Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanın maliki olduğu 2 ve 34 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını ara malik kullanmak suretiyle davalı oğluna temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek payı oranında iptal tescil isteğinde bulunmuş, yargılama sırasında davasını tamamen ıslah ederek mahfuz hissesine yapılan tecavüz nedeniyle tenkis talep edilerek 25.000,00 YTL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, murisin borçları nedeniyle taşınmazları satmak zorunda kaldığını, bedelinin ödenerek satın alındığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ıslah nedeniyle davanın tazminata dönüştüğü gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, çekişmeli taşınmazlardaki paylarının miras bırakan tarafından ara malik kullanarak satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek iptal tescil isteğinde bulunmuş, yargılama sırasında usulüne uygun olarak dava ıslah edilerek tenkis isteğine dönüştürülmüş, mahkemece iptal tescil isteğinin reddine, davacı yararına kısmen tazminata hükmedilmiştir.
Açıklanan bu oluşum karşısında, muris muvazaası iddiasına dayalı davanın tenkis isteğine dönüştürülmesi nedeniyle elde iki davanın varlığından söz edilemeyeceği açıktır. O halde mahkemece sadece tenkis isteği bakımından hüküm kurulması gerekirken ayrıca iptal ve tescil isteğinin reddine de karar verilmiş olması isabetli değildir
Hemen belirtilmelidir ki, 4.2.1948 tarih 10/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere dava açıldıktan sonra sebebinde, delillerde ve diğer hususlarda usule ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi, davanın konusunda da ıslah mümkündür. Kaldı ki, HUMK"nun 185. maddesinin ikinci bendi de davacının karşı tarafın rızası olmaksızın ıslah yoluyla davasının mahiyetini tebdil edebileceğini kabul etmiştir. O halde, davacının muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasını tenkis şeklinde ıslah ettiğine ve Anayasa Mahkemesinin 20.7.1999 tarih 1/33 Sayılı Kararı ile HUMK"nun 87/son maddesinin iptal edildiği ve ıslah ile müddeabihin artırılabilmesi olanaklı hale geldiği tartışmasızdır. Esasen, iptal ve tescil isteği ile tenkis isteği farklı farklı hukuki müesseseler olup, değişik hükümlere tabi ise de, iptal ve tescil isteğinin tenkise nazaran daha geniş kapsamlı olduğu açıktır
Öyleyse, eldeki davanın ıslah sonucu münhasıran tenkise ilişkin bulunduğu sabittir. Buna göre , taraflar arasındaki çekişmenin çözüme kavuşturulmasında 4721 Sayılı Yasanın 560 ila 571. maddelerinde derpiş edilen hükümlerin gözetilmesinin gerekeceği izahtan varestedir.
Belirtilen düzenlemeler ve ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davacının isteğini ıslah ile tebdil ederek tenkise çevirdiğine göre, miras bırakanın satış suretiyle yapmış olduğu temliklerin davacı tarafça benimsendiği ve gerçek satış niteliğinde bulunduğu düşünülmeli ve kabul edilmelidir. Murisin yaptığı temliklerin bağış olmayıp satış olduğu gözetildiğinde de böylesi bir işlemde tenkis hükümlerinin ugulanamayacağı tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davalının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.4.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.