Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/4344 Esas 2009/5347 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/4344
Karar No: 2009/5347

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/4344 Esas 2009/5347 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı, mirasbırakanının 6 adet taşınmazdaki paylarını muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini iddia ederek payı oranında iptal-tescil, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir. Davalılar bunu reddetmişlerdir. Mahkeme davacının iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, davalılara yapılan temlikin gerçek yönünün miras bırakanın asıl irade ve amacının ortaya çıkarılmasına bağlı olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle, miras bırakanın temlikleri muvazaalı olduğuna karar verilmiştir. Kanun maddeleri: Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddeleri.
1. Hukuk Dairesi         2009/4344 E.  ,  2009/5347 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ÇİVRİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,
    TARİHİ : 31/10/2007
    NUMARASI : 2001/45-2007/430

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, mirasbırakanı D..."nun  çekişme  konusu 6 adet  taşınmazdaki paylarını  mirastan  mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak  davalılara  temlik  ettiğini ileri  sürerek payı  oranında iptal-tescil, olmazsa  tenkise  karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, mal  kaçırmanın söz konusu olmadığını belirtip davanın reddini  savunmuşlardır.
    Mahkemece, davacının  iddiasını  kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili  tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, muris muvazaası hukuksal  nedenine dayalı tapu iptal-tescil, olmazsa tenkis  isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre;  miras bırakan D..."nun çekişme  konusu  taşınmazlardaki  malik olduğu paylarını vekil  kıldığı M... aracılığı ile  ayrı ayrı  davalılara satış suretiyle  temlik ettiği kayden sabittir.
    Davacı, mirasbırakanın davalılara yapmış  olduğu pay  temlikinin mirasçıdan  mal kaçırma  amaçlı ve muvazaalı  olduğunu ileri sürerek  eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; miras bırakanın zengin ve varlıklı olduğu,  mal satmaya  ihtiyacının  bulunmadığı, temlik  tarihi ile  ölüm  tarihi arasında  çok kısa bir süre  olmasına karşın,murisin  terekesinden para  çıkmadığı, esasen  davalıların da  satış bedellerini  ödediklerinin  kanıtlanmadığı, diğer taraftan  akitte  gösterilen  değer ile akit  tarihindeki  gerçek  değer  arasında  aşırı fark  bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir.
    O halde , somut  bu olgu ve bulgular  yukarıda değinilen ilkelerle birlikte  değerlendirildiğinde, miras bırakanın  yapmış olduğu temliklerin  mirasçıdan  mal kaçırma  amaçlı ve muvazaalı   olduğunun kabulü gerekir.
    Hal böyle olunca, davanın  kabulüne  karar verilmesi gerekirken,yazılı  olduğu  üzere  hüküm kurulmuş olması doğru  değildir.Davacının  temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile  hükmün  açıklanan  nedenlerden ötürü HUMK"nun  428. maddesi gereğince  BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.5.2009 tarihinde oybirliğiyle  karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.