Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı Z.in 365 ada 4 parselde bulunan 3 ve 4 nolu meskenlerini davalı oğlu M.’e, 2 nolu meskenini de diğer davalı oğlu H.’e mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak sattığını ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, satışların gerçek olduğunu bedellerin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine toplanan delillere göre miras bırakan Z.’nin 17.12.1980 tarihli akitle maliki olduğu 365 ada 4 parsel de bulunan 3 ve 4 nolu meskenleri davalı oğlu M.’e, 2 nolu meskenini de diğer davalı oğlu H.’e satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir.
Davacı anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer birsöyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış güçünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince,dava konusu taşınmazların akitteki değerleri ile gerçek değerleri arasında aşırı fark bulunduğu, satış bedelinin ödendiğinin ispat edilemediği, davalıların inşaatın yapımına katkıda bulunmuş olmalarının miras bırakanın taşınmazındaki paylarını davalılara temlikinin haklı nedeni olamayacağı, ancak kendilerine kişisel hak sağlayacağı kuşkusuzdur.Öte yandan mahkemece, davalıların inşaatın yapımına katkıda bulundukları olgusunun benimsenmiş olması da temlikin bedelsiz ve muvazaalı olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Hal böyle olunca varid bu olgular yukarıda değinilen ilkeler ışığında değerlendirildiğinde miras bırakanın davalılara yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.O halde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı olduğu üzere reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. md. gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 9.4.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.