1. Hukuk Dairesi Esas No: 2009/3212 Karar No: 2009/5170
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/3212 Esas 2009/5170 Karar Sayılı İlamı
Özet:
440 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde olduğu iddiasıyla tapu kaydının iptali ve yapının yıkımı istenmiş, ancak dava kısmen kabul edilmiştir. Taşınmazın devletin tasarrufunda olduğu iddia edilmiş ancak 5841 Sayılı Kanun'un eklediği hükümle bu durum değiştirilmiştir. Kadastro tespitinin yapıldığı tarihten davanın açıldığı tarih arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği belirtilmiştir. Bu nedenle davalının temyiz itirazları kabul edilmiş ve karar bozulmuştur. Kanun maddeleri ise sırasıyla Anayasa'nın 43. maddesi, 3402 Sayılı Kadastro Yasası'nın 16/C maddesi, 5841 Sayılı Kanun'un 2. ve 3. maddeleri ve geçici 8. maddesi olarak belirtilmiştir.
Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalı adına kayıtlı 440 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile taşınmaz üzerindeki yapının yıkımı isteğinde bulunmuştur. Davalı ve dahili davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava konusu taşınmazın kısmen kıyı kenar çizgisinin içerisinde kaldığının belirlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı İl Özel İdaresi hakkındaki davanın ise taşınmazı devretmekle taraf sıfatı kalmadığı değerlendirmesiyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacı Hazine ve dahili davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve sicilin kütükten terkini isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 27.6.1952 tarihinde yapıldığı,8.12.1952 tarihinde kesinleştiği ve davanın 8.12.2005 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar nizalı taşınmazın kıyı -kenar çizgisi içinde kalan bölümünün devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamaycak ( Anayasanın 43. 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen " bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 8. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 8.12.1952 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir. Hal böyle olunca, Hazinenin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.Mahkemece kurulan kararın henüz kesin hüküm halini almadığı gözetilerek HUMK"nun 186. maddesi hükmü gereğince taraf sıfatını kazanan davalının temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda değinilen yasal düzenlemeler gözetilerek bir karar verilmesi için karar bozulmalıdır.Öyleyse davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.