3. Hukuk Dairesi 2016/6104 E. , 2017/10488 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle; daha önceden belirlenen, 20.06.2017 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av.Gonca Tekkeşin geldi. Karşı taraf temyiz eden davacı vekili Av.... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; 31.07.2008 tarihinde, Taşağıl Karabük Köyü Pelitdibi mevkiinde başlayan orman yangınının, çok geniş bir alana yayılarak yaklaşık 16.000 hektarlık orman alanının yangından zarar gördüğünü; yangının çıkış sebebinin, davalı...- Serik İşletme Başmühendisliğinin bakım ve gözetim altında bulunan ve Meryem Ünal"a ait evin yanındaki elektrik direklerindeki tellerde sehim oluşması, yani tellerin genleşerek sarkmış olduğu ve sarkan bu tellerin rüzgarla birbirine çarparak kıvılcım çıkartması ve çıkan kıvılcımların alttaki anızlı tarlaya düşerek yangına sebebiyet verdiğinin tespit edildiğini; davalı kurumun taahhüt senedinden doğan yükümlülüğünü yerine getirmediğinden, BK"nun ilgili maddeleri gereğince sorumlu olduğunu; ayrıca, işletme mühendisliğinde çalışan görevlilerin kusur ve ihmallerinden dolayı BK. 55.madde gereğince objektif sorumluluğunun da bulunduğunu ileri sürerek; Orman idaresinin uğramış olduğu zarar miktarı 180.814.280,07 TL"nin olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; yangının çıkış sebebiyle ilgili düzenlenen bilirkişi raporunu, eksik incelemeye dayalı olduğundan, kabul etmediklerini; açma akım değerinin yanlış hesaplanıp, uygulandığını; hattın yerden yüksekliğinin yanlış hesaplandığını; arkların saçınım aralığının iki kat fazla gösterildiğini; arkların tamamının yangın tarihinde olmuş gibi yansıtıldığını; tarlada bulunan iki büyük ateşe ait kül ve yanık izlerinin incelenmediğini; iklim koşullarının
araştırılmadan rapor hazırlandığını, orman idaresinin gerek yangının çıkmasında, gerekse yayılmasında ve söndürülmesinde kusuru nedeniyle, uygun illiyet bağının kesildiğini; orman yangınları ile etkin mücadelenin orman idaresinin en önemli görevi olduğunu Orman Yasasının 75.maddesi gereğince orman idaresinin kusurunun saptanıp, tazminat miktarından indirilmesi gerektiğini belirtip; eksik, hatalı, fahiş hesaplamalara dayalı bilirkişi raporuna dayanılarak açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; "... ...tüm dosya kapsamına göre, yangının, ilk çıkışının davalı şirketin sorumluluğundaki elektrik tellerinin ark yapmasından ve arktan çıkan kıvılcımın tarladaki kuru ot ve anızları tutuşturmasından kaynaklandığı, böylece davalı şirketin, yangının ilk çıkış aşaması ile ilgili kusurlu, başka bir ifadeyle ilk noktada yangının çıkmasıyla davalı şirketin bakım ihmali arasında uygun illiyet bağının olduğu; ancak, normal şartlarda bu kadar büyümeyecek olan bir yangının tarladaki otların kuru ve yanmaya elverişli olması, şiddetli rüzgar, yangın çıkmaya elverişli orandaki nem dengesi nedeniyle etrafa yayıldığı, orman idaresinin de yangın söndürme hususunda... raporunda da belirtildiği gibi yetersiz kalması nedeniyle her iki tarafında müşterek kusurlu olduğu, kısmi cüz"i zarar ile olmasa bile oluşan bütün zararla ilk yangının çıktığı noktada elektrik tellerinden düşen kıvılcım arasında uygun illiyet bağının varlığından söz edilemeyeceği, ilk yangının çıktığı alanın küçük bir alan olduğu, dolayısıyla zararın ancak cüz"i bir miktarından davalı şirketin sorumlu tutulması gerektiği, bilimsel olarak kusur oranının saptanmasının imkansızlığı ve BK 44.maddesi de nazara alınarak oluşan zararın adalet ve hakkaniyet ölçüsünde paylaştırılmasına, bu çerçevede davalı şirketin oluşan zararın takdiren %2"si kadar miktarından sorumlu tutulmasına ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 3.616.285,60 TL tazminatın 31.07.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacı orman idaresine verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizin 02.04.2013 gün ve 2013/5191 Esas-2013/5550 Karar sayılı ilamı ile ".....davacı kurumun yukarıda açıklanmaya çalışılan görev ve sorumlulukları dikkate alınarak, somut olayda, müterafik kusuru olduğu gözetilip; adalet ve hakkaniyet ilkelerine göre, bilirkişilerce hesaplanan zarar miktarından uygun bir miktar indirilerek, tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.
Yanılgılı değerlendirme sonucu, davalı şirketin; olayda kusursuz sorumluluğu bulunduğu gözetilmeden, yangının her iki tarafın müşterek kusurlu davranışından çıktığı da belirtilmiş olmasına rağmen; hakkaniyet ve adalet duygusuyla bağdaşmayacak oranda zararın takdiren %2"si kadar sorumlu tutulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma kararına uyulması sonrasında mahkemece, davacı tarafın meydana gelen zararda %45 oranında müterafik kusurunun bulunduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemizin 17.06.2014 gün ve 2014/4403 Esas-2014/9751 Karar sayılı ilamı ile "....Belirtilen eksiklikler giderilmeden oluş ve kabule göre değerlendirme ve bilirkişi incelemesi yapılmadan kusurun
oranının %55 davalı ve %45 davacı olarak belirlemek suretiyle tayin olunan tazminatın belirlenmesi uygun düşmemekle ilk kararda belirtilen oranın düşüklüğü, ikinci kararda ise belirtilen oranın çok yüksek olması karşısında tazminatın hakkaniyet ölçülerine göre adil ve kalıcı şekilde tayini ile önce bulunacak kusur sonra ayrıca hakkaniyet indirimi de yapılmakla makul bir tazminatın tayini gerektiğinden hüküm belirtilen eksiklikler sebebiyle bozulmalıdır."gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, Yargıtay bozma ilamı ile bağdaşmayacak şekilde bilirkişi raporunda davacı tarafın %50 oranında, davalı tarafın %50 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, mahkemenin bilirkişi raporundaki kusur oranları ile doğrudan bağlı olmadığı, davacı tarafın yeterli emniyet yolları açmaması hususunda %12 oranında müterafik kusurlu olduğu yine yangın öncesinde gerekli emniyet tedbirlerinin almaması sebebiyle %10 oranında müterafik kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 141.035.138,45 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden (31/07/2015) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2)6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 226.maddesinin 1.fıkrası; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” şeklinde düzenleme yapmıştır.
Yargılama sadece hukuki vasıflandırma ve yalın hukuki bilginin kullanıldığı bir faaliyeti kapsamaz. Hayat ilişkilerinin ve uyuşmazlıkların çeşitli olması sonucu, hakim çözmek zorunda olduğu uyuşmazlıkta, hukuki bilgi dışında kalan teknik ve özel bilgiye ihtiyaç duyabilir. Bu durumda hakimin, bu konuda uzman kişinin görüşünü alması söz konusu olacaktır. (Pekcanıtez Hakan, Atalay Oğuz, Özekes Muhammet, Medeni Usul Hukuku Anakara 2010, s. 484)
Hakim özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde şahsi bilgisi ile kusur belirlemesi yapamayacağına göre, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırması gerekecektir. Bu görüş Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 8.12.2004 gün ve 2004/4-642 E, 648 K; 2.3.2005 gün ve 2005/11-81 E, 118 K; 30.1.2008 gün ve 2008/11-42 E, 45 K; 5.11.2008 gün ve 2008/4-655 E, 664 sayılı kararlarında vurgulanmıştır
Somut olayda; alınan bilirkişi raporunda davacı Orman İdaresinin meydana gelen yangında %50 müterafik kusuru olduğu belirtilmiş, mahkeme hakimi , bilirkişi raporundaki müterafik kusur oranına katılmayarak, davacının %22 müterafik kusuru olduğu belirlenmiş ve buna göre hüküm tesis edilmiştir. Hakimin hukuki bilgi ve tekniğinin dışında kalan kusur konusunda uzman bilirkişilerce yeniden inceleme yaptırmak veya bilirkişiden ek rapor almak yerine kendini bilirkişi yerine koyarak kusuru belirlemesi doğru görülmemiştir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde ...nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları).
Dairemizin 02.04.2013 gün ve 2013/5190 Esas- 2013/5549 Karar sayılı ilk bozma ilamında, davalı tarafın zararın %2sinden sorumlu tutulması uygun görülmemiş, %2 oranın düşük olduğu belirtilmiş, 17.06.2014 gün ve 2014/4430 Esas- 2014/9752 Karar sayılı ikinci ilamda ise davalı tarafa yüklenen %55 kusur oranı yüksek görülmesine karşın temyize konu iş bu kararda davalı tarafın kusur oranı %78 olarak belirlenmiştir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın tüm, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün, HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı için takdir edilen 1.480 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı tarafa iadesine 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.