8. Hukuk Dairesi 2018/968 E. , 2019/2333 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı ... vekili, davalının 2002 yılında ayrılma teşebbüsünde bulunduğunu, ......ların araya girmesi üzerine “...... benim adıma geçirirse ben de ......ktan vazgeçerim” deyince davacının “boyumuzdan büyük ......larımız var, bu kadar yıllık yuvamız yıkılmasın” diyerek ...... plakalı araç ile tasfiyeye konu 1093 ada 4 parselde bulunan 8 nolu bağımsız bölümün mülkiyetini davalıya geçirdiğini, ancak davalının 2007 yılında ...... davası açtığını, davanın reddedildiğini, 2011 yılında yeniden ...... davası açtığını ve 3 yıllık fiili ayrılık nedeniyle tarafların ......larına karar verildiğini açıklayarak mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştur.
Davalı ... vekili, tasfiyeye konu taşınmazın davalıya bağışlandığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin taraflar arasındaki işlemin bağış olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair ilk kararı, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairenin 24.02.2016 tarihli ve 2014/22822 Esas, 2016/3186 Karar sayılı kararı ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davacı tarafından açılan davanın kısmen kabulüne, 10.000 TL katılma alacağının karar tarihinden (tasfiye tarihi) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, her ne kadar davacı vekili ek rapor doğrultusunda davanın ıslahı talepli 19.06.2017 tarihli dilekçesini sunmuş ise de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı ilamı ile bozmadan sonra ıslah yasağının bulunduğu gerekçesiyle davacının katılma alacağının dava dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınarak kısmen kabulü ile 10.000 TL katılma alacağının karar tarihinden itbaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmişse de, gerekçe dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkin olup, 08.11.2012 tarihinde açılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107. maddesi " Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir..." hükmü ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir. Davanın açıldığı 08.11.2012 tarihi itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüktedir. Belirsiz alacak davası, yukarıda belirtildiği üzere, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107. maddesiyle kabul edilmiştir. Bu durumda eldeki davanın açıldığı tarihte 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlükte olduğuna göre, belirsiz alacak davası ile ilgili hükümlerin uygulanması gerekir. Davacı vekili, dava dilekçesinde mal rejiminin tasfiyesi ile 10.000 TL katılma alacağının tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir. Daha sonra davacı vekili 19.06.2017 tarihinde harcını yatırmak suretiyle sunduğu dilekçede, 65.565 TL katılma alacağının tahsilini istemiştir. Mahkemece 19.06.2017 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi olduğu kabul edilmişse de, dava tarihi itibariyle dava belirsiz alacak davası olduğundan, 19.06.2017 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi değil, talep belirleme dilekçesi olduğu kabul edilmelidir. Mahkemece dosya kapsamına uygun düşmeyen yazılı gerekçelerle usul ve kanuna aykırı bir şekilde, verilen dilekçenin ıslah dilekçesi olduğu kabulünden hareketle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla ve HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 06.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.