Esas No: 2021/1831
Karar No: 2022/5886
Karar Tarihi: 14.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1831 Esas 2022/5886 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacılar, davalı tarafından mehir senedine kefil olarak imzalatılan ve davalının kızının boşanamaması durumunda kullanılacağı söylenen bono nedeniyle alacaklıya borçlu olmadıklarını iddia ederek icra inkar tazminatı talebinde bulundular. İlk derece mahkemesi, senedin talili sonucunda davacıların borçlu olmadığını tespit etti ve davanın kabulüne karar verdi. Ancak davalı tarafın istinaf başvurusu sonucu Bölge Adliye Mahkemesi, senedin mehir senedi olduğu ancak borç ilişkisine dayanmadığı, mehir karşılığında verildiği için yasal bir engel olmadığı ve davacıların borçlu olduğu sonucuna vardı. Davacılar vekilinin istinaf başvurusu reddedilirken, davalı vekilinin istinaf başvurusu kabul edilerek ısrarla kötü niyetli olduğu iddia edilen davacıların talepleri reddedildi. Sonuç olarak, Bölge Adliye Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulundu ve temyiz istemi reddedildi.
HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan verilen nihai kararın usul ve yasaya uygun olması sebebiyle onanmasına karar verildi. HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine ve temyiz ilam harcının davacılardan alınmasına karar verildi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Kulu Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 30.11.2017 tarih ve 2009/469 E. - 2017/684 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi'nce verilen 12.11.2020 tarih ve 2018/786 E. - 2020/1386 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili; müvekkillerinden... ile davalı ...'in kızı... ile evli olduklarını, tarafların 2003 yılında evlendiklerini, resmi nikahları 2004 yılında İsveç'te yapıldığını, tarafların 2003 yılının yaz ayında evlendikleri sırada davalı ... kızı olan...'nın davacı Bilal tarafından boşanamaması için mehir senedinin yanında güvence olarak dava konusu senedi imzalattığını ve ayrıca işbu senede müvekkilinin Bilal'in babası olan diğer müvekkili ...'ı da kefil olarak yazdıklarını, 30/06/2003 düzenleme tarihli 04/12/2006 ödeme tarihli ve 40.000 Euro bedelli bonoyu Kulu İcra Müdürlüğünün 2009/581 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine konu ettiğini, bono davalının kızını davacı Bilal'in boşayamaması için verilen bir bono olduğunu ve bedelsiz olduğunu, davalı ...'un herhangi birine bono verecek mali gücü bulunmadığını ileri sürerek, müvekkillerinin alacaklıya borçlu olmadığının tespiti ile haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle davalının %100'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahküm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacıların borçtan kurtulmaya yönelik gerçek dışı beyanlar olduğunu, kabul etmediklerini, senedin teminat senedi olmadığını, gerçekte davacılar tarafından imza edilmiş borç senedi olduğunu, senette yer alan imzaların bizzat davacıların eli ürünü olduğunu, davacıların dava dilekçesinde iddia ettiği iptali istenen bono senedinin davalı müvekkilin kızını davacı Bilal'in boşayamaması için yapmış olduğu iddiası da tamamen borçtan kurtulmaya yönelik mesnetten yoksun ve kötü niyetli bir iddia olduğunu, davacıların maddi güçlerinin yetersiz olduğunu, taraflar arasında evlilik birliği kurulurken tüm maddi ihtiyaçlarının davalı müvekkil tarafından karşılandığını savunarak, haksız ve kötü niyetli olarak borçtan kurtulmak amacıyla açılmış olan davanın reddi ile kötü niyetli hareket eden davacılar aleyhine dava değerinin %100'ünden den aşağı olmamak üzere inkar ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; senedin incelenmesinde "nakden" kaydının bulunduğu, nakden kaydı borç ilişkisine dayanma anlamına gelmekte olup davalı ...'in duruşmada para vermediği, senedin mehir karşılığında verildiği beyanı dikkate alınarak senedi talil etmiş olduğu, talil halinde ispat yükünün yer değiştireceği ve senedi talil eden davalının senedin borç karşılığında düzenlendiğini yasal delillerle ispat etmesi gerektiği (Yargıtay 13. HD. 2014/18033 Esas, 2015/8564 Karar sayılı emsal ilamı), ancak bono senedini talil etmek suretiyle ispat yükünü üzerine almış olan davalı, davacı tarafın iddiasının aksini yazılı delil ile ispat edemediğinden, davanın kabulüne, Kulu İcra Müdürlüğünün 2009/581 Esas sayılı takip dosyasında takibe konu edilen 40.000 Euro bedelli, 30/06/2003 düzenleme, 04/12/2006 ödeme tarihli bonodan dolayı davacı tarafın davalıya borçlu olmadığının tespitine ve fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden; davacıların senedin mehir senedi olması yanında, davalının kızından boşanmama karşılığında teminat amacıyla düzenlendiğini ve bir para alışverişi olmadığını ileri sürmeleri karşısında, davalının para alış verişi olmadığını ve bunun mehir karşılığı olan bir senet olduğunu duruşmada beyan ederek, nakten olan ihdas sebebini değiştirdiği, davacılar, senedin boşanmamanın teminatı olarak verildiğini de ileri sürmüşseler de bu iddianın yazılı delille kanıtlanamadığı gibi, hukuka aykırı bir amaç olmakla bu hususta yemin deliline de dayanılamayacağı, diğer yandan her iki tarafın da senedin mehir için verildiğini bildirdiği, senedin bu amaçla verilmesine yasal bir engel bulunmadığı, ancak davacıların bu senetten dolayı sorumlu olduğu, davacılar vekilinin istinaf başvurusu yönünden ise, davanın reddi gerektiği ve davacıların kötü niyet tazminatına yönelik talebi de yerinde olmadığı, dolayısıyla taraflar arasında düzenlenen ve mehir olarak verilen senetten dolayı davacıların borçlu olduğu ve davalının tazminat talebi yönünden ise alacağını geç elde etmesine sebep olacak bir tedbir kararı bulunmadığı ve talebinin reddi gerektiğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı düzeltilerek yeninden esas hakkında karar verilmesine, davacıların davasının reddine ve davalının tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacılar vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 14/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.