i müdahil olması nedeni ile redd-i hâkim talebinde bulunamayacaklarını bu görüşünde açıkladığı, hâkimin bu tutum ve davranışları ile davacı yanı tutarak, "...nasılsa feri müdahilin temyiz hakkı yok...davalı vekilini de azletti..feri müdahilin dava sebebi ile bağımsız hareketleri kısıtlı...davacı lehine karar versem dahi feri müdahil bir şey yapamaz..." diyerek davanın kabulüne ait alt yapıyı hazırlama yönündeki yansızlığını ortaya koyduğu..." belirtilerek reddi hâkim yoluna başvurulmuştur.
Alacağı temlik alan davalı vekili tarafından yapılan bu red talebi ile ilgili merci kararı verilmeden önce davalı fer"i müdahil 14.07.2015 tarihinde sunduğu ikinci dilekçede özetle; "...hâkimin reddine ilişkin yapılan 09.07.2015 tarihli dilekçeden sonra, hâkimin aynı gün yapılan duruşmada tarafsızlığını şüpheye düşüren eylemlerde bulunduğunu, bu tarihli duruşmada hâkimin reddi talebinden dolayı ancak gecikmesinde sakınca olan işleri yapabileceği halde; hâkimin bu hükmü kötüye kullanarak 2 nolu ara kararda, "Davacının dava sebebi olan hile ve bedelsizlik iddiasının ispatlandığı ve bu doğrultuda delil toplanmasına yer olmadığı..."şeklinde ara karar verdiğini, hâkimin kanunen gerekmemesine rağmen davadaki görüşünü açıkladığını, red süreci sonuçlanmamışken ihtiyati tedbirin devamına karar verdiğini, davacı lehine olan işlemlerin hâkim tarafından re"sen yapıldığını, red süreci nedeni ile hâkimin Adalet Komisyonu
Başkanlığına durumu bildirerek yeni hâkim görevlendirilmesinin istenmesine yönelik taleplerinin hâkim tarafından duruşma tutanağına geçirilmediğini, buna ilişkin baro tarafından görevlendirilen avukatlarca tutulan gözlem tutanağı olduğunu..." belirterek redd-i hâkim talebinde bulunmuştur.
Reddedilen Hâkim tarafından, feri müdahil tarafından sunulan 09.07.2015 tarihli red talebi hakkında red yönünde görüş bildirilmiş, ancak alacağı temlik alan davalı tarafından sunulan 14.07.2015 tarihli hâkimin reddi istemli dilekçe üzerine reddi istenen hâkim tarafından aynı gün çekilme kararı verilmiştir.
15.07.2015 günlü üst yazı ile dosya red isteminin incelenmesi için nöbetçi asliye hukuk mahkemesine gönderilmiş, dosyayı inceleyen merci tarafından reddi hâkim talebinin reddine, red talebinde bulunanın HMK 42/4. maddesi uyarınca 1500.-TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, feri müdahil vekili tarafından, merci tarafından incelenmesi gereken talebin 09.07.2015 tarihli red dilekçesi olduğu halde; 14.07.2015 tarihli red talebinin değerlendirildiğinin belirtilmesi üzerine, dosyayı inceleyen merci tarafından 28.07.2015 tarihli tavzih kararıyla; mahkemece maddi hata yapılmış olduğu belirtilerek, mahkemenin 21.07.2015 tarih ve 2015/33 D.İş sayılı kararında geçen “14.07.2015 tarihli hâkimin reddi dilekçesi” ibaresinin “09.07.2015 tarihli hâkimin reddi dilekçesi” olarak düzeltilmesine karar verilmiş, alacağı temlik alan davalı tarafından her iki karar da temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; H.. S.. tarafından, borçlu olmadığının tesbiti ve takibin iptaline karar verilmesi istemli davanın 10/11/2014 tarihinde açıldığı, İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğünün 2014/14323 E. sayılı dosyasında yer alan 23.07.2014 tarihli alacağın temliki sözleşmesiyle H.. B.."nin borçlu H.. S.."den olan alacağını E.. Ö.."a devrettiği, alacağı temlik alan E.. Ö.."un, vekili aracılığıyla, 30.04.2015 tarihinde yapılan "ön inceleme duruşması"ndan itibaren "mahkemenin kabulüyle fer"i müdahil olarak" davada yer aldığı anlaşılmaktadır.
Alacağın temliki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 183 ve 194. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Alacağın temliki ile alacak hakkı bunu devralan 3. kişiye geçer. Böylece devralan daha önce temlik edene ait olan alacak hakkını kesin olarak iktisap eder; bunun üzerinde “tasarruf etme” yetkisini kazanır. Temlik eden alacaklının da bu aşamadan sonra artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından (kalmadığından) bu alacağa dayalı olarak herhangi bir hukuki işlem yapması mümkün değildir. Bu durumda temlik işlemi ile temlik eden, borç ilişkisinden çıkar ve onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devralan 3. kişi geçer. Alacakla ilgili her türlü (dava açma, takip yapma, temlik etme... gibi) hukukî işlemler bu 3. kişi tarafından yapılır.
Somut olayda; alacak üzerindeki tasarruf yetkisi, takibe başlandıktan sonra dosya alacağını temlik alan E.. Ö.."a geçmiş olup, temlik eden H.. B.."nin alacak üzerinde artık tasarruf hak ve yetkisi kalmadığından, davada husumetin E.. Ö.."a tevcih edilerek devam edilmesi gerekmektedir. Mahkemece, E.. Ö.."un davada fer"i müdahilliğine karar verilmesi, taraf sıfatı bakımından önem taşımayıp, E.. Ö.."un, vekili aracılığıyla, 30.04.2015 tarihinde yapılan "ön inceleme duruşması"ndan itibaren davada yer aldığı da gözetilerek, davadaki taraf sıfatı durumunun mahkemece (HMK m. 124 hükümleri de nazara alınarak) yeniden değerlendirilmesi gerekir.
Bilindiği üzere, hâkimin tarafsız kalamayacağı varsayılan veya tarafsızlığından kuşku duyulabilecek hallerde, hâkimin kendi mahkemesinin yetki ve görevine giren belli bir dayaya bakamayacağı (bakmasının yasak olduğu) (HMK m.34) kabul edilmiştir. Buna karşılık, hâkimin reddi halleri kanunda belirtilmiş (HMK m.36) ise de, bu belirtme (sayma) tahdidi değildir. Bu ve buna benzer hallerde, hâkimin tarafsızlığından kuşku duyulmaktadır; fakat, burada hâkimin
davaya bakması yasak olmayıp, hâkim davaya bakmaktan çekilmek zorunda değildir. İleri sürülen ret sebebinin başka bir hâkim veya mahkeme tarafından incelenip kabul edilmesinden sonra, hâkimin o davaya bakamayacağı belli olur.
İncelenen dosya kapsamına göre, alacağın temliki ve davada yer alması itibariyle davanın tarafı durumuna gelen E.. Ö.. vekilinin dilekçesinde hâkimin reddi için ileri sürülen hususlar, HMK’nın 36. maddesi kapsamında, hâkimin tarafsızlığından kuşku duyulmasını gerektirecek hâller olarak değerlendirilemez. Açıklanan nedenlerle yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 19/11/2015 günü oy birliği ile karar verildi.