Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, mirasbırakanı D..."nun çekişme konusu 6 adet taşınmazdaki paylarını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini ileri sürerek payı oranında iptal-tescil, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, mal kaçırmanın söz konusu olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil, olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; miras bırakan D..."nun çekişme konusu taşınmazlardaki malik olduğu paylarını vekil kıldığı M... aracılığı ile ayrı ayrı davalılara satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.
Davacı, mirasbırakanın davalılara yapmış olduğu pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakanın zengin ve varlıklı olduğu, mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, temlik tarihi ile ölüm tarihi arasında çok kısa bir süre olmasına karşın,murisin terekesinden para çıkmadığı, esasen davalıların da satış bedellerini ödediklerinin kanıtlanmadığı, diğer taraftan akitte gösterilen değer ile akit tarihindeki gerçek değer arasında aşırı fark bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir.
O halde , somut bu olgu ve bulgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken,yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.