Esas No: 2020/10746
Karar No: 2020/13387
Karar Tarihi: 22.12.2020
Danıştay 6. Daire 2020/10746 Esas 2020/13387 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/10746
Karar No : 2020/13387
TEMYİZ EDENLER: 1- (DAVALI): ... Bakanlığı
VEKİLİ: ...
2- MÜDAHİL (DAVALI YANINDA): ... Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF VE BİREYSEL
BAŞVURUSU KABUL EDİLEN (DAVACILAR):
1- ...
...
54- ...
DİĞER DAVACILAR:
55- ...
...
59-...
VEKİLLERİ: Av. ...
İSTEMİN KONUSU: Dava konusu işlemin iptali yolundaki ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının temyizen incelemesinin yapıldığı Danıştay Ondördüncü Dairesinin 29/03/2016 tarih ve E:2015/11075, K:2016/2301 sayılı kararıyla ... , ... , ... ve ... dışındaki davacılar yönünden Mahkeme kararının bozularak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2(i) maddesi uyarınca davanın reddi yolunda verilen kararın kesinleşmesi üzerine, davacılar tarafından yapılan bireysel başvuru neticesinde, ... Mahkemesinin ... tarih ve Başvuru No: ... sayılı kararıyla, ..., ..., ..., ... ve ... dışındaki davacılar yönünden Anayasının 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği ve ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için Danıştay Altıncı Dairesince yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi üzerine, doğrudan Dairemize gönderilen karar gereği yeniden yapılan yargılamada, ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: İzmir İli, Karaburun İlçesi, Haseki-Sarpıncık- Kızılcadağ mevkiinde davalı yanında müdahil tarafından yapılması planlanan "Sarpıncık Rüzgar Enerji Santrali (RES)" projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünce verilen ... tarih ve ... sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu" kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; uyuşmazlığın çözümü amacıyla çevre mühendisi, elektrik mühendisi ve biyologtan oluşan bilirkişi heyetiyle yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; proje alanında maki elementlerinin (yastık oluşturan veya çalı formundaki bitkiler), kültür alanlarının (zeytin ağaçları, bağ, bahçe tarım alanları), kıyı kesimlerde fok üreme alanlarının, mikroflora (mikroskopik canlılar, mantarlar, bakteriler vb) habitat sınıflarının belirlendiği, bölgenin bir yıl önce yangın geçirdiği, yangın geçirmesine rağmen habitatın kendisini toparlamaya çalıştığı, bunun belirtisi olan bitki varlıklarının görüldüğü (cistus creticus vb), az miktarda orman alanlarının mevcut olduğu, çevrede zeytin ağaçları içeren özel mülklerin ve yerleşim alanlarının bulunduğu, genellikle yastık oluşturan bitkiler (Astragallus, Sarcopoterium, Genista) ve çalı formundaki (Micromeria juliana, Cistus creticus, Lavandula stoechas vb) tipik Akadeniz maki elementlerinin yer aldığı, aromalı (kokulu) ve şifalı, tıbbi değeri olan bitkilerin (Erngium campestre, Micromeria juliana, Lavandula stoechas, Hypericum sp) bulunduğu, Türkiye kuş göç yollarını gösteren harita incelendiğinde, Karaburun yarımadasının tam ortasından 2 kuş göç yolunun geçtiği, her yıl 50.000 civarında kuşun ziyaret ettiği İzmir Kuş Cennetine bu göç yolları üzerinden ulaşıldığı, proje bölgesinin dağlık ve tepelerden oluştuğundan bölgede kuş göç darboğazlarının olma ihtimalinin bulunduğu, bu yolların kesin olarak belirlenmesi için ilkbahar ve sonbaharda kuş göç hareketlerinin gözlemlenmesi gerektiği, ancak projede böyle bir tespitin mevcut olmadığı, İzmir İli, Karaburun Yarımadasının gerek biyoçeşitliliği gerekse jeomorfolojik özellikleri ile dikkat çektiği ve farklı yönleri ile bir çok araştırmaya konu olduğu, bölgenin gerçek flora - fauna varlığını tespit etmek için birbirini takip eden dört mevsim gözlenmesi ve numune alınması gerektiği, keşif sırasında sınırlı bir zaman aralığı içerisinde ekosistemle ilgili tespitlerin yöntemsel olarak yeterli olamayacağı düşüncesiyle, proje alanı ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalardan da yararlanılarak yapılan değerlendirmelerden, bölgenin yangın geçirmiş olmasına rağmen tıbbi, şifalı ve endemik olan bitki türlerinin görülmesi ve çok kısa zaman aralığında yapılan bir gözlem süreci içinde bir kelebek türünün tespit edilmesi nedeniyle bölgenin zengin bir flora ve faunaya sahip bir alan olarak değerlendirilebileceği, doğal yapısı ve coğrafık konumu itibarıyla pek çok kuş türünü barındıran yarımadanın aynı zamanda 2 kuş göç yolunun tam ortasında bulunduğu, projenin 2013 yılında yapılan Ekosistem Değerlendirme Raporunda sadece ekim ve kasım aylarında gözlem yapıldığının belirtildiğinden yapılan gözlemlerin yeterli olamayacağı, yarımadayla ilgili yapılan bilimsel çalışmalara bakıldığında, sınırlı bir zamanda yapılan keşif sırasındaki tespit edilen verilerden daha fazla bir biyoçeşitlilik olduğunun tespit edildiği (Bilimsel Çalışma: Bekat ve Seçmen, 1982; Nurlu ve arkadaşları 2003; Erdoğan ve arkadaşları 2011; Erdem ve arkadaşları 2012), IUCN'de Kırmızı Listede bulunan akdeniz foku (monachus monachus) ve ada martısının (larus audouinii) yaşam ve üreme alanı olan yarımadanın el değmeden kalan son kıyılar ve yırtıcı kuşlar ile deniz kuşları için önemli bir yaşam alanı olduğunun belirlendiği (Bilimsel Çalışma: Sarıçam ve Erdem 2012), Karaburun Yarımadasının; çok farklı deniz ve kıyı habitatlarının yanı sıra dağlık, ormanlık alanlara sahip olduğu, nesli tehlike altında olan papaver purpueomargınatum bitki türünün bölgede görüldüğü, bıyıklı doğan (falcobiarmicus), ada doğanı (falco eleonorae) ve küçük kerkenez (falco naumanni) gibi yırtıcılar ile ada martısı (larus audouinii) ve tepeli karabatak (phalocrocorax aristotellis) gibi nadir deniz kuşlarının, akdeniz foku (monachus monachus), su samuru (Lutra lutra) ve karakulak (Caracal caracal) gibi az sayıda olan önemli memeli türlerinin yaşam alanı olarak (Bilimsel Çalışma: Eken ve arkadaşları 2006) belirlendiği, bakir makilik alanlar, şifalı bitkiler, ada martısı, akdeniz foku, avrasya su samuru gibi uluslararası öneme sahip türlere ev sahipliği yapan ve endemik bitki (antractylis gumnifera, erodium absinthoides ssp. absinthoides, minurata anatolica var. anatolica, colutea melanocalyx ssp. davisiana, trigonella symrnea, aristolochia hirta, campanula lyrata vb) türlerini barındıran yarımadanın, biyoçeşitlilik açısından son derece önemli alanlar içerdiği, yarımadada yer alan proje dışındaki diğer mevcut RES'lerin, yarımadanın büyük bir kısmını kapladığı, yeni yapılacak santrallerin de devreye girmesiyle rüzgar türbünlerinin, kümülatif olarak çevresel etki değerleri dikkate alındığında, canlıların sığınacağı başka bir yaşam alanının kalmamış olabileceği, sanayileşmenin ve yoğun kentsel yapılaşmanın olmadığı ender alanlardan olan Karaburun Yarımadasının, oksijen oranının yüksek olması ve rüzgar varlığının bitkileri hastalığa mukavim kıldığı bu nedenle, tarım ilacı kullanımının düşük oranlarda olduğu için Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesinin teklif edildiği, koruma altına alınması durumunda sağlıklı gıda üretimi ve bu üretimi yapacak istihdamın sağlanmasının mümkün olduğunun belirlendiği, bu hususların bilimsel çalışmalarla tespit edildiği, RES'lerin enerji ihtiyacının karşılanmasında yararlanılan en temiz enerji kaynağı olduğu, ancak bu santrallerin kurulacağı bölgeler ve yer seçiminde kar/zarar bilançosu yapılarak karar verilmesinin daha yararlı olacağı, yaşamın temel kaynağı olan doğayı ve onun zenginliklerini korumanın ve sürdürmenin tüm insanların ortak görevi olduğu, davaya konu bölgede ve dosyada yapılan incelemede planlanan rüzgar santrallerinin teknik şartlara uygun tasarlandığı ancak teknik bir projenin hayata geçmesi için ekolojik olarak da kabul edilebilir olması gerektiği, yarımadada bulunan mevcut rüzgar tribünlerinin, kümülatif olarak çevresel etki değerleri dikkate alındığında, zaten yarımadanın büyük bir alanını kaplamış olan rüzgar santralleri var iken yeni bir projenin daha bu alanda faaliyete geçmesi ile, özgün bakir alanlar içeren ve oldukça zengin bir biyoçeşitliliği barındıran yarımadada yaşayan canlıların sığınacağı başka bir yaşam alanı kalmayacağı, yönünde tespit ve görüşlere yer verilmiştir.
Bu durumda, dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu ''ÇED Olumlu” kararına konu projenin yer aldığı yarımadanın doğal yapısı, coğrafik konumu ve yarımadada bulunan mevcut rüzgar tribünlerinin kümülatif olarak çevresel etki değerleri dikkate alındığında, yeni bir projenin daha bu alanda faaliyete geçmesinin özgün bakir alanlar içeren ve oldukça zengin bir biyoçeşitliliği barındıran yarımadada yaşayan canlıların sığınacağı başka bir yaşam alanı bırakmayacağı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI: 1- Davalı idare tarafından, bilirkişi raporunda, projenin çevresel etkilerinden daha çok Karaburun Yarımadasının flora ve faunasının incelendiği, bilirkişilerce kümülatif etki dikkate alınarak projeyle ilgili değerlendirme yapılmış ise de, bilirkişilerce yarımadadaki tüm RES'lerin incelenmediği, dolayısıyla bu tespitin gerçekçi olmadığı, bilirkişi raporunda dört mevsim ardışık inceleme yapılması önerilen durumun doğal sit alanları için geçerli olduğu ve proje alanının doğal sitle ilgisinin bulunmadığı, yapılan tespitlerin gözlem ve yoruma dayandığı, bilirkişi raporunun yetersiz olması nedeniyle yeni bir bilirkişi heyetiyle keşif yapılarak karar verilmesi gerektiği belirtilerek Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.
2- Davalı yanında müdahil tarafından, bilirkişi raporunun sonuç kısmında dava konusu RES'in teknik şartlara uygun tasarlandığının tespit edildiği, projenin avantajları ve kamu yararı hususunun incelenmediği, bilirkişi raporunda proje alanı yerine Karaburun yarımadasının diğer bölgeleri hakkındaki güncel olmayan yayınların değerlendirildiği, 2015 yılı ornitolojik izleme raporunda dava konusu projenin alanının konumu, ekosistem özellikleri ve rüzgar potansiyeli açısından uygun bir proje olduğunun belirlendiği, ayrıca faunanın üreme ve göç zamanlarında bu alandaki türbinlerin durdurulacağının, hatta izleme sonucunda gerekli görülürse bu türbinlerin söktürüleceğinin taahhüt edildiği ve inşai faaliyetlere başlamadan önce de ornitolojik raporların hazırlatıldığı, uzman görüşünün alındığı Sarpıncık RES projesi ve yakın çevre kümülatif değerlendirme raporunda; RES sahaları arasında önemli yükselti farklılıklarının olduğunun, birbirine bitişik konumdaki iki ayrı RES projesi bünyesinde yer alan türbinler arasında en az 1.5-2 km mesafelerin bulunduğunun, Salman RES proje alanının, Sarpıncık RES proje alanına göre nispeten daha düşük yükseltilerde, Karaburun RES projesi bünyesindeki türbinlerin ise Sarpıncık RES'e göre daha yüksek noktalarda yer aldığının, üç ayrı RES projesinin birbirinden çok uzakta olmasalar bile lokal ve göçmen formların bu kesimlerdeki günlük ve özellikle de yıl içerisinde sergilenen mevsimsel hareketliliklerini engelleyebilecek önemli risklere neden olmayacak konumda bulunduklarının tespitinin yapıldığı, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda, deniz kıyısına kuş uçuşu olarak yaklaşık 2 km kadar uzaklıkta olan ve dağlık sayılabilecek bir alanda bulunan RES projesinin fok balıklarının yaşam alanlarını etkileyebileceği yönünde hatalı bir değerlendirmenin yapıldığı, nitekim konuyla ilgili değerlendirme yapabilecek zooloji, ornitoloji ve ekoloji konularında uzmanların bilirkişi heyetinde bulunmadığı, ayrıca ÇED raporu özel formatında kümülatif etki değerlendirme çalışması yapılmasının istenilmediği, bununla birlikte gürültü, elektro manyetik alanlar ve gölge etkisi başlıkları altında kümülatif değerlendirmelerin yapıldığı, ayrıca türbin noktalarının ve imar planı sınırının 1. derece sit alanı dışında, 300 m'lik emniyet koruma sahasında kaldığı, bilirkişilerce proje kapsamındaki peyzaj onarım raporunun uygulanmasıyla meydana gelecek olumlu yanların değerlendirilmediği, projenin yenilenebilir enerji kaynağı olduğu ve uygulanmasında kamu yararının bulunduğu, dolayısıyla dava konusu işlemin iptaline karar veren Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Mahkeme kararının uygulanabilir nitelikte olmadığı, nitekim proje hakkında yeni bir ÇED kararı verildiği, inşai faaliyetlerin başladığı, bununla birlikte dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ortaya koyan Mahkeme kararının onanması gerektiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü ile karşı oyda belirtilen gerekçe ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, ... Mahkemesinin ... tarih ve Başvuru No: ... sayılı kararıyla yeniden yargılama yapılmak üzere doğrudan Dairemize gönderilmesi nedeniyle, karar gereği yeniden yapılan yargılama sonucunda ihlale konu Danıştay Ondördüncü Dairesinin 29/03/2016 tarih ve E:2015/11075, K:2016/2301 sayılı kararı kaldırılarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İzmir İli, Karaburun İlçesi, Haseki-Sarpıncık- Kızılcadağ mevkiinde davalı yanında müdahil tarafından ilk olarak 16 adet türbin ve toplam 32 MWe kurulu gücünde “Sarpıncık RES" projesinin yapılması planlanmış ve ÇED Yönetmeliği kapsamında proje tanıtım dosyası hazırlanmış, İzmir Valiliği Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünce ... tarih ve... sayılı ÇED Gerekli Değildir kararı verilmiştir.
Yapılan topografik çalışmalar, rüzgar türbini teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler saha ile ilgili daha fazla ölçüm verisinin kaydedilmesi sonucu optimize türbin koordinatlarının tamamen proje sahası içinde kalacak şekilde değişmesi gereğinin ortaya çıkması sonucu 14 adet türbinden 32 MWe elektrik üretmek amacıyla lisans tadili yapılmış ve projenin, 03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliği 24. maddesinin (b) bendinde yer alan; “ÇED Yönetmeliğine tabi olmayan veya Seçme Eleme Kriterlerine tabi olduğu halde, proje sahibinin ÇED raporu hazırlanması talebi üzerine Bakanlıkça uygun görülen projeler” düzenlemesi kapsamında değerlendirilmesi hususunda ÇED, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğüne yapılan başvuru neticesinde, bu kapsamda değerlendirilerek ve ilgili kurumların görüşleri alınarak ... tarih ve ... sayılı "ÇED Olumlu" kararı verilmiştir.
Anılan ÇED olumlu kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmış ve temyize konu İdare Mahkemesi kararıyla işlemin iptaline karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 29/03/2016 tarih ve E:2015/11075, K:2016/2301 sayılı kararıyla ..., ..., ... ve ... dışındaki davacılar yönünden Mahkeme kararı bozularak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun Kanunun 20/A-2(i) maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak Mahkemenin yürütmenin durdurulması kararı sonrasında 2009/7 sayılı Genelge kapsamında kararın gerekçesinde yer alan kümülatif etki değerlendirmenin de yer aldığı ilave çalışmaların yapıldığı belirtilerek revize ÇED raporunun davalı idareye sunulması üzerine, ... tarih ve ... sayılı "ÇED Olumlu" kararı verilmiş, bu kararın iptali istemiyle ... İdare Mahkemesinin E: ... sayılı dosyasında açılan davada, ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı karar ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından söz konusu proje ile ilgili olarak verilen ... tarih ve ... sayılı ÇED Olumlu kararının hukuki mevcudiyetini koruduğu (Danıştay Ondördüncü Dairesinin 29/03/2016 tarih ve E:2015/11075, K:2016/2301 sayılı kararı nedeniyle), bu haliyle dava konusu ÇED Olumlu kararının alınmasına dayanak teşkil eden Mahkeme kararının gerekçesinde belirtilen eksikliklerin mevcut olmadığı, hukuka uygun olduğu Mahkeme kararı ile belirlenen ÇED Olumlu kararının, 2009/7 sayılı Genelge uyarınca revize edildiğinden bahisle verilen ... tarih ve ... sayılı ÇED Olumlu kararında bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine verilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 04/07/2017 tarih ve E:2017/489, K:2017/4479 sayılı kararıyla bir kısım davacılar yönünden onanmış, diğer davacılar yönünden Mahkeme kararı bozularak davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından dava konusu projeyle ilgili 18/07/2016 tarihinde, revize edilen projeyle ilgili olarak ise 11/09/2017 tarihinde ... Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmuş, revize projeyle ilgili 11/09/2017 tarihli başvuru hakkında, ... Mahkemesi ... Komisyonu, 04/06/2018 tarih ve Başvuru No: ... sayılı kararıyla başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
Dava konusu projeyle ilgili 18/07/2016 tarihli başvuru hakkında ise ... Mahkemesinin ... tarih ve Başvuru No: ... sayılı kararıyla davacılardan ..., ..., ..., ... ve ... dışındaki davacılar yönünden Anayasının 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği ve gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için Danıştay Altıncı Dairesince yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiştir, bunun üzerine, ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararı yeniden temyizen incelenmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Geçici 1. maddesinde yer alan "Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce, ÇED Başvuru Dosyası/Proje Tanıtım Dosyası Valiliğe ya da Bakanlığa sunulmuş projelere bu Yönetmeliğin lehte olan hükümleri ve/veya başvuru tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik hükümleri uygulanır." hükmü uyarınca, dava konusu projeye ilişkin olarak başvuru tarihinde yürürlükte olması nedeniyle somut olayda uygulanması gereken ve 03/10/2013 günlü ve 28784 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinde; ''Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olarak tanımlanmıştır. Aynı Yönetmeliğin 6. maddesinde ise; "(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeler için ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum ve kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdiklere taahhütlere uymakla yükümlüdürler. (3) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı alınmadıkça bu projelere hiçbir teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.'' düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda alıntısına yer verilen Yönetmeliğin Ek III. maddesinde; Çevresel Etki Değerlendirmesi Genel Formatı ile Çevresel Etki Değerlendirmesi Özel Formatının ihtiva etmesi gereken hususlar düzenlenmiş, Bölüm I: Projenin tanımı ve özellikleri; proje konusu yatırımın tanımı, özellikleri, ömrü, hizmet maksatları, önem ve gerekliliği ile projenin yer ve teknoloji alternatifleri, proje için seçilen yerin koordinatları, Bölüm II: Proje Yeri ve Etki Alanının Mevcut Çevresel Özellikleri; proje alanının ve önerilen proje nedeniyle etkilenmesi muhtemel olan çevrenin; nüfus, fauna, flora, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava, atmosferik koşullar, iklimsel faktörler, mülkiyet durumu, mimari ve arkeolojik miras, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, hassasiyet derecesi (Ek-5'deki Duyarlı Yöreler Listesi de dikkate alınarak) benzeri özellikler, Bölüm III : Projenin İnşaat ve İşletme Aşamasında Çevresel Etkileri ve Alınacak Önlemler; projenin, çevreyi etkileyebilecek olası sorunların belirlenmesi, kirleticilerin miktarı, alıcı ortamla etkileşimi, kümülatif etkilerin belirlenmesi, sera gazı emisyonların belirlenmesi ve iklim değişikliğine etkileri, projenin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin azaltılması için alınacak önlemler, izleme planı (inşaat dönemi), Bölüm IV: Halkın Katılımı; projeden etkilenmesi muhtemel ilgili halkın belirlenmesi ve halkın görüşlerinin çevresel etki değerlendirmesi çalışmasına yansıtılması için önerilen yöntemler, görüşlerine başvurulması öngörülen diğer taraflar şeklinde düzenlemeler yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen hükümler uyarınca; çevresel etki değerlendirmesi ile, gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlendiği, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin irdelendiği, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirildiği, ayrıca projelerin uygulanmasının izlendiği ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaların belirlendiği bir süreç öngörülmüş olup, Yönetmelik kapsamında yer alan bir faaliyet nedeniyle hazırlanacak ÇED raporunda özel format uyarınca, projenin gerçekleştirileceği yer ile alternatif alanlar belirlenerek projenin hizmet amacı, önem ve gerekliliği kapsamında yerin ve etki alanının çevresel özellikleri, çevresel etkiler ve alınacak önlemlerin tartışılması, faaliyet yerinin belirlenmesinde ise, faaliyetin büyüklüğü, amacı, ulaşım, iklim, toprağın ve çevrenin özellikleri, olası etkiler ve etkilerin azami giderilme olanakları gibi unsurların etkili olması, bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir çevre dengesinin sağlanması yolunda belirtilen nitelikteki bir faaliyete en uygun yerin seçilmesi esastır.
Çevresel etki değerlendirmesi; gerçekleştirilmesi planlanan projenin, çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesi, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenerek değerlendirilmesi amacıyla yapıldığından, ÇED sürecinde verilen kararların iptali istemiyle açılacak davalarda, yukarıda belirtilen Yönetmeliğin Ek III. maddesindeki unsurlar yönünden, ÇED kararlarının bir bütün olarak çevresel etkilerinin irdelenmesi gerekmektedir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararını inceleyen Danıştay Ondördüncü Dairesinin 29/03/2016 tarih ve E:2015/11075, K:2016/2301 sayılı kararıyla; proje sahiplerine gerçekleştirmeyi planladıkları projenin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerini, olumsuz yöndeki etkilerinin önlenmesini ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemleri içeren ÇED raporu hazırlatılması yükümlülüğü getirilmiş olup, EK 3'te yer alan genel formatta projenin olası çevresel etkilerinin alanda mevcut ve/veya planlama aşamasında olan diğer projelerin çevresel etkileri ile değerlendirilmesine dair kümülatif etki çalışması yapılması yönünde bir yükümlülük öngörülmeği, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki diğer tespitlerin, soyut ve genel nitelikte birtakım çekince ve öngörülere dayandığı, raporda yer verilen hususlarla ilgili hangi önlem veya taahhüdün yetersiz olduğu, hangi hususların, hangi açıdan tehlike arz ettiği, ÇED raporunun hatalı veya yetersiz olduğuna ilişkin, proje yerinde yapılmış gözlem ve incelemelere dayalı somut ve teknik tespitlere yer verilmediği gerekçesiyle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek Mahkeme kararının bozulmasına, 2577 sayılı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2(i) maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.
... Mahkemesinin ... tarih ve Başvuru No: ... sayılı kararında ise; başvurucular tarafından projeyle ilgili kümülatif etki değerlendirmesi yapılmamasının temel bir eksiklik olarak ileri sürüldüğü, Danıştay Ondördüncü Dairesi kararında, 2008 ÇED Yönetmeliğinin Ek-3'te yer alan hükümlerine dayanarak kümülatif etki çalışması yapılması yönünde bir yükümlülük olmadığının belirtildiği, oysaki ÇED raporunun hazırlatılması yönünden 2013 tarihli Yönetmelik hükümlerini, kümülatif etki yönünden ise 2008 tarihli ÇED Yönetmeliği hükümlerinin dayanak alınmasının, başka bir deyişle, 2013 tarihli ÇED Yönetmeliğinin Ek-3 bölümünde yer alan kümülatif etkilerin belirlenmesi gerektiğine ilişkin düzenlemenin olaya uygulanmamasının sebebinin açıklanmadığı, öte yandan, davacıların teknik bilgiye dayalı iddialarının bulunduğu, ancak anılan Daire kararında bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelerin hükme dayanak alınacak yeterlilikte bulunmadığı belirtilmekle birlikte, davalı yanında müdahilin dosyaya sunduğu cevaplara atıfta bulunarak uyuşmazlığın çözüldüğü, olayda teknik incelemeye gerek olmadığı yönünde bir inceleme yapılmadığı ve yetersiz görülen bilirkişi raporundaki eksiklikleri tamamlatma yoluna gidilmediği gibi, sebebinin de açıklanmadığı, dolayısıyla uyuşmazlığın çözümü için esaslı olan ve teknik bilgiye dayalı hukuka aykırılık iddialarına karşılık işlemin neden hukuka uygun görüldüğü yönünde makul ve kabul edilebilir bir gerekçe sunulmadığı vurgulanarak, Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Bu çerçevede, ... Mahkemesinin anılan kararı uyarınca Dairemizce yeniden yapılan temyiz incelemesinde, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; yukarıda yer verilen ve somut olaya uygulanması gereken ÇED Yönetmeliğinde yer alan düzenlemeler ile dava konusu işlemin dayanağı ÇED raporu ve ekleri dikkate alındığında, temyize konu Mahkeme kararı ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idare ile davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin reddine,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 22/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY:
Uyuşmazlıkta; İzmir İli, Karaburun İlçesi, Haseki-Sarpıncık- Kızılcadağ mevkiinde davalı yanında müdahil tarafından yapılması planlanan "Sarpıncık Rüzgar Enerji Santrali" projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünce verilen ... tarih ve ... sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararının iptali istemiyle açılan davada, İdare Mahkemesince uyuşmazlığın çözümü amacıyla çevre mühendisi, elektrik mühendisi ve biyologtan oluşan bilirkişi heyetiyle yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenen rapor hükme esas alınmak suretiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, davacıların, projenin mera, tarım, orman ve zeytinlik alanlarda yapıldığı, proje sahasının bir kısmının 1. derece doğal sit alanı olduğu, gürültü hesabının yanlış yapıldığı, set-back mesafelerine uyulmadığı, gölge titreşiminin dikkate alınmadığı, elektromanyetik etkinin hesaplanmadığı, toz modellemesinin tarım ve hayvancılık yapılan alan için uygulanamayacağı, doğal bitki örtüsünün sıyrılmasının erozyon riskini artıracağı, flora-faunanın olumsuz etkileneceği, projenin kuş göç yolu üzerinde kaldığı, kümülatif etki değerlendirmesinin yapılmadığı gibi teknik hususları da içeren bu iddialarına karşılık davalı idare ile davalı yanında müdahilin temyiz dilekçelerinde söz konusu iddiaları içeren konuların ÇED raporunda ele alındığının ileri sürüldüğü, öte yandan mevcut diğer RES'lerle birlikte kümülatif etkiler bakımından yeni bir RES projesini yarımadanın kaldırmayacağının bilirkişi raporunda somut olarak ortaya konulamadığı ve ayrıca dava devam ederken kümülatif etki değerledirme raporunun hazırlandığı da dikkate alındığında, tüm bu hususların değerlendirilmesi bakımından seçilen bilirkişilerin yeterli uzmanlığa sahip olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, dava konusu projenin, alanın niteliğine, flora-faunaya, duyarlı yörelere etkisi ile ÇED raporunun ve alınacak önlemlerin teknik ve bilimsel açıdan yeterliliğinin tespiti amacıyla aralarında başta çevre mühendisi, orman mühendisi, makina mühendisi, ziraat mühendisi, peyzaj mimarı, biyolog ve ornitologtan oluşan uzmanlar olmak üzere, tarafların iddiaları da dikkate alınmak suretiyle gerekirse başka dallardan da seçilecek uzman kişilerle mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak uyuşmazlığın esası hakkında alınacak rapor ve dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği sonucuna varıldığından, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının onanmasına ilişkin çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.