1. Hukuk Dairesi 2009/2577 E. , 2009/4366 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2007
NUMARASI : 2005/358-2007/202
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar,miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 2106 parsel sayılı taşınmazı davalılar miras bırakanı S..’e satış yoluyla temlik ettiğini,satışın gerçek olmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle satış işleminin butlanına,olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar,dava konusu taşınmazın bedeli ödenerek satın alındığını, iddiaların doğru bulunmadığını,davanın 1 yıllık zaman aşımı süresinde açılmadığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece,çekişme konusu taşınmazın davalılar miras bırakanına temlikinin muvazaalı olduğu iddiasının yerinde olmadığı,davalılar murisi ve eşinin alım güçlerinin bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar,davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla,tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan M.un çekişme konusu 2106 parsel sayılı taşınmazı 16.7.1980 tarihinde oğlu davalıların murisi S."e satış yoluyla temlik ettiği, muris S."in 18.11.1982"de ölümü ile taşınmazın davalı mirasçılara 27.10.1983"de intikal ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek,akdin ve tapu kaydının iptali ve tenkis istekli eldeki davayı açmışlar; tescil isteğinde bulunmamışlardır.
Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan,bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakanın temlike konu taşınmaz dışında başka malvarlığı olmadığı, bir kimsenin tek malvarlığını elden çıkarmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, emekli olan murisin sosyal güvencesinin bulunduğu, akitte gösterilen değer ile keşfen belirlenen değer arasında aşırı fark görüldüğü, ayrıca davalı tarafından da satış bedelinin ödendiğinin kanıtlanamadığı, diğer taraftan dava konusu taşınmazın bir bölümünü satışa rağmen murisin ölünceye kadar kullandığı, dosya kapsamı ile sabittir.
O halde; somut bu olgu ve bulgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın davalıların murisine yapmış olduğu temlikin muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan; davacılar tapu iptali isteğinde bulunmuş olmakla beraber tescil isteğinde bulunmamışlardır.
Hemen belirtilmelidir ki, tapu kaydına (zilyetliğe) dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.)
Hal böyle olunca, öncelikle davacılara tescil bakımından da dava açmaları için olanak tanınması, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra yukarıda değinilen ilkeler ve belirlenen olgular dikkate alınarak işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacıların temyiz istekleri yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK:" nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 9.4.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.