Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/4254 Esas 2009/5408 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/4254
Karar No: 2009/5408

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/4254 Esas 2009/5408 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Mahkeme, davacının davalı adına kayıtlı olan 135 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ve üzerinde bina bulunduğunu ileri sürerek tapu iptali ile elatmanın önlenmesi ve yapının yıkımını istediği dava hakkında kısmen kabul kararı vermiştir. Ancak, çekişmeli taşınmazın kadastro tesbitinin 20.8.1965 tarihinde yapıldığı ve 14.10.1969 da kesinleştiği, eldeki davamızın ise 5.11.2003 tarihinde açıldığı ve 3402 Sayılı Kadastro Yasası'nın 12. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği tespit edilmiştir. Bu nedenle, davacının tüm temyiz itirazları reddedilmiş, davalının temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozulmuştur. Kararda, 5841 Sayılı Yasa'nın 2. ve 3. maddeleri ile eklenen düzenlemelerin kesin hüküm halini almamış davalara da uygulanabileceği ve hak düşürücü sürenin olumsuz dava şartlarından olduğu ve kamu düzeni ile ilgili olduğu belirtilmiştir.
Kanun maddeleri: Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasası'nın 16/c maddesi, 5841 Sayılı Yasa'nın 2. maddesi, 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrası ve geçici 10. maddesi, HUMK'nun 428. madd
1. Hukuk Dairesi         2009/4254 E.  ,  2009/5408 K.

    "İçtihat Metni"

    AHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 29/11/2007
    NUMARASI : 2004/1965-2007/1099
      
    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, davalı adına kayıtlı  olan 135 parsel  sayılı taşınmazın kıyı  kenar çizgisi  içerisinde  kaldığını ve üzerinde bina bulunduğunu ileri  sürüp,  tapu iptali ile elatmanın  önlenmesi ve yapının yıkımını istemiştir.
    Davalı, davanın reddini  savunmuştur.
    Mahkemece, çekişmeli  taşınmazın 332,28 m2 lik  kısmının kıyı  kenar  çizgisi  içerisinde kaldığı ve üzerinde  bina  bulunduğu gerekçesiyle  davanın kısmen kabulüne  karar verilmiştir.
    Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi   raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali,elatmanın  önlenmesi ve yıkım  isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın  kısmen kabulüne  karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan  delillerden; çekişme konusu 135 parsel sayılı  taşınmazın  kadastro tesbitinin  20.8.1965  tarihinde  yapıldığı ve  14.10.1969 da  kesinleştiği, eldeki  davanın  ise 5.11.2003 tarihinde  açıldığı  anlaşılmaktadır.Hüküm  taraflarca  temyiz edilmiştir.
    Her ne kadar  çekişmeli taşınmazın  kıyı kenar  çizgisi  içerisinde kalan  bölümü devletin  hüküm ve  tasarrufu  altında ve  kamu malı  niteliğinde özel mülkiyete  konu  olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro  Yasasının  16/c  maddesi gereğince)  yerlerden olduğu keşfen  saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde  kabul edilip  14.3. 2009  tarihinde  yürürlüğe giren  5841  Sayılı Yasanın  2. maddesi ile  3402  Sayılı Yasanın  12. maddesinin  3. fıkrasına  eklenen  " bu hüküm  iddia ve  taşınmazın  niteliğine yahut  devlet ve diğer kamu tüzel kişileri  dahil tarafların  sıfatına bakılmaksızın  uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen  geçici  10.  maddesinin " bu kanunun 12.  maddesinin  3. fıkrası  hükmü devletin  hüküm ve tasarrufu  altında  olduğu  iddiası ile  yürürlük tarihinden  önce açılmış  ve henüz  kesin  hükme  bağlanmamış olan  davalarda  dahi  uygulanır"  şeklindeki  hükmü  gözetildiğinde, kadastro  tespitinin  kesinleştiği  tarih olan  14.10.1969  ile  davanın  açıldığı  tarih arasında 3402  Sayılı Yasanın 12.  maddesinde  sözü edilen  10 yıllık  hak düşürücü sürenin  geçmiş olduğu sabittir.
    Anılan hükümlerin (yasanın) 9.5.1960 tarih 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince  usulü kazanılmış hakkın istisnasını teşkil etmesi ve yasanın kişiler yararına yeni haklar tanıması nedeniyle olayda uygulama yeri bulacağı kuşkusuzdur.
    Bilindiği üzere; hak düşürücü süre  olumsuz  dava şartlarından olup kamu düzeni ile  ilgilidir. Mahkemece davanın her aşamasında  re"sen  gözetilmesi  gerekli  bir kuraldır.Kaldı ki, 5841 Sayılı Yasa  ile getirilen  değişikliklerin  kesin hüküm  halini almamış davalara da  uygulanacağı  öngörülmüştür.
    Hal böyle olunca,  yukarıda  belirtilen  yasal  düzenlemeler  gözetilmek suretiyle  davanın hak   düşürücü süreden  dolayı  reddine  karar verilmesi  için karar bozulmalıdır.
    Öyleyse  davacının tüm  temyiz  itirazlarının reddine. Davalının  temyiz itirazlarının kabulü ile  hükmün  açıklanan  nedenden ötürü HUMK"nun  428.  maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,7.5.2009 tarihinde oybirliğiyle  karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.