4. Hukuk Dairesi 2011/9635 E. , 2012/6528 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ...... tarafından, davalı ...... ...... Yayıncılık A.Ş. adına ...... vd. aleyhine 04/08/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/04/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalılar vekilleri taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ve davalılar tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalı şirkete ait ...... isimli gazetenin 04.08.2009 tarihli sayısında davalı ... tarafından hazırlanan ve birinci sayfada manşetten verilen "İmzası da tutmadı." ve onüçüncü sayfadaki devamında "......... Mı?" başlıklı haber ile kendisine yönelik ağır isnat ve suçlamalarda bulunulduğunu, kişilik haklarının zedelendiğini belirterek, dava konusu yayınların hukuka aykırı olduğunun tespiti ile davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulmalarını istemiştir.
Davalılar, haberin basın özgürlüğü çerçevesinde, davacının 30.07.2009 tarihli basın açıklamasında kamuoyu ile paylaşılan dilekçe örneği ve dava dışı ...... ın 1997 ve 1999 tarihli dilekçelerinde görünen açık imza çelişkilerini dile getirmek amacıyla yapıldığını, yayının görünür gerçekliğe ve somut gerçekliğe uygun bulunduğunu, davacının kişilik haklarını rencide etmeye yönelik olmadığını belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Yerel mahkemece; davacının, ......"ın ............nde öldürülmeden önce kendisi ile ...... yapmak isteyen gazeteci ......"a izin verilmemesi iddialarını cevaplandırırken gösterdiği dilekçe örneğiyle ilgili "...kanıt diye gösterdiği dilekçedeki imza ......"ın değil. ........."ın......nden yazdığı öne sürülen "......"a ...... karşılığı ...... vereceğim." şeklindeki dilekçenin altında bulunan imzanın, zanlının ifade tutanağındaki imzası ve daha önce verdiği imza örneklerine benzemediği ortaya çıktı." vb şekillerdeki ifadelerle davacının yalancılıkla, ...... yapmakla itham edilmesinin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu gerekçesiyle istemin bir bölümü kabul edilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın .........ler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu haberin içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının 30.07.2009 tarihinde düzenlediği basın toplantısında hakkındaki iddiaları cevaplandırırken ...... suikastı sanığı ......"ın ............nde öldürülmeden önce kendisi ile ...... yapmak isteyen gazeteci ......"a izin verilmemesine yönelik iddiaları cevapladığı esnada basın toplantısını izleyenlere gösterdiği dilekçe ile ......"ın ...... istemesi nedeniyle bu iznin verilmediğinin belirtildiği, davalı ... tarafından da ......"ın daha önce 07.01.1997 tarihinde...... Şubesinde tanıklar huzurunda verilen ifadesi altındaki imzalar ile davacının basın toplantısında kamuoyu ile paylaştığı dilekçe örneği altında bulunan imzaların gözle görünür biçimde birbirinden farklı olmasının şüphe uyandırmasının basın özgürlüğü çerçevesinde haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Basının maddi gerçekliği araştırmak ve kanıtlamak yükümlülüğü bulunmamaktadır. Haber, verildiği andaki beliriş biçimine göre görünür gerçeklik kapsamında ise hukuka uygun kabul edilmelidir. Şu halde yayında hukuka aykırı bir yön bulunmayıp bu hali ile görünür gerçeklik kapsamındadır. Açıklanan gerekçelerle istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken istemin kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/04/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.