23. Hukuk Dairesi 2012/821 E. , 2012/3911 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin eski yönetim kurulu tarafından, değerinin tespiti ve devri konusunda genel kurul kararı olmaksızın usulsüz işlemle kooperatife ait 10/1020 arsa paylı C blok 1 no"lu depolu dükkanın davalıya devir edildiğini, eski yönetim kurulu hakkında yapılan şikayet üzerine de ceza davasının devam ettiğini, davalı ve kooperatif eski yöneticilerinin bilinçli bir şekilde kooperatifi zarara sokmak ve haksız menfaat temini amacıyla bu satışı gerçekleştirdiğini ileri sürerek, davalı adına kayıtlı depolu dükkanın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin kooperatif ortağı olduğunu, kooperatifin belirlediği aidatları ödediğini, noter huzurunda çekilen kur"ada kendisine C blok 1 no"lu dükkanın isabet ettiğini, bu çekilişin iptali için yasal süresinde dava açılmadığını, taşınmazın tapuda davalı adına kayıtlı olduğunu, eğer bir usulsüzlük varsa müvekkilinin bundan sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalının kooperatif ortağı olduğu ve dükkanın kur"a sonucu davalıya isabet ettiği, kur"a işleminin iptal edilmediği, birçok ortağın da tapusunu alması nedeniyle tescil işleminin eşitlik ilkesine aykırı olmadığı, davalının kooperatife borcunun bulunup bulunmadığının esasa etkili olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, davacının temyizi ve karar düzeltme talebi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin 29.05.2009 tarih, 2009/5433 esas, 2009/6577 karar sayılı kararı ile "dava tarihi itibariyle davalının kooperatife borcu bulunup bulunmadığı araştırılarak, davalının borcunun olmaması halinde davanın reddine, borcu bulunduğu takdirde ise koşulları oluşmadan davalı adına tapuda tescil işleminin gerçekleştirilmesi nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle karar bozulmuş; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın devamı sırasında Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 5983 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 81. maddesinin 2. cümlesinden sonra gelmek üzere "amacına ulaşarak dağılma sürecine girmiş olan kooperatiflerden çıkan veya çıkartılan ortağın konutu veya işyeri çıkma ve çıkartılma sebebi ile geri alınamaz; ancak, bu eski ortaklar daha sonra oluşabilecek tasfiye masraflarına katılabilir" hükmünün eklendiği, bu düzenleme ile kooperatiften çıkartılan ortaktan dahi daire ve işyerinin istenemeyeceğinin öngörüldüğü, düzenlemenin ortaklığı devam eden davalı
yönünden de uygulanması gerektiği, sonradan yürürlüğe giren yasal düzenleme nedeniyle Yargıtay bozma ilamıyla doğan usuli kazanılmış hakkın ihlalinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle, davacı tarafın aidat ve benzeri alacağı varsa bunları ayrıca talep hakkı saklı kalmak üzere davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulup, rapor alındığı halde, bozma sonrasında 3.6.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5983 Sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 81. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesine eklenen maddeye dayanılarak hüküm kurulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay"ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Ayrıca, bozma kararına uyan mahkemenin, kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapması ve belirtilen hukuki esaslar gereğince karar vermesi zorunluluğu doğar. Ancak bu kural mutlak olmayıp, bozma kararından sonra yürürlüğe giren ve geçmişe etkili olan yeni bir kanun hükmü karşısında Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla meydana gelen usuli kazanılmış hak hukukça bir değer taşımaz. Açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında, mahkemenin hükme esas aldığı düzenlemede, yasa hükmünün geçmişe etkili şekilde uygulanacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 18.5.2011 tarih ve 2011/11-233 Esas, 2011/330 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 1. maddesi; bu kanunu, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir cüzü (parçası) olarak kabul etmiştir. 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesinde de; "Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır." denilmekte ve aynı yasanın 3. maddesiyle de yasa ile öngörülen farklı düzenlemeler ayrık tutulmaktadır. Bu itibarla, uyuşmazlık konusu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir. Bu durumda, bozma ilamına uyan mahkemenin bozma ilamında belirtilen eksiklikleri tamamlayıp oluşacak uygun sonuç dairesinde karar vermesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar vermesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.