8. Hukuk Dairesi 2019/1356 E. , 2019/2337 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, davacının evlilikten çok önce 1993 yılında bedelinin tamamını kendisi karşılayarak satın aldığı dava konusu 1385 ada 2 parseldeki 83 nolu bağımsız bölümün, 03.07.2000 tarihinde davalı eş üzerine satış yapılmış gibi gösterilip ......sı"ndan kredi alındığını, kredi ödemelerinin davacı tarafından yapıldığını açıklayarak, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, bu talep kabul edilmediği takdirde taşınmazın bedelinin tamamı davacı tarafından ödendiğinden taşınmazın gerçek değeri ve tamamı üzerinden fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere şimdilik 250.000 TL"nin hüküm altına alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesi"nin ... 4.Aile Mahkemesi"nin yargı yeri olarak belirlenmesine ilişkin kararından sonra yapılan yargılama sonucu mahkemece, tapu kaydının edinme sebebinin "satış" olarak gösterildiği, taraflar arasında dava konusu taşınmazın kredi alınmasını sağlamaya yönelik olarak devredildiğine ilişkin yazılı bir belge bulunmadığı, bu durumda davacının inançlı işleme dayalı tapu iptal-tescil talebinin yerinde görülmediği, davacı vekilinin davacının davalıya devrettiği taşınmazla ilgili çekilen kredinin davacı tarafından ödendiğini ileri sürdüğü, davacı tanıklarının da bu doğrultuda beyanda bulunduğu, bu durumda bedeli ödenmediği halde davalıya devredilen bir taşınmaz söz konusu olduğu, o halde bir gizli bağış söz konusu olduğu, davacı tarafından Borçlar Kanunu hükümleri çevçevesinde bağışlamadan dönme şeklinde bir irade ileri sürülmediğine göre katkı payı alacağı talebinin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan tapu iptal-tescil talebine yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin alacak talebine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmişse de, gerekçe dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Taraflar 22.11.1996 tarihinde evlenmişler, 03.12.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK"nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa mad. 10, TMK mad. 202/1). Tasfiyeye konu 1385 ada 2 parseldeki 83 nolu bağımsız bölümün 1/2 hissesi, evlilik tarihinden önce 27.01.1993 tarihinde alım yoluyla davacı eş adına tescil edilmiş olup, evlilik tarihinden sonra 23.11.1998 tarihinde taşınmazın tamamı rızai taksim yoluyla davacı eş adına tescil edilmiş, 03.07.2000 tarihinde ise davalı eşe satış yoluyla tapuda devredilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 sayılı TMK mad. 179 ).
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 285. maddesine göre bağış (hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık (ivaz) almaksızın, bağışlananın mal varlığında bir artış sağlamak,zenginleştirmek amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir(.........: Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, ... 2013, s. 344,......: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 6. B., ... 2002, s. 222). Her somut olayın özelliklerine göre, bağış iradesi açıkça ortaya konulabileceği gibi gizli(örtülü) şekilde de yapılabilir. Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz (TBK mad. 285/3).
Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır.
Bu açıklamalar nedeniyle, devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.
Bağışlamanın yukarıda açıklanan öğeleri gözetildiğinde, bir eşin diğer eşe ait bir malvarlığına yaptığı her katkının ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı kabul edilmektedir(......: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. 1, 3. B., ... 2013, s. 205; ......:Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2.B., ... 2008, s. 144).
Somut olayda; davacı vekili dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazın davalı adına tescilinin nedeninin konut kredisi kullanmak olduğunu bildirmiştir.
Bağışı çağrıştıracak başka bir kavram, kelime veya söze dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Karşılıklı güven ve sadakat, gerek örf ve adet, aile bütünlüğü kavramı ve gerekse olağan yaşam koşulları gereği, ayrım gözetilmeksizin eşin birinin diğerine para intikal ettirmek suretiyle mal edindirmesi mümkündür ancak, bunda duraksama olmayacak şekilde bağış iradesi ve kastının olduğu sonucuna varmak için kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı eşin taşınmazın bedelsiz olarak bağış amacıyla davalı kadın adına tescil edildiğine ilişkin irade açıklaması bulunmamaktadır. Kaldı ki davalı kadın vekili, cevap dilekçesinde taşınmazın bağış yolu ile vekil edeni adına tescil edildiğini ifade etmemiş, aksine tasfiyeye konu taşınmazın vekil edeni tarafından tapuda resmi senet ile satın alındığını savunmuştur.
Davada, davacı tarafın bağış iradesi ve kastı olmadığı anlaşıldığına göre Mahkemece, iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanarak ve toplanacak olan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
06.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.