17. Hukuk Dairesi 2019/562 E. , 2020/5838 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Çarşamba 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki Tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 20.10.2020 Salı günü taraftan gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili davalı borçlu ... hakkında takip yaptıklarını takibin semeresiz kaldığını, borçlunun alacaklılarından mal kaçırma amacı ile dava konusu 675 parsel nolu taşınmazı 26.03.2011 tarihinde davalı ..."a 1096 parsel nolu taşınmazını 12.12.2011 tarihinde davalı ...’ya, 535 nolu parseli 08.12.2011 tarihinde davalı ...‘ya sattığını belirterek, bu tasarrufların iptaline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılar ... ve ... vekilleri ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, dava koşullarının oluşmadığını, borcun tasarruflardan sonra olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, dosya kapsamından, tasarrufun iptali davasının ön koşullarından olan borçlu hakkında dava açılmadan önce başlatılan ve kesinleşen icra takibi ile geçici aciz vesikası yerine geçen haciz tutanağı bulunduğu ancak iptale tabi tasarruf işleminin borcun doğumundan sonra gerçekleşmesi gerektiği hususunun dosya kapsamından anlaşılamadığı, ispat külfeti üzerinde olan davacı vekilinin her ne kadar borcun 2011 yılındaki fındık alacağına dayandığını iddia etse de, söz konusu alacağın nedeni olan hukuksal ilişkiyi ispat edemediği, 21/04/2014 tarihinde başlattığı icra takibinin dayanağı olan alacağın 2011 yılında davalılar arasında gerçekleşen tasarruflardan önce doğduğunu kanıtlayamadığı, kendisine verilen sürede iddiasını ispatlamak için delil de bildirmediği, dolayısıyla bu şart yönünden tasarrufun iptali davasının dinlenebilirlik koşulu gerçekleşmediğinden bahisle davanın usulden redine karar verilmiş, süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının kendisine verilen süre içerisinde iddiasını ispatlamak için tanık-delil de bildirmemiş olduğundan davanın reddine ilişkin karar isabetli olduğu gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf itirazının reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
Tasarrufun iptali davası, borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen kıymetlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı davadır. Alacaklı tarafından açılan böyle bir dava ile cebri icra yolunun tamamlanması amaçlanır. Açılan dava kanıtlandığı takdirde tasarruf tamamen iptal edilmez. Sadece dava konusu mal borçlunun mal varlığından hiç çıkmamış addedilerek, alacaklı bu malı haczettirerek sattırıp, satış bedelinden alacağını elde etme olanağını bulur. Dolayısıyla, tasarrufun iptali sadece, bu davayı açan alacaklının, kendisini zarara uğratmak kastıyla hareket eden borçludan cebri icra yoluyla alacağını tahsiline olanak sağlayan bir yoldur.
Açıklanan amaç ve dava sonunda elde edilecek menfaat gözetildiğinde, tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması,
borcun tasarruftan önce doğması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması ve borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin bulunması gereklidir.
Somut olayda, borçlu hakkındaki takip kesinleşmiş, 16.07.2014 tarihli haczin İİK’nun 105. maddesi anlamında aciz belgesi niteliğinde olduğu görülmüş, dava 14.04.2015 tarihinde 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmıştır. Alacağın gerçek olmadığı yönünde bir iddia bulunmamaktadır. Davalılar davacının alacağının tasarruf tarihinden önce doğmadığını ileri sürmüş, ilk derece ve istinaf mahkemesi davacının alacağının tasarruftan önce doğduğunu ispat edemediği sonucuna varmışlarsada varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.
Davacı alacaklı, 07.04.2014 tarihli takip talebinde borç kaynağı olarak 26.09.2011 tarihli dava dışı alacaklının kızkardeşi ... adına ... Bankası AŞ hesap özeti sunulmuş, bu belgeye göre anılan şahıs hesabından 26.09.2011 tarihinde 160.000,00 TL çektiği anlaşılmakdır. Davacı bu çekilen paranın davalı borçluya verildiğini belirtmiş ve 27.09.2011 tarihli Hatice Gün tarafından borçlunun hesabına fındık bedeli açıklaması ile yatırıldığına ilişkin banka dekontu sunulmuştur. Borçlu takip talebindeki borca veya borç kaynağına ilişkin olarak herhangi bir itiraz ileri sürmemiştir. Bu halde davacının alacağının 08.12.2011, 12.12.2011 ve 26.03.2012 tarihli tasarruflardan önce doğduğunun kabulü ile davanın esasına girilip taraf delilleri toplanarak, tasarrufların iptali gerekip gerekmediği tartışılmak ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyize konu yerel mahkeme kararının HMK 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, HMK 373/1 maddesi gereğince istinaf mahkemesinin esastan red kararının kaldırılarak dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine duruşmada vekille temsil olunmayan
davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 20/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.