Hukuk Genel Kurulu 2017/2130 E. , 2021/640 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :... Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (... Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; ...’te bulunan ...’a ait pizza salonu işyerinde 04.06.1986 tarihinde çalışmaya başladığını, 6 ay kadar aralıksız çalıştığını, hizmet cetvelinde sigortalılık başlangıç tarihinin 04.06.1986 olarak görünmesine rağmen primlerinin yatırılmadığını ileri sürerek 04.06.1986-05.12.1986 tarihleri arasında aralıksız çalıştığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davacı 15.09.2015 tarihli duruşmada; talebinin işe giriş bildirgesinin verildiği gün çalıştığının tespitine ilişkin olduğunu ve talebini bu şekilde düzelttiğini beyan etmiştir.
Davalı Cevabı:
6. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davacının iddia ettiği tarihler arasında çalıştığına ilişkin Kurumda bilgi ve belge bulunmadığını, işyerinin söz konusu tarihte faal olup olmadığı ve diğer araştırmaların yapılması gerektiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
7. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (... Mahkemesi Sıfatıyla) 15.09.2015 tarihli ve 2013/777 E., 2015/473 K. sayılı kararı ile; mevcut delil durumu, tanık beyanları ve SGK kayıtlarına göre davacının 04.06.1986 tarihinde 1 (bir) gün süre ile 39040 sicil numaralı işyerinde çalıştığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (... Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararı süresinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
9. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 04.05.2016 tarihli ve 2016/1515 E., 2016/7995 K. sayılı kararı ile; “…Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 07/07/1986 varide tarihli işe giriş bildirgesi ile davacının 04/06/1986 tarihinde ... ünvanlı ve 39040 sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığının Kuruma bildirildiği, davacının hizmet cetvelindeki bildirimlerinin 23/07/1990 tarihinde başladığı, işyerinden 1986/2. dönem bordrosunun verilmediği, tanık beyanlarının alındığı anlaşılmaktadır.
Yapılacak ..., davacının askerlik tarihlerini belirlemek, ...-... Güneri adına kayıtlı 39040 sicil numaralı işyerinin ne zaman kanun kapsamına alındığını Kurumdan sormak, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, ..., meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine komşu işyerlerini tespit edip bu işyerlerinin davacının talep ettiği tarihte çalıştığı tespit edilen kayıtlı çalışanları, yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek tanık olarak beyanlarına başvurmak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (... Mahkemesi Sıfatıyla) 27.09.2016 tarihli ve 2016/499 E., 2016/696 K. sayılı kararı ile; önceki kararın usul ve yasaya, dosya içeriğine uygun olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu (HGK) önüne gelen uyuşmazlık; davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 04.06.1986 olduğuna ilişkin mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel ... Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7. maddesinin 1.fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun)’dur.
14. 5510 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesi uyarınca, uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanun"un 108. maddesine göre, "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir".
15. 506 sayılı Kanun’un 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin tespitine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, aynı Kanun’un 79. maddesinin 10. fıkrasına dayalı olan ve “hizmet tespiti davası” olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmekte olup, bunun doğal sonucu olarak da söz konusu (1) bir günlük çalışmanın belirlenmesi talepli davada, hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında haksız ve adaletsiz bir durumun oluşmasına yol açabilecektir.
16. 506 sayılı Kanun"un 79. maddesinin 10. fıkrasında ise; "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” hükmü bulunmaktadır.
17. Öte yandan 506 sayılı Kanun"un 2 ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin ayrıca aynı Kanun"un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir.
18. Ne var ki, 506 sayılı Kanun"un 2 ve 6. maddelerindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde, sigortalılığı oluşumu için fiilî çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiilî ve gerçek bir çalışmanın varlığı tespit edilmediği sürece sigortalılıktan söz edilemez.
19. Gelinen bu noktada fiilî çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği konusu üzerinde durulmalıdır.
20. Fiilî veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte, 506 sayılı Kanun’un 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile dönem bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir.
21. Ancak yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de, fiilî çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Bu nedenle işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine ilişkin bu tür davalarda, hâkim görevi gereği, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir.
22. Bu kapsamda da işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönemde işyerinde çalışanlar saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı açıklanmalı, gerektiğinde komşu işyeri çalışanlarının da bilgilerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır.
23. Nitekim HGK’nın 07.10.2020 tarihli ve 2018/21-1021 E., 2020/743 K.; 09.12.2020 tarihli ve 2017/10-2070 E., 2020/1020 K.; 16.12.2020 tarihli ve 2017/21-2336 E., 2020/1044 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
24. Somut olayda; 07.07.1986 tarihinde Kurum kayıtlarına giren işe giriş bildirgesi ile davacının ... unvanlı ... Barbaros Cad. No:47 ... adresindeki..... sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığının Kuruma bildirildiği ancak dönem bordrosu verilmediği, işyeri tescil sorgulama ekran çıktısından işyerinin ... -... adına kayıtlı olduğu, davacının bildirdiği iki tanığın beyanının alındığı, tanıklardan ...’in davacı ile aynı işyerinde beraber çalıştıklarını, davacının 4-5 ay, kendisinin biraz daha uzun süre çalıştığını; diğer tanık ...’ün ise ...’te inşaat şirketinde çalıştığını, davacının garson olarak çalıştığı işyerine öğlen yemeğe gittiğini belirttiği, mahkemece bu delillere göre davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
25. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar ile somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgular bir arada değerlendirildiğinde; mahkemece varılan sonuç eksik araştırma ve incelemeye dayanmakta olup, bu nedenle öncelikle 11.02.1966 doğumlu olan davacının yaşı dikkate alındığında askerlik görevini yaptığı tarihlerin belirlenmesi gerekmektedir. Öte yandan işyerinin Kanun kapsamına alındığı tarih davalı Kurumdan sorularak tespit edilmelidir. Ayrıca SGK, zabıta, ..., meslek odası ve muhtarlık aracılığıyla işyerine komşu işyerleri ile bu işyerlerinin davacının talep ettiği tarih itibariyle kayıtlı çalışanları; yoksa sahipleri araştırılıp tespit edilerek tanık olarak bilgilerine başvurulmalıdır. Hâl böyle olunca Özel Dairenin bu yönleri kapsayan bozma kararı yerindedir.
26. Ancak Özel Daire bozma kararında belirtilenlere ilaveten işyerinin iddia edilen döneme ilişkin vergi kayıtları ve muhtasar beyannameleri getirilmeli, davacının sigorta sicil numarasının işe giriş bildirgesinin verildiği yıla ait serilerden olup olmadığı davalı Kurumdan sorulmalı, tanık ... davacı ile aynı işyerinde birlikte çalıştığını beyan ettiğinden bu tanığın bordro tanığı; diğer tanığın ise komşu işyeri çalışanı olup olmadığı hizmet cetvelleri getirtilip diğer gerekli araştırmalar yapılarak belirlenmelidir. Bu şekilde toplanan deliller tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilerek karar verilmelidir.
27. O hâlde direnme kararı Özel Daire bozma kararında belirtilen sebeplerle ve yukarıda (26. Paragraf) yazılı ilave nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
28. Dava tarihinin 08.10.2013 olmasına rağmen direnme kararında 03.06.2016 olarak yazılması ise mahallinde her zaman düzeltilebilecek maddi hata olarak kabul edilmiş ve esasa etkili görülmeyerek bozma nedeni yapılmamıştır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen sebeplerle ve yukarıda yazılı ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.05.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.