Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 9 parsel sayılı taşınmaza, davalı tarafından bina yapılmak suretiyle müdahale edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuş, savunma yoluyla da, çekişmeli yerin temliken tescilini, olmadığı takdirde muhtesat bedelinin ödenmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece, muhtesat bedelinin davacı tarafından ödenmesi suretiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, çekişmeli 9 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olduğu, bu yerde davalının işgalindeki turuncu renkle boyalı (B) harfi ile gösterilen haksız inşaat ile mavi renkle boyalı (C) harfi ile gösterilen davacının 9 sayılı parseline taşkın yapı bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, tecavüzün imar uygulaması ile meydana gelmediği de dosya kapsamı ile sabittir.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda, davalının imar öncesi kadastral parselde mülkiyetten kaynaklanan kayden ve irsen bir hakkının bulunmadığı, yapısının olduğu yerde haksız işgalci konumda bulunduğu, bilirkişi raporları keşfen ve dosya kapsamıyla tartışmasızdır. Öyle ise, davalının yukarda açıklanan yasal düzenlemelerdeki korumadan yararlanmasına yasal açıdan bir olanağın bulunmadığı açıktır.
Öte yandan, kural olarak yıkımın aşırı zarar doğurup doğurmayacağının takdiri hakime aittir. Hakim takdir hakkını kullanırken, elbette bilirkişinin yada bilirkişilerin, bildirdikleri teknik bilgilerden ve görüşlerinden faydalanacaktır. Ancak vardıkları sonucun hakimi bağlayacağı söylenemez.
Somut olayda binanın konumu özellikleri ve nitelikleri ile mevcut deliller değerlendirildiğinde, yıkımı istenen yapının yıkılmasının, aşırı zarar doğuracağını söyleyebilme olanağı da yoktur.
Diğer yandan, fenni bilirkişi krokisinde (C) harfiyle gösterilen taşkın kısım için Türk Medeni Kanununun 725.maddesindeki koşulların gerçekleşmediği ve imar uygulamasına konu yerlerde temliken tescil istenemeyeceği, (B) harfiyle gösterilen haksız inşaat yönünden de, ancak yöntemine uygun açılmış bir dava ile temliken tescil istenebileceği savunma yoluyla getirilmesi olanaklı taşkın inşaat nedeniyle temliken tescilin haksız inşaatta uygulanamayacağının gözetilmemiş olması da isabetsizdir.
Hal böyle olunca, mülkiyet hakkına üstünlük tanınarak, mutlak suretle elatmanın önlenmesi ve yıkım kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
O halde, davalının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davacının, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.04.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.