Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/965
Karar No: 2019/349

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/965 Esas 2019/349 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/965 E.  ,  2019/349 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : 19. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Sulh Ceza
    Sayısı : 148


    2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 65/1-b(b) maddesine muhalefet eyleminden dolayı ... Pazarlama Dağ. Nak. Gıda ve Dış Tic. Ltd. Şti. hakkında 2.558 TL idari para cezası uygulanmasına dair Silivri Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliğinin 09.02.2013 tarihli idari yaptırım kararına karşı kabahatli tarafından yapılan başvuru üzerine inceleme yapan Büyükçekmece 4. Sulh Ceza Mahkemesince 06.06.2014 tarih ve 148 değişik iş sayı ile başvurunun kabulüne, idari para cezası karar tutanağının iptaline ve idari para cezasının kaldırılmasına karar verilmiştir.
    Bu karara yönelik olarak Adalet Bakanlığının 18.05.2015 tarihli ve 32343 sayılı kanun yararına bozma talebine istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 04.06.2015 tarihli ve 187261 sayılı ihbarname ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 19. Ceza Dairesince 25.11.2015 tarih ve 8929-7783 sayı ile;
    “...Muteriz şirket yetkilisi tarafından 23.10.2013 tarihinde mahkemeye ibraz edilen itiraz dilekçesinde şirkete ait ... plaka sayılı kamyona 09.02.2013 tarihinde ... seri numaralı trafik ceza tutanağı ile yazılan 2.558 TL idari para cezasının iptalinin talep edildiği, dilekçe ekinde ibraz edilen Gelirler İdaresi Başkanlığı"nın internet sitesi motorlu taşıtlar sorgulama ekranına ilişkin çıktıda 09.02.2013 itiraza konu 2.558 TL bedelli trafik para cezasına ilişkin dayanak belgenin ... numaralı tutanak olarak sistemde kayıtlı olduğu, keza İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Denetleme Şube Müdürlüğü tarafından mahkemeye sunulan 22.11.2013 tarihli cevabi yazıda, itiraza konu trafik cezasının İstanbul Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü görevlilerince tanzim edildiğinin bildirildiği, gönderilen cevabi yazıya ekli belgede de ... sayılı tutanak ile 09.02.2013 tarihinde saat 09.45"te muterize ait ... plaka sayılı araca 2.558 TL idari para cezası uygulandığının anlaşıldığı, buna karşın mahkemece İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Denetleme Şube Müdürlüğünden itiraz edilen idari para cezasına ilişkin dayanak belgelerin istenildiği, Şube Müdürlüğünün 01.05.2014 tarihli cevabi yazısında ise, muterize ait araca 09.02.2013 tarihinde uygulanan idari para cezasına dayanak olarak ... numaralı tutanağın gösterildiği, yazı ekinde gönderilen bu tutanak ile muterize ait ... plaka sayılı kamyona 09.02.2013 tarihinde saat 09.45 itibarıyla 2.558 TL idari para cezası uygulandığının görüldüğü, yazı cevabı ve gönderilen tutanak itibari ile mahkemece yapılan inceleme neticesinde ... sayılı tutanak ile uygulanan idari para cezasının iptaline karar verildiği, bu kez de Silivri Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliğinin, 18.06.2014 tarihli mahkemeye hitaben yazdığı müzekkere ile iptaline karar verilen ... sayılı tutanak ile ... plaka sayılı araca idari para cezası uygulandığının bildirildiği, hâl böyleyken resmî kurumlar tarafından sunulan belgeler arasındaki çelişki giderilip muterize ait kamyona 09.02.2013 tarihinde uygulanan 2.558 TL idari para cezasının dayanak belgelerinin kesin olarak tespiti ile dosya arasına alındıktan sonra yapılacak inceleme neticesinde hasıl olacak sonuca göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde idari para cezasına vaki itirazın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Büyükçekmece 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 06.06.2014 tarihli ve 2014/148 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/4. maddesi uyarınca bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına,” karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.01.2016 tarih ve 187261 sayı ile;
    “...İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık;
    İdari yaptırım kararına yönelik itirazın kabulüne, idari yaptırım kararının kaldırılmasına dair kararın, kanun yararına bozulmasına karar verilmesi halinde, Özel Dairece, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca mı yoksa (c) bendi uyarınca mı işlem yapılacağının, yani idari para cezasının iptaline ilişkin mahkeme kararlarının kanun yararına bozulması durumunda, bozmanın aleyhe sonuç doğurup doğurmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hâkim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur.
    5271 sayılı Kanun"un 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
    Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle "karar’ ve "hüküm’ ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
    Bozma nedenleri;
    5271 sayılı Yasa"nın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu hâlde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
    Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması hâlinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu hâlde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
    Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, "tekriri muhakeme’ yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
    4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi hâlinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi hâlinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu hâlde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
    Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemece yeni bir inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılmayacağı, hangi hâllerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu maddede sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanuni düzenleme ile kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama belirlenirken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
    Yargılamanın değişik aşamalarında gerek hâkimlik makamı gerekse mahkemeler tarafından farklı nitelikte kararlar verilmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinde bu kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır. Buna göre; "mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları’ birer hükümdür. Yine "adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları’ da yasa yolu bakımından hüküm sayılır.
    Bunlardan mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları konusunda öğretide genel bir mutabakat bulunmaktadır.
    03.06.1936 gün ve 129-11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da; zamanaşımı, genel af ve davadan vazgeçme gibi düşme nedenlerinden birine dayanılarak verilen mahkeme kararlarının da davanın esasını çözümleyen ve suçlular hakkında kazanılmış hak sağlayan kararlardan olduğu vurgulanmıştır.
    Adli yargı dışındaki bir yargı mercisine yönelik görevsizlik kararları, yasa yolu bakımından hüküm sayılmakla birlikte, davanın esasını çözen nitelikteki kararlardan değildir. Ayrıca, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinde sayılan hüküm çeşitleri arasında yer almayan durma kararlarının da davanın esasını çözen kararlardan olmadığı açıktır.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi gereğince bozma, aynı Kanun"un 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Kararı veren mahkeme veya hâkimce bozma doğrultusunda yeniden bir karar verilmesi yasa gereği zorunludur. Ayrıca bu tür kararların kanun yararına bozulmasının ilgililer aleyhine sonuç doğurmayacağına dair bir kurala ilgili maddede yer verilmemiştir. Uygulamada Yargıtay tarafından (a) bendi kapsamına giren kararların kanun yararına bozulmasına ve anılan bent uyarınca bozma kararı doğrultusunda karar veren hâkim veya mahkemece gereken kararın verilmesini sağlamak üzere "müteakip işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine" karar verilmektedir.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi gereğince kanun yararına bozma istemi, davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışında kalan hükümlere ilişkin ise, aleyhe sonuç doğurmaz ve yeniden yargılama da yapılamaz.
    Mahkûmiyet hükmünde, bozma sonrası yapılacak uygulamalar bozma nedenine göre farklı düzenlendiği hâlde, mahkûmiyet dışındaki davanın esasını çözen kararların bozulmasının sonuçları açısından bozma nedenine göre bir ayrım yapılmamıştır. Mahkûmiyet hükmü dışında kalan davanın esasını çözen hükümlerin hangi nedenle olursa olsun kanun yararına bozulması, aleyhe tesir etmeyecek ve yeniden yargılama yapılmasını da gerektirmeyecektir. Bu hükümlerin, kanun yararına bozulmasının aleyhe sonuç doğurmayacağı ve yeniden yargılama yapılmayacağı yasanın açık hükmü gereğidir.
    Uyuşmazlık konusunun, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca başvuru üzerine Yerel Mahkeme tarafından verilen 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasına ilişkin olması nedeniyle 5326 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Kanun arasında bağlantı bulunup bulunmadığı, başka bir anlatımla 5326 sayılı Kanun"da hüküm bulunmaması hâlinde CMK hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    5326 sayılı Kanunda kabahatler yönünden hem maddi ceza hukuku, hem de usul hukuku konularına yer verilmiş, bazı konularda ise 5237 ve 5271 sayılı Kanun hükümlerine atıf yapılmıştır.
    Kabahatler Kanunu"nun getirdiği kendine özgü sistem nedeniyle idari para cezasına ilişkin idari yaptırım kararına başvuru ya da itiraz üzerine adli mercilerce verilen kararlara karşı kanun yararına bozma isteminde bulunup bulunulamayacağı tartışmalara ve yargısal kararlara konu olmuş, Ceza Genel Kurulunun 07.12.2010 tarihli ve 235-247 sayılı, 19.10.2010 tarihli ve 166-197 sayılı, 19.10.2010 tarihli ve 167-195 sayılı kararlarıyla, bu kararlara karşı da kanun yararına bozma yoluna gidilebileceği kabul edilmiştir. Bu kararların sonucu olarak CMK’da öngörülen karar ve hükümlere uygun olarak düzenlenmiş olan CMK"nın 309. maddesinin, Kabahatler Kanunu uyarınca verilen kararlar açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira tamamen kendine özgü bir sistem getiren Kabahatler Kanunu"na göre verilen kararların, Ceza Muhakemesi Kanunu"nda yer alan düzenlemeye göre değerlendirilerek 309. madde açısından sonuçlar çıkarılması, hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına yol açabilecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Silivri Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliğince ... Pazarlama Dağ. Nak. Gıda ve Dış Tic. Ltd. Şti. hakkında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 65/1-b maddesi uyarınca hükmedilen idari para cezanın iptali amacıyla, Kabahatler Kanunu uyarınca yapılan başvuru üzerine Büyükçekmece 4. Sulh Ceza Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile verilen idari para cezasının kaldırılmasına dair 06.06.2014 tarihli ve 2014/148 değişik iş sayılı kararın, CMK’nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığında ve 309. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan dört bendin hiç birisinin doğrudan kapsamına girmediğinde tereddüt bulunmamaktadır. Ancak kendine özgü bir sistem getiren Kabahatler Kanunu"na göre, idari yaptırım kararlarına karşı yapılan başvuru üzerine Yerel Mahkemece verilen idari yaptırım kararının iptaline ilişkin kararın, davanın esasını çözen bir karar olduğu gözardı edilmemelidir. Bu durum karşısında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"na aykırılıktan ... Pazarlama Dağ. Nak. Gıda ve Dış Tic. Ltd. Şti. hakkında 2.558 TL idari para cezası uygulanmasına dair Silivri Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliğince düzenlenen 09.02.2013 tarihli ve ... sayılı idari para cezasına yönelik başvurunun kabulü ile hükmedilen idari para cezasının kaldırılmasına ilişkin Büyükçekmece 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 06/06/2014 tarihli ve 2014/148 değişik iş sayılı kararının, davanın esasını çözmesi ve mahkûmiyet hükmü olmaması nedeniyle CMK’nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilmesi, hakkaniyete uygun bir kabul olacaktır.
    Nitekim Ceza Genel Kurulunun 11.06.2013 tarihli ve 1360-290 sayılı, 17.09.2013 tarihli ve 2012/7-1359 Esas, 2013/365 Karar, 01.10.2013 tarihli ve 2012/7-1395 Esas, 2013/406 Karar sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemece itiraz üzerine verilen itirazın kabulü ile verilen idari yaptırım kararının kaldırılmasına ilişkin Büyükçekmece 4. Sulh Ceza Hakimliğince verilen 06.06.2014 tarihli ve 2014/148 değişik iş sayılı kararın Özel Dairece CMK’nın 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe tesir etmemek üzere kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekirken, CMK’nın 309/4. maddesi uyarınca bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yapılmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 19. Ceza Dairesince 07.04.2016 tarih ve 126-14689 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; idari para cezasının iptaline ilişkin sulh ceza mahkemesi kararındaki hukuka aykırılığın CMK"nın 309/4-a maddesi kapsamında mı yoksa 309/4-c maddesi kapsamında mı kanun yararına bozma nedeni yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğinden;
    ... Pazarlama Dağ. Nak. Gıda ve Dış Tic. Ltd. Şti."ye ait ... plakalı kamyon ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 65/1-b(b) maddesinde tanımlanan azami yüklü ağırlığın aşılması kabahatinin işlendiği gerekçesiyle Silivri Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliğince 09.02.2013 tarihli ve ... seri-sıra numaralı trafik ceza tutanağı tanzim edilerek kabahatli şirkete 2.558 TL idari para cezası verildiği,
    23.10.2013 tarihinde kabahatli şirket yetkilisi ... tarafından şirket hakkında düzenlenen 09.02.2013 tarihli ve ... seri-sıra numaralı trafik ceza tutanağının kendilerine tebliğ edilmemesi sebebiyle idari para cezasının iptalinin talep edildiği,
    İzmir 4. Sulh Ceza Mahkemesinin talebi üzerine İzmir İl Emniyet Müdürlüğünün 22.11.2013 tarihli yazısında bahse konu ... seri-sıra numaralı trafik idari para cezası karar tutanağının İstanbul Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü görevlilerince tanzim edildiğinin belirtildiği, bu nedenle İzmir 4. Sulh Ceza Mahkemesince 28.11.2013 tarihli ve 741 d. iş sayılı yetkisizlik kararıyla dosyanın Büyükçekmece Sulh Ceza Mahkemesine gönderildiği, Büyükçekmece 4. Sulh Ceza Mahkemesinin talebine istinaden Büyükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğünce itiraza konu ... seri-sıra numaralı trafik idari para cezası karar tutanağının ... görevlilerince düzenlendiğinin belirtildiği, Silivri Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliğince düzenlenen 01.05.2014 tarihli yazı ve ekindeki trafik idari para cezası karar tutanağının içeriğine göre kabahatli şirkete ait ... plakalı kamyonetle 09.02.2013 tarihinde saat 09.45"te 569 kg fazla yük taşındığının tespit edilmesi üzerine 2918 sayılı Kanun"un 65/1-b(b) maddesi uyarınca kabahatli şirket aleyhine 2.558 TL idari para cezası verildiği ancak tutanağın seri numarasının kabahatli tarafından iptali istenen tutanağın seri-sıra numarasından farklı şekilde ... olarak gösterildiği,
    Büyükçekmece 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 06.06.2014 tarihli ve 148 d. iş numaralı kararıyla usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle 09.02.2013 tarihli ve ... seri-sıra numaralı trafik ceza tutanağının iptaline ve idari para cezasının kaldırılmasına karar verildiği,
    Yerel Mahkemenin kararı üzerine kabahatli vekili tarafından iptali talep edilen trafik idari para cezası karar tutanağının 09.02.2013 tarihli ve ... seri-sıra numaralı olmasına rağmen 09.02.2013 tarihli ve ... seri-sıra numaralı tutanağın iptal edildiği, bu sebeple para cezasını düzenleyen ilgili müdürlük tarafından davaya konu idari para cezasının iptal edilmediği ve mağduriyetin hâlen devam ettiği belirtilerek kararın düzeltilmesinin talep edildiği, aynı şekilde ... tarafından mahkemece iptal edilen ... seri-sıra numaralı trafik idari para cezası karar tutanağının 01.02.2013 tarih ve ... plaka sayılı araca İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen trafik idari para cezası karar tutanağı olduğu belirtilerek kararın düzeltilmesinin talep edildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle "kanun yararına bozma" kanun yolu, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri konularının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
    Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen, 5320 sayılı Kanun"un 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CMUK"da ise “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.
    5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
    Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
    Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin dördüncü fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
    Buna göre bozma nedenleri;
    CMK"nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu hâlde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
    Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması hâlinde ise anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu hâlde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
    Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
    Aynı Kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi hâlinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi hâlinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu hâlde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
    Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hâllerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
    CMK"nın 223. maddesinde kararlardan hangilerinin “hüküm” olduğu açıklanmıştır. Buna göre; “mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbiri, davanın reddi ve düşme kararları” birer hükümdür. “Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları” da kanun yolu bakımından hüküm sayılmaktadır. Belirtilen kararlardan “mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirine” dair hükümlerin “uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler” oldukları konusunda öğretide genel bir kabul de bulunmaktadır.
    Uyuşmazlık konusunun, mülga 4077 sayılı Kanun gereğince verilen idari para cezasının iptali talebiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 27. maddesi uyarınca yapılan başvuru üzerine verilen iptal kararına karşı itiraz edilmesi üzerine, itiraz mercisi tarafından aynı Kanun"un 29. maddesi uyarınca verilen kararın CMK"nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasına ilişkin olması nedeniyle 5326 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Kanun arasında bağlantı bulunup bulunmadığı, başka bir anlatımla 5326 sayılı Kanun"da hüküm bulunmaması hâlinde CMK hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    5326 sayılı Kanun"da kabahatler yönünden hem maddi ceza hukuku, hem de usul hukuku konularına yer verilmiş, bazı konularda ise 5237 sayılı TCK ve 5271 sayılı CMK hükümlerine atıf yapılmıştır.
    Bu kapsamda, zaman bakımından uygulama (md. 5), yer bakımından uygulama (md. 6), hata (md. 10), hukuka uygunluk nedenleri ile kusurluluğu ortadan kaldıran nedenler (md. 12), teşebbüs (md. 13) konularında 5237 sayılı TCK hükümlerine; 22. maddenin dördüncü fıkrası ile yer bakımından yetki kurallarına, 28. maddenin beşinci fıkrasında ise tanıklığa, bilirkişi incelemesine ve keşfe, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikle 29. maddenin birinci ve beşinci fıkralarında itiraza ilişkin konularda 5271 sayılı CMK hükümlerine atıfta bulunulmak suretiyle kabahatler konusunda, 5237 sayılı TCK ile 5271 sayılı CMK hükümlerinin uygulanacağı açıkça belirtilmiştir.
    5326 sayılı Kanun"un 22. maddesinde genel olarak idari yaptırım kararı verme, 23 ve 24. maddelerinde ise Cumhuriyet savcısı ve mahkemenin karar verme yetkisi düzenlenmiştir.
    İdari yaptırımlarla ilgili kanun yollarına gelince;
    5326 sayılı Kanun"un 27. maddesinde "başvuru" kanun yolu düzenlenmiştir:
    1- İdari yaptırım kararının, kanunda açıkça gösterilen, idari kurul, makam veya kamu görevlileri tarafından verilmesi ve kanunda aykırı hüküm bulunmaması hâlinde, bu karar aleyhine on beş gün içinde sulh ceza hâkimliğine başvurabilecektir. (27/1. md.) Ancak, idari yaptırım kararı ile birlikte idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması hâlinde idari yaptırım kararına karşı yapılan başvuru, idari işlemin iptali istemiyle birlikte idari yargı mercilerince karara bağlanacaktır. (27/8. md.)
    2- İdari yaptırım kararının mahkeme tarafından verilmesi hâlinde, bu karara karşı ancak itiraz yoluna gidilebilir. (27/5. md.) Ancak, kovuşturma konusu fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen idari yaptırım kararı ile birlikte fiilin suç oluşturmaması nedeniyle beraat kararı verilmişse ve bu beraat kararına karşı kanun yoluna başvurulmuş ise idari yaptırım kararına yönelik itiraz da bu kanun yolu merci tarafından incelenecektir. (27/7. md.)
    3- İdari yaptırım kararının Cumhuriyet savcısı tarafından verilmesi hâlinde, bu karar aleyhine on beş gün içinde sulh ceza hâkimliğine başvurulabilir. Ancak idari yaptırım kararı ile birlikte kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiş ise ve kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara itiraz edilmişse, idari yaptırım kararına karşı itiraz da, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı inceleyen, Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliği tarafından incelenecektir. (27/6 md ve CMK 173. md.)
    Başvuru üzerine hâkimlik makamının yetkili bulunmadığının anlaşılması hâlinde dosya yetkili sulh ceza hâkimliğine gönderilecek, başvurunun süresi içerisinde yapılmadığı, söz konusu kararın sulh ceza hâkimliğince incelenebilecek kararlardan olmadığı veya başvuranın buna hakkı bulunmadığının saptanması hâlinde başvurunun bu nedenle reddine karar verilecektir. Bu usuli eksikliklerin bulunmadığının belirlenmesi hâlinde ise hâkimlik tarafından idari yaptırım kararının hukuka uygun olması hâlinde başvurunun reddine, hukuka aykırı olması durumunda ise idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar verilecek, maddenin dokuzuncu fıkrasındaki şartların varlığı hâlinde ise başvuru mercisi idari para cezasının miktarında değişiklik yapmak suretiyle başvurunun kabulüne karar verebilecektir.
    Hâkimliğin verdiği son karara karşı ise 29. madde uyarınca yedi gün içinde, daha önce yargı çevresinde yer aldığı ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilecek iken, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun"un 27. maddesiyle yapılan değişiklikle itirazın CMK hükümlerine göre yapılacağı hükmü getirilmiştir. İdari yaptırım kararının ağır ceza mahkemesi tarafından verilmesi hâlinde de bu mahkemenin kararına karşı yine 6217 sayılı Kanun"un 27. maddesiyle yapılan değişiklik sonucu 5271 sayılı CMK hükümlerine göre itiraz edilebilecektir.
    5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 27. maddesinde başvuru, 28. maddesinde başvurunun incelenme yöntemi, 29. maddesinde ise itiraz kanun yoluna ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, her üç hükümde de başvurulacak kanun yollarının şartları ve sonuçları ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
    Bu hükümler uyarınca;
    a) 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun"la yapılan değişiklik öncesinde 2.000 TL"ye kadar (2.000 TL dâhil), değişiklik sonrasında ise 3.000 TL"ye kadar (3.000 TL dâhil) idari para cezasına ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı başvuru üzerine sulh ceza hâkimliğince verilecek kararlar,
    b) Bu miktardan fazla idari para cezasına ilişkin idari yaptırım kararlarında ise yapılan başvuru üzerine sulh ceza hâkimliğince verilen kararlara itiraz üzerine, itiraz mercisince verilecek kararlar,
    c) İdari yaptırım kararının mahkemece verilmesi hâlinde, itiraz üzerine itiraz mercisince verilecek karar,
    İle 5326 sayılı Kanun"da öngörülen olağan kanun yolu süreci tamamlanacaktır.
    Cumhuriyet Başsavcılığınca eylemin suç oluşturmayıp kabahat teşkil ettiği belirlenerek, suç nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi hâlinde, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara itiraz edildiğinde, bu karar Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliği tarafından incelenecek olup sulh ceza hâkimliğince verilen karar da hem suç soruşturması ile ilgili yapılan işlemleri hem de idari yaptırım kararını kapsadığından, bu karar olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma kanun yoluna konu edilebilecektir.
    Aynı şekilde, mahkemelerce eylemin suç oluşturmaması nedeniyle suçtan dolayı beraat, kabahat nedeniyle de idari yaptırım kararı verilmesi hâlinde, bu şekilde kesinleşen bir beraat kararı, eylemin suç oluşturduğu iddiasıyla kanun yararına bozma konusu yapılabilecektir.
    Görüldüğü gibi 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile getirilen sistem Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerinden farklı ve kendine özgü olup, bu kanunda CMK"ya atıf yapılması da kendisine özgü sistem öngörülmesi gerçeğini değiştirmemektedir.
    Kabahatler Kanunu"nun getirdiği kendine özgü sistem nedeniyle idari para cezasına ilişkin idari yaptırım kararına başvuru ya da itiraz üzerine adlî mercilerce verilen kararlara karşı kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulamayacağı tartışmalara ve yargısal kararlara konu olmuş, Ceza Genel Kurulunun 07.12.2010 tarihli ve 235–247 sayılı, 19.10.2010 tarihli ve 166–197 sayılı, yine 19.10.2010 tarihli ve 167–195 sayılı kararlarıyla, bu kararlara karşı da kanun yararına bozma yoluna gidilebileceği kabul edilmiştir. Ancak CMK"da öngörülen karar ve hükümlere uygun olarak düzenlenmiş olan aynı Kanun"un 309. maddesinin, Kabahatler Kanunu uyarınca verilen kararlar açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira tamamen kendine özgü bir sistem getiren Kabahatler Kanunu"na göre verilen kararların, Ceza Muhakemesi Kanunu"nda yer alan düzenlemelere göre değerlendirilerek 309. madde açısından sonuçlar çıkarılması, hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına yol açabilecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Kabahatli şirkete ait ... plakalı kamyonet ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 65/1-b(b) maddesinde tanımlanan azami yüklü ağırlığın aşılması kabahatinin işlendiği gerekçesiyle Silivri Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliğince 09.02.2013 tarihli ve ... seri-sıra numaralı trafik ceza tutanağı tanzim edilerek kabahatli şirkete 2.558 TL idari para cezası verilmesi üzerine 23.10.2013 tarihinde kabahatli şirket yetkilisi tarafından şirket hakkında düzenlenen 09.02.2013 tarihli ve ... seri-sıra numaralı trafik ceza tutanağının iptalinin talep edilmesine rağmen mahkemece talep konusu olmayan 09.02.2013 tarihli ve ... seri-sıra numaralı trafik ceza tutanağının iptal edildiği anlaşılmaktadır.
    Sulh ceza mahkemesince verilen trafik idari para cezası karar tutanağının iptali ile idari para cezasının kaldırılmasına dair kararın uyuşmazlığa konu kabahate uygulanan idari para cezasını ortadan kaldırması sebebiyle görünürde davanın esasını çözen nitelikte kararlardan olsa da Büyükçekmece 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 06.06.2014 tarihli ve 148 d. iş sayılı kararıyla kabahatlinin başvurusunda iptali talep edilen tutanak yerine Silivri Bölge Trafik İstasyon Amirliği tarafından bildirilen 09.02.2013 tarihli ve ... seri-sıra numaralı başka bir araç hakkında düzenlendiği iddia edilen tutanağın iptal edilmesi sebebiyle gerçekte somut olaydaki davanın esasının çözülmediği, kabahatli şirketin iptalini talep ettiği tutanağın seri-sıra numarasının kararda farklı gösterilmesi sebebiyle de idari para cezası uygulayan kurum tarafından Yerel Mahkemece verilen idari para cezasının kaldırılmasına dair kararın infaz edilemediği belirlenmiştir.
    Öte yandan, Kabahatler Kanunu uyarınca yapılan başvuru üzerine sulh ceza mahkemesince verilen trafik ceza tutanağının iptaline ve idari para cezasının kaldırılmasına ilişkin kararın CMK’nın 223. maddesinde hüküm olarak kabul edilen ceza verilmesine yer olmadığı kararına benzer bir karar olduğu, Ceza Muhakemesinde kıyasın da mümkün olduğu gözetildiğinde uyuşmazlığa konu kararın aynı Kanun"un 223. maddesinde tanımlanan hüküm niteliğindeki kararlardan olduğu kabul edilmelidir.
    Uyuşmazlığa konu trafik ceza tutanağının iptaline ve idari para cezasının kaldırılmasına ilişkin karar görünüşte esası çözen bir karar olsa da verilen kararın yalnızca adına bakarak davanın esasını çözüp çözmediği hususunda kanaate varılamayacak olması, talepte bulunan tarafından başvuru yolu ile mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığa konu trafik ceza tutanağının değil de başka bir trafik ceza tutanağının mahkemece iptal edilmesi, kabahatli tarafından başvuru yoluna konu edilen idari para cezası hakkındaki kararın gerçekte uyuşmazlığın esasını çözen bir karar niteliğinde olmaması, trafik idari para cezası karar tutanakları arasındaki çelişkinin giderilmesi için mahallince yeniden inceleme ve araştırma yapılmasının gerekmesi ve söz konusu kararın CMK"nın 223. maddesinde tanımlanan hüküm niteliğinde olması hususları birlikte dikkate alındığında, idari para cezasının iptaline ilişkin sulh ceza mahkemesi kararındaki hukuka aykırılığın CMK"nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi kapsamında kaldığının kabul edilmesi hakkaniyete uygun olacaktır.
    Bu itibarla, Yerel Mahkeme tarafından verilen trafik ceza tutanağının iptaline ve idari para cezasının kaldırılmasına dair kararın Özel Dairece CMK"nın 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe tesir etmemek üzere kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerektiğine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.04.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi