Esas No: 2018/167
Karar No: 2021/644
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/167 Esas 2021/644 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; Selçuklu Belediye Başkanlığınca ihaleye çıkarılan “Selçuklu Kongre Merkezi yapım işi” konusunda Ak-Ser İnşaat Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. ile müvekkili Ulak İnşaat Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından Ankara 54. Noterliğinin 17.10.2012 tarihli ve 16958 yevmiye no ile tasdik edilen sözleşmeyle "Ak-Ser İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve Ulak İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Adi Ortaklığı” kurulduğunu, adi ortaklık ile Selçuklu Belediye Başkanlığı arasında Selçuklu Kongre Merkezi inşaatının yapımı konusunda sözleşme imzalandığını, alacaklı Beyşehirliler Çelik Döküm Gıda ve Otomotiv San. Tic. Ltd. Şti. tarafından adi ortaklığı oluşturan şirketler aleyhine Konya 14. İcra Dairesinin 2014/11116 E. sayılı dosyasında başlatılan icra takibinde alacaklının talebi üzerine adi ortaklığın Selçuklu Kongre Merkezi yapım işinden kaynaklanan hak ve alacakları üzerine haciz konulduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 638. maddesinin 2. fıkrasında “Ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları, haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler" şeklindeki düzenleme ile Özel Dairenin bir çok kararında belirtilen “adi ortaklıklarda, ortakların borçlarından dolayı takip yapılması hâlinde, ortağın kar payı veya tasfiye payına haciz konulması mümkün olup, alacaklı tüzel kişiliği bulunmayan ortaklığa ait bir mal veya alacak üzerine haciz koyduramaz.” açıklamasına göre adi ortaklığın Selçuklu Belediye Başkanlığındaki hak ve alacakları üzerine haciz konulmasının kanuna aykırı olduğunu belirterek müvekkilinin ortağı olduğu Ak-Ser İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve Ulak İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Adi Ortaklığı’nın Selçuklu Belediye Başkanlığına ait Selçuklu Kongre Merkezi Yapım işinden dolayı doğmuş ve doğacak hak ve alacakları üzerine konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
5. Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 19.03.2015 tarihli ve 2015/26 E., 2015/285 K. sayılı kararı ile; takip konusu senette adi ortaklık borçlu olduğundan, adi ortaklığın borcundan dolayı adi ortaklığın mal varlığına ve hakedişine haciz konulabileceği, yapılan işlemde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
6. Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
7. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 22.06.2015 tarihli ve 2015/12014 E., 2015/17209 K. sayılı kararı ile;
“…Alacaklı tarafından borçlular hakkında çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan icra takibinde, adi ortaklığı oluşturan şirketlerden biri olan şikayetçi Ulak ... Ltd. Şti. icra mahkemesine başvurusunda; şikayetçi ile 3. kişi Akser ... Ltd. Şti."nin, Selçuklu Belediye Başkanlığı"nca ihaleye çıkarılan Selçuklu Kongre Merkezi yapım işi için adi ortaklık kurduklarını ve ihalenin bu ortaklıkça alındığını, alacağın tahsili için icra müdürlüğünce Konya Selçuklu Belediye Başkanlığı"na İİK"nun 89/1. maddesi kapsamında haciz ihbarnamesinin gönderildiğini ve adi ortaklığa ait hak ve alacaklara haciz konulduğunu, ancak adi ortaklığın tüzel kişiliği olmaması nedeniyle yapılan haciz işleminin usulsüz olduğunu ileri sürerek, haciz işleminin iptalini talep etmiş, mahkemece, takip konusu senette adi ortaklığın borçlu olması nedeniyle adi ortaklığın malvarlığına haciz konulabileceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 622-623. maddeleri gereğince adi ortaklıkta her ortak, şirketin kârına iştirak hakkına sahip olduğundan ortağın kişisel alacaklıları, borçlu ortağın şirketteki kâr payını haczettirebilirler. Ayrıca, aynı Kanun"un 638. maddesine göre, adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Ne var ki şirket sözleşmesinde bu kuralın aksi de kararlaştırılabilir.
Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak adi ortaklığın para ve malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir.
Somut olayda, alacaklı vekilinin istemi üzerine Konya Selçuklu Belediye Başkanlığı"na gönderilen haciz ihbarnamesinde, her ne kadar borçlu olarak adi ortaklığı oluşturan şirketler gösterilmiş ise de, alacağın Selçuklu Kongre Merkezi yapım işine ilişkin ihale alacağından kaynaklandığı belirtilmiş olup, haczedilen alacağın adi ortaklığa ait olduğu anlaşılmaktadır.
Adi ortaklıklarda, ortakların borçlarından dolayı takip yapılması halinde, ortağın ancak kar payı veya tasfiye payına haciz konulması mümkün olup, tüzel kişiliği bulunmayan ortaklığa ait bir mal veya alacak üzerine haciz konulamaz.
O halde mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddi isabetsizdir.…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 12.11.2015 tarihli ve 2015/699 E., 2015/921 K. sayılı kararı ile; öncelikle takip dosyasında husumet sorununun çözülmesi gerektiği, takip borçlusu adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığı için pasif husumet ehliyetinin de olmadığı, ancak adi ortaklığı oluşturan ortakların adına takip yapılması hâlinde husumetin adi ortaklığa değil, adi ortaklığı oluşturan şeriklere yöneltildiğinden pasif takip ehliyetinin varlığını kabul etmek gerektiği, somut olayda kambiyo takibinde adi ortaklığı oluşturan Ak-Ser İnş. Turz. ltd. Şti., Ulak İnş. San. Tic. Ltd. Şti. ve diğer borçlulara takibin yöneltildiği, takipte zorunlu takip (dava) arkadaşlığı mucibince husumet ehliyetinin varlığının kabulünün gerekeceği, birden çok tüzel kişinin bir araya gelerek bir yapı sözleşmesi üstlenmesinin hukukumuzda karşılığı olmayan bir ortaklık olup, İsviçre hukukundan hukuk sistemimize kıyasen geçtiği ve joint venture sözleşmesi olarak adlandırıldığı Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu gereğince bu sözleşmelere adi ortaklık hükümlerinin uygulandığı, TBK’nın 622 ve 623. maddelerine göre adi ortaklıkta her ortağın şirketin kârına iştirak hakkına sahip olduğundan ortağın kişisel alacaklılarının borçlu ortağın şirketteki kâr payını haczettirebileceği, bunun için adi ortaklığın tasfiyesi ve borçlu ortağa isabet eden kâr payının tespiti gerektiği, TBK’nın 638. maddesi gereğince ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni hakların ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olacağı, ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklılarının, haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabileceği, ortaklar birlikte veya bir temsilci aracılığı ile bir 3. kişiye karşı ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan aksi kararlaştırılmamış ise müteselsilen sorumlu olacağı, yasa koyucunun amacının büyük sermaye ve iş gücü gerektiren işlerde birden çok tüzel kişinin bir araya gelerek bu işin yapımını üstlenmesi hâlinde, borçlu ortağa karşı diğer ortakları korumak, ayrıca işin idamesi ve tamamlanmasını sağlamak olduğu, bu nedenle ortaklardan birinin borcundan dolayı adi ortaklığın sahip olduğu mal ve hak edişlere tasfiye sağlanmadan gidilemediği, ancak TBK’nın 638. maddesinin 3. fıkrasına göre adi ortaklığın tayin etmiş olduğu pilot ortağın yapmış olduğu hukuki tasarruflara karşı tüm ortakların müteselsilen sorumlu olduğu, öyle ise ortaklığın borcunun ortaklardan birinin şahsi borcu olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, ortaklığın borcundan dolayı tüm ortakların müteselsil sorumluluğunun diğer ortakları borçtan kurtarmayacağı gibi, ortaklık mallarının da hacizden kurtulmasının mümkün olmadığı, adi ortaklığın malının elbirliği ile mülkiyet konusu olarak değerlendirilmekle nasıl ki murisin borcundan dolayı terekenin sorumluluğu söz konusu ise ve murisin borcunun ayrı ayrı mirasçıların borcu olarak değerlendirilmiyor ise, başka bir anlatımla terekenin mirasçılara karşı pozisyonu ile adi ortaklığın malvarlığının ortaklara karşı pozisyonunu aynı değerlendirmek gerektiği, nitekim mirasçının şahsi borcundan dolayı terekeye başvurulması hâlinde öncelikle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 121. maddesine göre terekenin tasfiyesi cihetine gidilerek mirasçıya isabet eden kısmın tespiti ve ondan sonra haciz uygulanması gerektiği gibi, adi ortaklıkta ortakların birinin şahsi borcundan dolayı ortaklık malına karşı takip yapılmasının aynı şekilde değerlendirilmesi gerektiği, oysa murisin borcundan dolayı tereke hakkında takip yapılırken tereke tasfiye edilmeden tereke mallarına haciz konulmasının mümkün olduğu, günümüzde joint venture sözleşmelerinin yaygın bir şekilde uygulandığı, adi ortaklık olarak değerlendirilen bu yapıların hem bankada hesap açtığı ve çek karnesi aldığı, hem de 3. kişilere karşı borçlanarak haklarında takip başlatılınca da husumet itirazında bulundukları ve öncelikle tasfiye cihetine gidilmesi gerektiğini ileri sürdükleri, bu şekilde kanuna karşı hile yaparak hukuken korunamayacak şekilde kötü niyetli davrandıkları, yasa koyucunun amacının alacaklılara zarar vermek olmayacağına göre bu nevi oluşumların kötü niyetli yaklaşımlarının hakkın suistimali olduğu gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; takip konusu borcun adi ortaklığa ait borç olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre adi ortaklığın hak ve alacaklarının haczedilip haczedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
11. Uyuşmazlığın çözümü için adi ortaklık sözleşmesinin ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde fayda vardır.
12. TBK’nın 620. maddesine göre adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Madde hükmünde açıklandığı gibi adi ortaklık bir sözleşme türüdür. Bu sözleşmede başlıca beş unsur vardır. Bunlardan ilki sözleşme, ikincisi şahıslar, üçüncüsü ortakların katılma payları, dördüncüsü ortak amaç ve sonuncusu da bu ortak amacın gerçekleştirilmesidir (Yalman, M./ Taylan, E.: Adi Ortaklık, Ankara 1976, s. 18).
13. Ortaklık ilişkisinin kurulabilmesi için iki ya da daha çok kişinin iradelerinin birleşmesi gerekir. Gerçek ya da tüzel kişiler ortak olabilirler. Ortaklık, katılanların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla kurulur ve bir borçlar hukuku sözleşmesidir. Ancak bu sözleşme ile tüzel kişiliği olmayan bir kişi birliği oluşmaktadır.
14. Adi ortaklığın unsurlarından olan katılma payının çeşidini ve kapsamını belirlemede ortaklar serbest olup, katılma payına kısaca sermaye denir.
15. Katılım payı unsuruna ilişkin düzenlemenin yer aldığı TBK"nın 621. maddesinin 1. fıkrasına göre her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla yükümlü olup, anılan Kanunun 638. maddesinin 1. fıkrasına göre de ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur. Dikkat edilirse bu durumda ortakların kendi mal varlıklarından bağımsız, elbirliğiyle malik oldukları özel bir mamelek olarak ortaklık mameleki ile karşılaşıyoruz. Kaldı ki 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 534. maddesinin 2. cümlesinde (6098 sayılı TBK"nın 638/1. m.) gereğince, ortağın şahsi alacaklısının ortaklık mal varlığına değil de, ortağın ancak tasfiye payına yönelebilmesi de ortaklığın aslında bir mal varlığı olduğunu göstermektedir. Yine böyle bir ortaklık mamelekinin mevcut olduğu BK"nın 538 vd. (6098 sayılı TBK"nın 642 vd) maddelerinde düzenlenen tasfiyeye ilişkin ilkelerden de açıkça ortaya çıkmaktadır (Şener, O.H.: Adi Ortaklık, Ankara 2008, s. 179).
16. Yeri gelmişken elbirliği mülkiyetinin niteliği ve özelliği üzerinde de durmak gerekir.
17. Elbirliği (iştirak) hâlinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 701–703. maddelerinde düzenlenen elbirliği mülkiyetinin (ortaklığının) tüzel kişiliği olmadığı gibi, ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Elbirliği (iştirak) hâlinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke TMK’nın 701. maddesinde “...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır...” biçiminde yer almıştır.
18. Adi ortaklıkta ortakların sorumluluğu ise TBK’nın 638. maddesinde düzenlenmiş olup, maddede ikili bir ayrım yapılmıştır. Adi ortaklığın alacaklısı ile ortaklardan birinin kişisel alacaklısı farklı olduğundan bu durum kanunda da ayrı ayrı düzenlenmiştir. TBK"nın 638. maddesinin 2. fıkrası "Ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları, haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler", 3. fıkrası ise "Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar" hükmünü içermektedir.
19. Adi ortakların, ortaklık çerçevesinde borçlanmaları TBK’nın 638. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Her bir ortak ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçtan şahsen, sınırsız ve müteselsilen sorumludur. Bunun aksi de kararlaştırılabilir. Müteselsil sorumluluğun bulunduğu durumda ise TBK"nın 163. maddesinin 1. fıkrası gereğince alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Bunun sonucu olarak adi ortaklığın alacaklısı alacağını doğrudan ortaklardan da isteyebilir. Bu durumda adi ortaklığın alacaklısının sadece ortağın tasfiye payına gidebileceği anlamı çıkmamaktadır. Aksinin kabulü müteselsil sorumluluk hükümlerine aykırı olur.
20. TBK’nın 638. maddesinin 2. fıkrasında ise adi ortağın şahsi alacaklısının haklarını ancak o ortağın tasfiye payı üzerinden kullanabileceği hükme bağlanmıştır. Bu hükümle ortaklardan birinin şahsi alacaklısı ile adi ortaklığın alacaklısının durumunun ayrıldığı anlaşılmaktadır.
21. TBK’nın 638. maddesinin 3. fıkrasındaki düzenleme gereği ortaklığın borçlarından her ortak müteselsil sorumlu ise de müteselsil sorumluluk sadece ortaklık borçlarıyla ilgilidir. TBK’nın 638. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemenin amacı, adi ortağın şahsi borcunun diğer ortağın da elbirliğiyle malik olduğu adi ortaklık malvarlığından ödenmemesi, ortaklık mallarının korunmasıdır. Bu durumda borcun adi ortaklığa ait olması hâlinde TBK’nın 638. maddesinin 2. fıkrası uygulanmaz.
22. Ortaklar, ortaklığa ait bütün kâr ve zararlara elbirliği ile birlikte sahiptir. Buradan hareketle ortaklığın ticari faaliyette bulunduğu ve üçüncü kişiler ile gelir elde edeceği işlemler yaptığı anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle adi ortaklık gelir elde etmek için borçlanmakta ve ürettiği mal veya hizmeti satmaktadır. Bu durumda kâr elde eden ortaklığın, borçları mevcut olduğunda bunların da ödenmesi tabiidir.
23. Diğer yandan adi ortaklığın kuruluş sözleşmesine göre yaptığı ticari faaliyet sonucu doğan hak ve alacaklar ile borçlar adi ortaklığa aittir. Bu borçlardan bir kısmının nizasız ödenmesi, henüz ödenmemiş olan ve nizalı hâle gelen adi ortaklık borçları arasında eşitsizlik yaratır. Ayrıca nizasız ödeme, adi ortaklık tasfiye edilmeden yapıldığından adi ortaklığın borcunun ortakların şahsi borcu olarak nitelendirilmesine imkân vermez. TBK"nın 638. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenleme ortakların, ortaklık dışında oluşan şahsi borçları için olup, ortaklık borçları için uygulama olanağı bulunmamaktadır. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 26.03.2019 tarihli ve 2017/12-763 E., 2019/344 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
24. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; alacaklı tarafından Ak-Ser İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve Ulak İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adi ortaklığını oluşturan Ak-Ser İnşaat Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. ve Ulak İnşaat Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. ile diğer borçlular hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe geçildiği, adi ortaklığı oluşturan şirketlere ayrı ayrı ödeme emri tebliğ edildiği, takip dayanağı çekte Ak-Ser İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve Ulak İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adi ortaklığının ciranta olduğu, alacaklı vekilinin talebi üzerine Konya Selçuklu Belediye Başkanlığına gönderilen İİK’nın 89. maddesinin 1. fıkrası uyarınca düzenlenen birinci haciz ihbarnamesi ile adi ortaklığın ihale ile yaptığı işten kaynaklanan hak ediş alacağına haciz konulduğu, Ankara 54. Noterliğinin 17.10.2012 tarihli ve 16958 yevmiye no ile tasdik edilen adi ortaklık sözleşmesinde müteselsil sorumluluğun aksinin kararlaştırılmadığı görülmektedir.
25. Adi ortaklığın ticari faaliyette bulunarak temsilcisi aracılığıyla takip konusu çeki ciro ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda takip konusu borç, ortağın şahsi borcu olmayıp, adi ortaklığın borcudur.
26. O hâlde, adi ortaklığın borcu nedeniyle ortaklar müteselsilen sorumlu olduklarına ve ortaklığın mal varlığı elbirliğiyle idare edildiğine göre, birlikte sorumluluk gereği adi ortaklığın borcu nedeniyle adi ortaklığa ait mal veya alacağa haciz konulabilir ve alacaklı tarafından ortaklığın mal varlığından tahsilat yapılabilir.
27. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığı için adi ortaklığın alacaklısı bulunmadığı gibi, adi ortaklığın kendisinin borçlu olamayacağı, adi ortaklıkta ortakların birlikte ya da temsilci vasıtasıyla üstlendikleri borçlardan her bir ortağın alacaklıya karşı tüm mal varlığıyla birinci derecede, sınırsız ve müteselsil olarak sorumlu olduğu, adi ortaklığın değil TBK’nın 637. maddesinin 2. fıkrası uyarınca adi ortaklığın ortaklarının alacaklı veya borçlu olup, TBK 638. maddesinin 2. fıkrası uyarınca bir ortağın alacaklısının haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilecekleri, adi ortaklığın yaptığı iş nedeniyle üçüncü kişi nezdindeki alacaklarına doğrudan müzekkere ile haciz konulamayacağı, adi ortaklığın mal, hak ve alacakları ortaklarca birlikte tasarruf edilebildiğinden İİK’nın 94. maddesinde hisse haczi, TBK’nın 638. maddesinin 2. fıkrasında ise tasfiye payı haczi düzenlenmiş olup, takip konusu borcun ortaklığın borcu olması hâlinde ortaklığa ait mal, hak ve alacaklar üzerine münferiden haciz konulabileceğine ilişkin bir aykırı hüküm öngörülmediği, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
28. Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun"un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.06.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.