1. Hukuk Dairesi Esas No: 2009/3288 Karar No: 2009/4449 Karar Tarihi: 13.4.2009
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/3288 Esas 2009/4449 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davanın çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 06.08.1980 tarihinde yapıldığı, 31.03.1981'de kesinleştiği ve davanın 06.12.2005 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Çekişme konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığı, devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de, 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen \"Bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır\" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin \"Bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır\" şeklindeki hükmü gözetildiğinde, kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 31.03.1981 tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında, 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sab
Taraflar arasındaki davadan dolayı Kocaeli 2. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 15.4.2008 gün ve 415-136 sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 12.1.2009 gün ve 12537-65 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, çekişme konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 06.08.1980 tarihinde yapıldığı, 31.03.1981 de kesinleştiği ve davanın 06.12.2005 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Her nekadar, nizalı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığı, devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "Bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " Bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 31.03.1981 tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında, 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir. Bilindiği üzere, hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup kamu düzeni ile ilgilidir. Mahkemece davanın her aşamasında res"en gözetilmesi gerekli bir kuraldır. Hemen belirtmek gerekir ki; sonradan çıkan yasa ve İçtihadı Birleştirme Kararları kazanılmış hakkın (usuli müktesep hakkın) istisnasını teşkil eder. Bu durumda 14.03.2009 tarihinde yürürlüğü giren 5841 Sayılı Yasa’nın eldeki davada gözetilmesi gerekeceği ve somut olayda uygulanacağı tartışmasızdır. Hal böyle olunca, sonradan yürürlüğe giren ve kesin hüküm halini almamış eldeki davalara da uygulanacağı öngörülen yukarıda değinilen 5841 Sayılı Yasa düzenlemeleri karşısında; davacının karar düzeltme isteğinin açıklanan nedenlerle HUMK’nun 440. maddesi uyarınca kabulüne, Daire’nin 12.01.2009 tarih, 2008/12537 Esas, 2009/65 Karar sayılı bozma kararının gerekçesi itibariyle ortadan kaldırılmasına, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi bakımından yerel mahkemenin 15.04.2008 tarih, 2005/415 E., 2008/136 Karar sayılı kararının HUMK."nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.4.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.