8. Hukuk Dairesi 2012/2354 E. , 2012/2276 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Çankırı 2.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.02.2011 gün ve 365/76 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde, dava dışı 171 ada 3 parsel sayılı taşınmazın miras yoluyla ve taksim neticesinde vekil edenine intikal ettiği halde kadastro sırasında anılan parselin bir kısımının çap komşusu olan dava konusu 171 ada 4 parsel sayılı taşınmaza dahil edilerek davalılar adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak, nizalı bölümün tapu kaydının iptali ile 173 ada 3 sayılı parsele eklenmek suretiyle vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Yargılama sırasında 09.11.2009 tarihli oturumunda, 363, 364 ve 365 Esas sayılı dosyaların dava konusu yerle ilgili olduğunu ve eldeki davayla bu davaların birleştirilmesini talep etmiştir.
Davalılar ..., ..., ... ve ..., dava konusu yerin kendilerine ait boş arazi olduğunu ve taşınmazların sınırında hata olup olmadığını bilmediklerini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır. Davalı ..., yargılama oturumlarına katılmamış ve davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, ispat edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve dosya kapsamından, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Şöyle ki, davacının maliki bulunduğu 173 ada 3 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu 173 ada 4 sayılı parsel çap komşusudur. Dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazlar arasında bulunan istinaf duvarının kadastro çalışmalarından önce yapıldığını açıklamakla birlikte taşınmazlar arasındaki sınırın konumu hakkında kesin bir bilgilerinin olmadığını beyan etmişlerdir. Mahkemece, bu kapsamda yerel bilirkişi ve tanık anlatımlarından taşınmazlar arasındaki ortak sınır tespit edilmediği gerekçe gösterilerek davanın ispat edilmediğinden bahisle reddine karar verilmiştir. Ne var ki, 20.12.2010 tarihli keşif ara kararında yerel bilirkişilerin ve tanıkların ne şekilde dinleneceği konusunda herhangi bir açıklamanın yer almamış olması usule aykırı olduğu gibi, belirlenen üç bilirkişiden sadece birinin dinlenmesi ve davacı yanca dört tanık bildirildiği halde keşif yerinde hazır bulunan iki tanığın beyanıyla yetinilerek hüküm kurulması da doğru değildir. Taraflar yerel bilirkişi ve tanıkların dinlenmesinden vazgeçmediği sürece ve mahkemece de herhangi bir gerekçe gösterilmeden bildirilen yerel bilirkişi ve tanıkların dinlenmemesi ya da yöntemine uygun biçimde keşif yerine çağırılmamaları usule aykırıdır. Öte yandan, davacı vekili ilk yargılama oturumunda 363, 364 ve 365 Esas sayılı dosyaların dava konusu yerle ilgili olduğunu bildirdiği ve eldeki dava ile anılan davaların birleştirilmesini istediği halde, mahkemece, adı geçen dosyalar incelenmeden hüküm kurulmuştur.
Bu kapsamda, mahkemece yapılacak iş; belirlenen yerel bilirkişi listesinde yer alan kişiler ile 11.01.2010 tarihli liste ile bildirilen davacı tanıklarının HMK.nun 240, 243 ve 259. (HUMK. m. 258) maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılarak, aynı kanunun 259/2 ve 290/2. (HUMK.m. 259) maddeleri hükümleri uyarınca ve mümkün olduğunca taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenilerek taşınmazlar arasındakı ortak sınırın ayrıntılı şekilde sorulup belirlenmesi, beyanları arasında aykırılık çıktığı takdirde aynı Kanunun 261/1. (HUMK.m. 265) maddesi hükmü gözönünde tutularak çelişkinin giderilmesine çalışılması, taşınmazlar arasında bulunan istinaf duvarının teknik bilirkişiler Fikret Göktaş ve Ali Kiremitçi"nin 26.11.2010 tarihli raporlarının ekinde bulunan 1/700 ölçekli krokide F1-A1 çizgisinde olup olmadığının açıklığa kavuştulması; bunlardan ayrı, ilgilisine 363, 364 ve 365 Esas sayılı dosyaların hangi mahkemelere ait olduğu açıklattırılarak belirlendikten sonra bulundukları yerden getirtilerek incelenmesi, bu açıklamalar kapsamında değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de; teknik bilirkişilerin 26.11.2010 tarihli krokisinde C harfi ile gösterilen bölüm dışındaki diğer bölümler bakımından usule uygun biçimde açılmış bir dava olmadığı halde, mahkemece bu kısımlar bakımından da hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici madde 3’ün yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 27.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.