22. Hukuk Dairesi 2017/19770 E. , 2019/2375 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 20.03.2010 tarihinden itibaren davalı şirket bünyesinde limanda sapancılık ve vardiya çavuşluğu hizmetlerinde çalışmaktayken iş akdinin davalı işveren tarafından 30.12.2014 tarihinde haksız şekilde feshedildiğini ileri sürerek, bakiye kıdem tazminatı ile fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın alacak taleplerinin haksız olup reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1- 4857 sayılı İş Kanunu"nun 18. ve devamı maddeleri uyarınca, iş güvencesinin kapsamına giren işçinin sözleşmesini, süreli fesih bildirimiyle fesheden işveren, geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı iddiasıyla fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Mahkeme, geçerli sebep gösterilmediğini veya gösterilen sebebin geçerli olmadığını tespit ettiği takdirde feshin geçersizliğine karar verecektir. Kanun önce feshin geçerli sebebe dayanması kuralını koymakta, daha sonra yapılan feshin geçersizliğini ileri sürmesi için işçiye bir aylık hak düşümü süresi tanımaktadır. İşçi hak düşümü süresi içinde dava açtığı ve mahkeme feshin geçersiz olduğuna karar verdiği takdirde fesih işlemi geçmişe etkili olarak ortadan kalkar. Mahkemenin verdiği hüküm, niteliği itibarıyla bozucu yenilik doğuran bir karardır. Böylece, fesih işlemi önce geçerli olmakta, ancak hakimin vereceği kararla baştan itibaren geçersiz hale gelmektedir. Hakimin, feshin baştan itibaren geçersiz olduğunu, diğer deyimle feshin hüküm ve sonuç doğurmadığını tespiti ile aynı zamanda, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin devam ettiği kabul edilmektedir. Feshin geçersizliğini istemenin ilk ve önemli sonucu; feshin geçersizliğine karar verildiğinde yeni bir iş sözleşmesi yapılmasına gerek kalmaksızın borç ve haklarıyla birlikte iş sözleşmesinin yeniden yürürlük kazanmasıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165. maddesi uyarınca “Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idarî makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idarî makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir”.
Ön sorun ile ilgili başka bir mahkemede dava açılmış ise ve birleştirilmesi imkanı da yoksa bu ön sorun ile ilgili açılan davanın beklenmesi kaçınılmazdır.
Dosya içeriğine göre, davacı önce Mahkeme"nin 2015/164 esas sayılı dosyasından 27.01.2015 tarihinde feshin geçersizliği ve işe iade istemli dava açmış, yargılama devam ederken bu defa Mahkemenin 2015/260 esas sayılı dosyası ile bakiye kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsili istemine ilişkin alacak davasını açmıştır.
İşe iade davasının açılması, feshin geçersizliğine karar verilmesi ve işçinin işe başlatılması için başvurusu halinde, geçersizliğine karar verilen fesih ortadan kalkacağından, ilk feshe bağlı olarak talep edilebilecek kıdem tazminatı alacağına hükmedilmesi mümkün değildir. Feshin geçerli sebebe dayandığının kabulü halinde, kıdem tazminatına hak kazanacak, haklı sebebe dayandığının kabulü halinde ise kıdem tazminatına hak kazanamayacaktır. Bu kapsamda, işe iade davasının sonucuna göre, feshe bağlı alacaklar hakkında devam eden bu dosyada farklı kararlar verilmesi söz konusu olacaktır. Anılan sebeple işe iade davasının bekletici mesele yapılması ve sonuçlanıp kesinleşmesinden sonra oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gereklidir. Bununla birlikte davacı vekili, 03/11/2015 tarihli duruşma zaptına geçtiği üzere, kıdem tazminatı alacağına yönelik davasını atiye bıraktığını bildirmiştir.
Gerek mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve gerekse de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda davanın atiye bırakılması şeklinde bir kavrama yer verilmemiştir. Davanın atiye bırakılması ifadesinden anlaşılması gereken, mülga 1086 sayılı Kanun’un 185/1 maddesinde, 6100 sayılı Kanun’un ise 123. maddesinde düzenlenen davanın geri alınmasıdır. Her iki kanunda düzenlendiği üzere, davanın geri alınmasının hukuki sonuç doğurabilmesi, karşı tarafın açık kabulüne bağlıdır. Açıklandığı üzere, atiye bırakma ifadesinden anlaşılması gereken ""davayı geri alma"" olup, hukuki sonuç doğurabilmesi karşı tarafın açık kabulüne bağlıdır. Mahkemece, belirtilen talep bakımından davanın geri alınmasına muvafakat edilip edilmediği hakkında, davalı vekilinin beyanı sorulmamıştır. Anılan sebeplerle; davalı vekilinin bu yöne ilişkin beyanı sorulmalı, davalı vekilinin geri almayı kabul etmesi halinde, kıdem tazminatı hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm sonucu tesis edilmeli, aksi halde ise esasa girilerek ve işe iade davasının neticesi gözetilerek bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınarak karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.