Esas No: 2020/8511
Karar No: 2022/5866
Karar Tarihi: 14.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8511 Esas 2022/5866 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı vekili, müvekkilinin %7,13 hissesinin değersizleştirilmesinin amaçlandığını, sermaye artırımlarının iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu iddia ederek, 27.11.2014 tarihli genel kurulda alınan sermaye artırımına ilişkin kararın iptalini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi, davacının iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, bu karar istinaf edilmiş ve istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir. Temyiz sonucu Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararı usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır.
Kanun Maddeleri: TTK'nın 457. maddesi - Sermaye artırımının gerekçesinin yönetim kurulu beyanında gösterilmesi ile ilgili hüküm. HMK'nın 353/b-1 ve 370/1. maddeleri - İstinaf başvurusunun esastan reddi ve HMK'nın 372. maddesi gereği dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi hükümleri.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 01.03.2018 tarih ve 2015/212 E.- 2018/281 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 26.11.2020 tarih ve 2018/1884 E.- 2020/1244 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 13.09.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av.... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin %7,13 hissesinin müvekkiline ait olduğunu, şirketin 2.000.000 TL olan sermayesinin 28.03.2013 tarihinde 8.000.000 TL’ye, 03.11.2014 tarihinde 70.021.166 TL’ye, çıkarıldığını, 27.11.2014 tarihli olağanüstü genel kurulda da 198.000.000 TL’ye çıkarılmasına karar verildiğini, kısa süre içinde 3 kez sermaye artırımına gidilmesinin iyiniyet kurallarına aykırılık taşıdığını, müvekkilinin hisselerinin değersizleştirilmesinin amaçlandığını, faaliyetlerini ve yatırımlarını karşılayacak nakte fazlasıyla sahip şirketin sermaye artırımına ihtiyacının bulunmadığını, bir başka şirketin hisselerini alma amaçlı sermaye artırımına gidileceği iddiasına itibar edilemeyeceğini, bunun için kredi kullanılabileceğini, genel kurulda müvekkilin sorularına şirketin mali işler direktörünün verdiği cevapların açıklık içermeyip ticari sır savunmasında bulunulduğunu, hiçbir bilgi verilmeksizin sermaye arttırılmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını, TTK’nın 457. maddesi gereğince sunulması gereken yönetim kurulu beyanının genel kurula sunulmadığını, bunun da iptal sebebi teşkil ettiğini ileri sürerek 27.11.2014 tarihli genel kurulda alınan sermaye artırımına ilişkin kararın kanuna, dürüstlük kuralına, objektif iyiniyet kurallarına aykırılı sebebiyle iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava dışı iki şirketin doğrudan kontrolünün, bu kapsamda sermayelerinin %100’ünü temsil eden payların satın alımı için bu şirketlerin hissedarları ile 11.12.2014 tarihli Hisse Alım Sözleşmesinin imzalandığını, doğan nakit ihtiyacının karşılanması maksadıyla dava konusu sermaye artırımı kararının alındığını, mali işler direktörünün sermaye artırımının yatırımlar için yapıldığını, işletme sermayesi olarak kullanılmayacağını, yatırımın detaylarının ise ticari sır kapsamında açıklanmadığını açıkça beyan ettiğini, yönetim kurulu beyanının genel kurula sunulması zorunluluğunun bulunmadığını, bu beyanın sermaye artırımın tamamlanması yani rüçhan haklarının kullanılması ve kullanılmayanların tahsisinden sonra hazırlanması gerektiğini, bunun da tescil aşamasında sunulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, sermaye artırımının gerekçesinin yönetim kurulu beyanında gösterilmesine ilişkin TTK’nın 457. maddesinde açık bir ifadeye yer verilmediği, davalı şirketin 2014 yılında nakdi sermaye artışlarını yaptıktan sonra ortaklardan tahsil ettiği sermaye payları tutarları ile 2015 yılı içerisinde iki şirketin hisselerini satın aldığı, ödemelerde şirketin nakit sermaye artışından sağladığı nakdi kullandığı, bu nakit yeterli olmadığından farkı da şirketin mevcut varlıklarından ve yabancı kaynaklarından sağladığı, nakit paraya ihtiyacı olduğundan hisse alımından önce şirket sermayesini 8.000.000 TL’den 198.000.000 TL’ye artırmasının finansal açıdan yapılması gerektiği, mali yönden yapılan inceleme ve tespitlere göre, sermaye artırımının şirketin yaptığı yatırımın finansmanı amacıyla, dava dışı şirket hisselerinin alınmasında kullanıldığı hususunun sabit görüldüğü, dava konusu artırım kararının sırf davacıya zarar vermek, ortaklıkta pay oranını düşürmek kastıyla yapıldığı ve dürüstlük kuralı ile hakların sakınılarak kullanılması ilkesine aykırılık taşıdığına ilişkin davacının iddialarını ispatlayamadığı, bilgi verilmesinin, sadece istenilen bilgi verildiği takdirde şirket sırlarının açıklanacağı veya korunması gereken diğer şirket menfaatlerinin tehlikeye girebileceği gerekçesi ile reddedilebileceği, bilgi alma ve inceleme hakkının ihlalinin ayrı bir davanın konusu olup davanın kapsamı dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 14/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.