4. Hukuk Dairesi 2011/2945 E. , 2012/6522 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ...... tarafından, davalı ...... Gaz. San. ve Tic. Ltd. Şti. adına ...... aleyhine 30/06/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/11/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalı şirket tarafından çıkarılan ..."nin 24.07.2009 sayısında " ......da yine şaibe" ve "...... cinayetinde ...... şaibesi" başlıklı yazılarda kendisine yönelik ağır istinatlarda bulunulduğunu, yazılarda kullanılan ifadelerle şüpheli bir ortam yaratılarak kişiliğinin ve geçmişinin hedef alındığını, "........." nun bazı ......nde ...... hakimiyeti ve insan haklarının sağlanması için yapılan ...... Kurulu tavsiyesi ve alınan Hükümet kararı doğrultusunda gerçekleştirildiğini, tüm uygulamaların yasal çerçeve içerisinde kaldığını, yazıda Anayasa"nın basına tanıdığı eleştiri hakkı sınırlarının aşıldığını belirterek davalının manevi tazminatla sorumlu tutulmasını istemiştir.
Davalı, yazının basın özgürlüğü çerçevesinde, haber verme sınırları içerisinde görünen gerçekliğe uygun bulunduğunu belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece; ...... suikasti sanığı ...... ......"ın ......sinin davacının idari işlemleri sonucunda gerçekleştiğine yönelik, davalı tarafından kanıtlanamayan iddiaların dile getiriliş biçimi itibariyle davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu gerekçesiyle istemin bir bölümü kabul edilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu yazının içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde; HSYK"da kararname görüşmeleri sırasında Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan taslak dışında, özel yetkili ......ların görev yerlerinin değiştirilmesi istemine yönelik farklı bir kararname teklifi ile gündeme gelen davacının, ......Müdürü olduğu dönemde yaşanan ve yazıların yazıldığı dönem itibariyle, ...... cinayetinden sorumlu oldukları belirlenen kişilerin basına yansıyan açıklamaları, ...... 13. Ağır Ceza Mahkemesi"nde görülen ve kamuoyunun bilgisi dahilinde sürekli tartışılan dava dosyasına sanık ...... tarafından gönderilen mektup ve ...... "ın 23.07.2009 tarihli yazısıyla tekrar gündeme gelen ...... ...... cinayetiyle ilgili iddialar ve davacının genel müdürlük yaptığı dönemdeki bir takım uygulamaların eleştiri sınırları aşılmadan gündeme getirildiği anlaşılmaktadır. Şu durumda, yazı güncel bir konuya ilişkin olup; konunun kamuoyuna yansıyış biçimi göz önünde tutulduğunda, düşünsel bağlılığın korunduğu da kabul edilmelidir. Açıklanan nedenler karşısında, çatışan yararlar dengesinin davacı aleyhine bozulmadığı ve davalı yönünden de hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği benimsenmelidir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/04/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.