Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1480
Karar No: 2021/632
Karar Tarihi: 27.05.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1480 Esas 2021/632 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1480 E.  ,  2021/632 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı ... (Kurum) vekili dava dilekçesinde; radyasyon kaynakları ile ilgili bütün çalışmaların müvekkili Kurumdan alınacak lisansa bağlı olduğunu, müvekkili tarafından lisans verilen davalı şirketin 1994 yılında ihraç izni aldığı radyasyon kazasına neden olan kaynakları yurtdışına çıkartmayıp İstanbul İkitelli’de bir depoya koyduğunu ve 1998 yılında hurdacılar tarafından alınarak parçalanmaya çalışılması sonucunda radyasyon kazasının meydana geldiğini, kazada zarar görenlerin müvekkili aleyhine İstanbul 2. İdare Mahkemesinde açtıkları tam yargı davalarının ağır hizmet kusuru işlendiği gerekçesiyle aleyhe sonuçlandığını, kesinleşen kararlarda hükmolunan tazminatların zarar görenlere ödendiğini, davalı lisans sahibi şirketin meydana gelen zarardan sorumlu olması sebebiyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/133 esas sayılı dosyası ile açtıkları rücuen tazminat davasında mahkemece verilen davanın kabulüne ve fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmasına ilişkin kararın temyiz edilmiş olması nedeniyle kesinleşmediğini, ancak yargılama sırasında alınan rapor gereği bakiye alacaklarının kaldığını ve bu ek davanın açılması zorunluluğu doğduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, söz konusu radyasyon kazasının üçüncü kişilerden kaynaklı ortaya çıktığını, müvekkilinin eylemleri ile gerçekleşen kaza arasında illiyet bağı bulunmadığını, olayın sorumlusunun dava dışı depo sahibi Mustafa Söyleyici olduğunu, bu şahıs aleyhine Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 1999/1133 esas sayılı davası sonucunda dava dışı şahsın sorumlu olduğunun anlaşılacağını, davacının taleplerine dayanak yaptığı mahkeme kararının da temyiz edildiğinden sonucunun beklenmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararı:
    6. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.07.2013 tarihli ve 2011/93 E., 2013/388 K. sayılı kararı ile; Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin incelemesinden geçerek kesinleşen 2008/133 esas sayılı davada verilen karara göre; davalının davacıyı 1.905.986,37TL zarara uğrattığı, zararın meydana gelmesinde tarafların ½’şer kusurlarının olduğu ve buna göre de davalının davacıya 952.993,18TL ödemekle yükümlü bulunduğunun sabit olduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak 10.000TL tazminatın 29.03.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 24.11.2014 tarihli ve 2013/19156 E., 2014/15756 K. sayılı kararı ile; “…Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
    Davalı tarafından cevap süresinden sonra sunulan dilekçede zamanaşımı def"i ileri sürülmüş; buna karşılık, davacı taraf savunmanın genişletildiği savında bulunmamıştır. Şu durumda, zamanaşımı def"inin değerlendirilmesi, olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekir. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuş olup, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    9. Davacı vekilinin karar düzeltme istemi de Özel Dairece 15.04.2015 tarihli ve 2015/1713 E., 2015/4816 K. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
    Direnme Kararı:
    10. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.10.2015 tarihli ve 2015/374 E., 2015/448 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, dilekçelerin teatisi safhasında davalı tarafın süresinde verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunduğu, 11.06.2013 tarihli duruşmada verilen ara kararda gösterilen gerekçe ile zamanaşımı def’inin reddine karar verildiği, davaya konu alacağın zamanaşımına uğramadığı dikkate alınarak dosya esastan incelenerek 11.07.2013 tarihinde karara bağlandığı belirtilerek direnme kararı vermiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    11. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda zamanaşımı def’i ileri sürülen dilekçenin davalı tarafından davaya cevap süresi içerisinde sunulup sunulmadığı ve sunulan dilekçe karşısında mahkemece dosya kapsamında zamanaşımı def’i değerlendirmesi yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
    14. Usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Ancak bu kural ile birlikte dikkate alınması gereken bir diğer husus da; yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır. Bir usul işlemi yargılama sırasında yapılmaya başlanıp tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, yapılan işlem geçerliliğini korur.
    15. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Zaman Bakımından Uygulanma” başlığını taşıyan 448. maddesinin 1. fıkrası da yapılan açıklama ve ilkelere uygun olarak;
    “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır”. hükmünü içermektedir.
    16. Bu düzenlemelerden hareketle cevap dilekçesinin sunulduğu tarih itibariyle yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) konuya ilişkin ilgili hükümlerine değinmek gerekmektedir.
    17. Mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 195. maddesinin 1. fıkrasında; “Davalı, ilk itirazları ile birlikte esas dava hakkındaki cevabını ve varsa karşı delillerini, dava dilekçesinin kendisine tebliği tarihinden itibaren on gün veya hâkim tarafından bir süre tayin edilmiş ise o süre içinde mahkeme kalemine bildirmek ve bir örneğin de davacıya tebliğ ettirmek zorundadır”. şeklinde yapılan düzenleme ile davalıya dava dilekçesi tebliğ edilip davetiye gönderilerek savunma hakkı tanımakla birlikte bu savunma hakkının da sınırsız olmayıp belli bir süre ile sınırlandığı görülmektedir.
    18. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun sürelere ilişkin 160. maddesinde sürelerin tefhim ve lâzım ise usulen tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı; 162. maddesinde ise tatil günlerinin belirlenen sürelere dâhil olduğu ancak sürenin son gününün tatile rastlaması hâlinde tatilin ertesi günü sona ereceği hükme bağlanmıştır.
    19. Davalı, dava dilekçesinin tebliği üzerine bir cevap dilekçesi hazırlayarak savunmalarını hâkim tarafından bir süre tayin edilmemiş ise kural olarak on gün içinde mahkemeye bildirir. Bu savunma sebepleri, usul hukukundan kaynaklanabileceği gibi, maddi hukuktan da kaynaklanabilir. Mahkeme tarafından davalının öncelikli olarak usul hukukuna ilişkin savunmaları incelenir, daha sonra maddi hukuka ilişkin savunmalarının incelenmesine geçilir.
    20. Davalının maddi hukuka ilişkin savunma sebeplerinden biri olan def’i, davalının aslında borçlu olduğu bir edimi, özel bir sebeple yerine getirmekten kaçınma hakkının olduğu bir savunma aracıdır. Zamanaşımı def’i de; bu kapsamda hukukî niteliği itibariyle maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup, usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır. Burada davalı aslında bir borç altındadır, ancak kanunun tanıdığı imkân sebebiyle borç zamanaşımına uğradığından, zamanaşımı def’ini ileri sürerek borcu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle de hâkim zamanaşımı def’ini ancak davalı ileri sürerse dikkate alır. Davalı def’iyi cevap dilekçesi verme süresi içerisinde açıkça ileri sürmemişse hâkim dava dosyasından anlasa bile, kendiliğinden dikkate alamaz ve bu konuda davalıya bir hatırlatmada da bulunamaz (Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, C. II, 15. Baskı, İstanbul 2017, s. 1210).
    21. Zira 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 161. maddesi de zamanaşımı ileri sürülmediği takdirde hâkimin zamanaşımını kendiliğinden dikkate alamayacağı hükmünü taşımaktadır.
    22. Hâkim, cevap dilekçesinde ileri sürülen def’i ve itirazları ara karar veya nihai kararla değerlendirebilir. Hukukumuzda genel olarak hâkim, verdiği kararla, yürütmekte olduğu yargısal faaliyeti sonlandırıyorsa bu tür kararlar “nihai karar” olarak adlandırılmaktadır. Buna karşılık hâkimin, yargılamanın devamını sağlamak üzere verdiği ve karar verdikten sonra uyuşmazlığın çözümü için yargılama faaliyetine devam ettiği, o yargılamadan veya davadan elini çekmediği kararlar ise “ara kararlar”dır. Bu ayrım, özellikle kararlara kaşı kanun yollarına başvuru açısından önem taşımaktadır. Zira, kural olarak nihai kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği, ara kararların ise istisnaları bulunmakla birlikte ancak nihai kararla kanun yolu denetimine tabi tutulacağı kabul edilmektedir.
    23. Ara kararların tipik özelliklerinden biri hâkimin bu kararından yargılama içinde dönebilmesidir. Ancak ara karardan dönme yetkisi, keyfiliği kapsayamaz (Pekcanıtez, s. 1972).

    24. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili HUMK’nın yürürlükte olduğu 25.02.2011 tarihinde eldeki davayı açmış, davalı şirket adına 03.03.2011 tarihinde tebliğ edilen dava dilekçesine karşı da davalı vekili 14.03.2011 havale tarihli cevap dilekçesi sunmuştur. Davalı vekili cevap dilekçesinde dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Mahkemece, zamanaşımı itirazı 11.06.2013 tarihli duruşmada “Mülga BK 51 maddesine ve davacı vekilinin 03/06/2013 tarihli dilekçesinde belirtilen YGK kararına göre davanın zamanaşımına uğramadığı anlaşıldığında davalının zamanaşımı defiinin yönünden reddine karar verilip…” şeklinde ara karar kurularak reddedilmiş ve yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında karar verilmiştir.
    25. Bu durumda, HUMK’nın yürürlükte olduğu somut olayda davalının 03.03.2011 tarihinde tebliğ aldığı dava dilekçesine karşı HUMK’un 195. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen yasal 10 günlük sürenin son gününün hafta tatili olan 13.03.2011 pazar gününe rastlaması sebebiyle takip eden ilk iş günü olan 14.03.2011 pazartesi günü yasal süresinde cevap dilekçesi sunduğu ve cevap dilekçesinde zamanaşımı def’ini de ileri sürdüğü görülmektedir.
    26. Hâl böyle olunca; HUMK’nın 195. ve 160. maddelerine göre süresinde verilen cevap dilekçesi ile ileri sürülen zamanaşımı def’inin mahkemece değerlendirilerek 11.06.2013 tarihli duruşmada verilen ara karar ile reddedilerek karara bağlandığı, bu nedenle Özel Daire bozma kararının yerinde olmadığı, direnme kararının doğru olduğu sonucuna varılmıştır.
    27. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme uygun olduğundan, davalı vekilinin davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
    Ancak karar düzeltme yolunun açık olması nedeniyle öncelikle mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile taraflarca karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 4. Hukuk Dairesine Gönderilmesine,
    6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile eklenen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme açık olmak üzere, 27.05.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi