8. Hukuk Dairesi 2011/6122 E. , 2012/2383 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 22.01.2010 gün ve 2309/59 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak 133 ada 73 parsel kapsamında kalan 2000 m2’lik bölümünün tapu kaydının iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ham toprak niteliğindeki yerlerden olduğunu, kazanma süresi ve koşullarının davacı lehine gerçekleşmediğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne 133 ada 73 parsel kapsamında kalan ve teknik bilirkişi raporunda A ve B harfleriyle gösterilen bölümlerin tapu kaydının iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan kanıtlar tüm dosya kapsamından; ham toprak niteliğindeki dava konusu 133 ada 73 parselin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, ileride ekonomik yarar sağlanmasının mümkün bulunduğu açıklanarak 05.11.1996 tarihinde Hazine adına tespit edilmiş, dava dışı kişiler tarafından taşınmazın farklı bölümlerine yönelik olarak açılan tespite itiraz davasının yargılaması sonunda Kayseri Kadastro Mahkemesinin 14.03.2011 tarih 1998/13 Esas 2011/13 Karar sayılı ilamının kesinleşmesi üzerine, hükmen Hazine adına tescil edilmiştir. Ne var ki, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli olmadığı gibi hava fotoğrafı uygulaması da taşınmazın niteliğini belirlemekten uzaktır. Şöyle ki; dava konusu taşınmaz; ham toprak niteliğindedir. Böyle bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar, ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafları olup hava fotoğraflarının tespit tarihinden geriye doğru 20-30 yıl öncesine ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit tarihine göre 20 – 30 yıl öncesine ait (1965–1975 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının Harita Genel Komutalığından tarihleri ayrıca ve açıkça yazılmak suretiyle istenilmesi ve stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafının stereoskop altında incelenmesi halinde, arazinin üç boyutlu olarak görülmesi, sınırlarının açıkça belirlenmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için hava fotoğraflarından gereği gibi yararlanılmamıştır.
O halde; mahkemece, taşınmaza ait hüküm dosyasının getirtilmesi, ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşan üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tespit tarihine göre 20 – 30 yıl öncesine ait (1965– 1975 yılları arası) iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle usulüne uygun olarak uzman bilirkişiler aracılığıyla taşınmaz başında uygulanması, taşınmazın niteliği ve kullanım süresinin ne zaman başladığı, hangi tarihli hava fotoğraflarında nasıl gösterildiğinin belirlenmesine çalışılması, tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan denetime açık uzman bilirkişi kurulu raporlarıyla denetlenmesi, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihinin duraksamaya yol açmayacak şekilde ayrı ayrı belirlenmesi, yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm dosyasında dava konusu taşınmaz bölümünün nasıl gösterildiği üzerinde durulması, temyiz incelemesi sırasında göz önünde tutulmak üzere HUMK.nun 366.maddesi (6100 sayılı HMK.nun 290 m.) hükmü uyarınca dava konusu yer ve çevresinin resimlerinin çektirilip mahkeme hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yetersiz araştırma ve eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı, davacı vekili eklemeli zilyetliğe dayanarak istekte bulunmuştur. Mahkemece yapılan araştırmaya göre davacı adına 79686 m2, miras bırakan ... adına 3050 m2 ve mirasçılardan İbiş Bodak adına 91800 m2 miktarında belgesizden taşınmaz tespit edildiği anlaşılmaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra davacı, miras bırakan ve diğer mirasçılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorularak belirlenmesi gerekmektedir. Mahkemece davacı miras bırakan ve diğer mirasçılar hakkında araştırma yapılmış ise de belgesizden kazanılan taşınmaz miktarının 100 dönümü aşıp aşmadığı üzerinde durulmamış, senetsizden tespit ve tescil edilen taşınmazların çalışma alanları ayrı ayrı belirlenmek suretiyle norm sınırlarının aşılıp aşılmadığı gözönünde tutulmamıştır. 3402 sayılı Kanunun 4.maddesinde, kadastro bölgesindeki her köy ile Belediye sınırları içinde bulunan mahallelerin her birinin kadastro çalışma alanını teşkil edeceği açıklanmıştır. O halde; dava konusu taşınmazlarla, miras bırakan ve diğer mirasçılar adına belgesizden tescil edilen taşınmazların çalışma alanlarının ayrı ayrı belirlenmesi ve norm sınırlamasının bu çerçevede gözönünde tutulması gerekirken eksik incelemeyle yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.