Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/16940
Karar No: 2013/4931

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/16940 Esas 2013/4931 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen bir davada, davacı vekilinin tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde bedel istekli davası açıldı. Davacı, 835 parseldeki payının vekili tarafından hukuka aykırı olarak davalı H'ya temlik edildiğini iddia etti. Mahkeme, davalı H için tapu iptali ve tescil isteğini reddederken, davalılar M için bedel isteği kabul edildi.Borçlar Kanununa göre, vekalet sözleşmesi tarafların güvenine dayanır ve vekilin borçları, vekil edenin yararı ve iradesine uygun hareket etme yükümlülüğünün bir sonucudur. Vekilin vekalet görevini kötüye kullanması halinde, üçüncü kişinin bu durumdan haberdar olması veya olması gerektiği takdirde vekil edenin sözleşme ile bağlı olmaması veya kötü niyetli olması durumunda, kazanım korunamaz. Mahkeme, vekil M ile davalı Mesut'un el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zarar verdiğine hükmetti ve davalı H'nin vekalet görevini kötüye kullanarak davacıya zarar verdiğini bildiği veya bilmesi gerektiği için iyiniyetli sayılmayacağına karar verdi. Mahkeme, tapu iptali ve tescil isteğini kabul etti ve bedele hükmetmenin doğru olmadığını belirtti. Kanun maddeleri: Borçlar
1. Hukuk Dairesi         2012/16940 E.  ,  2013/4931 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 07/12/2011
    NUMARASI : 2010/38-2011/340

    Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, bedelin tahsili davası sonunda, yerel mahkemece  davanın, reddine, davalılar M... Ve M... yönünden ise bedel isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde duraşma istemli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedildi,  Tetkik Hakimi  raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı  tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.
     Mahkemece, davalı H... Yönünden tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, davalılar M... Ve M... yönünden bedel isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 835 parseldeki davacının 3/28 payının 08.10.2009 tarihinde vekil tayin ettiği davalı Mustafa Şahin tarafından   davalı H... Ç..."ye 25.11.2009 tarihinde 12.000.-TL bedelle satış suretiyle temlik edildiği, davacının 03.12.2009 tarihinde vekilini görevinden azlettiği anlaşılmaktadır.
    Davacı, paydaşı olduğu taşınmazların intikal işlemleri için diğer paydaşlarla da görüştüğünü ve bu konuda yardımcı olacağını bildiren davalı yeğeni Mesut"un yönlendirmesi ile 02.10.2009 tarihinde dava dışı A... B... İle M... Ö..."ü vekil tayin ettiğini, 6 gün sonra yeğeninin verilen vekaletin eksik olduğunu işlemlerin tamamlanamadığını, arkadaşı  M... Ş..."e yeniden vekalet verilmesi gerektiği  şeklinde yönlendirmesi üzerine 08.10.2009 tarihinde  M..."ya satış yetkilerinin de bulunduğu vekalet verdiğini, sonraki günlerde yeğeninin kendisini sürekli oyaladığını ve en sonunda da terslemesi üzerine tapuda yapılan kontrolde bir kısım taşınmazlarının vekil aracılığı ile değişik şahıslara satıldığını öğrendiğini, çekişme konusu 835 parsel sayılı taşınmazdaki payının da el ve işbirliği içinde davalı H..."a devredilmiş olduğunu, ortada gerçek bir satış olmadığı gibi, bu yönde iradesinin de bulunmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil,  mümkün olmaz ise bedel istekli eldeki davayı açmıştır. 
    Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve anılan yasanın 390/2. maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 506/2. maddesi) Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona  dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Türk Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında  bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Türk Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince; mahkeme huzurunda vekil M... Ş..."in,  dekorasyon işi yaptığını, arkadaşı olan davalı Mesut"un bir vekalet işi var dediğini, davacıyı önceden tanımadığını, taşınmazın pazarlığında bulunmadığını, yalnızca tapuya imza atmaya gittiğini, payın kaça satıldığını bilmediğini, davacıya herhangi bir ödeme yapmadığını ikrar ettiği, zaten davalı Hakan"ın da emlakçılık yaptığını, çekişme konusu payı davalı Mesut"tan satın aldığını ve pazarlığı da onunla yaptığını beyan ettiği görülmektedir.
    Yukarıda değinilen ilkeler ve  belirtilen bu olgular karşısında, vekilin davalı Mesut"la el ve işbirliği içinde hareket ederek, davacıyı zararlandırdıkları açıktır.  Diğer bir söyleyişle vekalet görevi kötüye kullanılmıştır.
    Davalı H... ise, ilk el konumunda olup, emlakçılık yaptığını beyan ettiği ve satış konusunda muhatabının kayıt maliki olan davacı veya onun görevlendirdiği vekil olacağını bildiği halde, kayıtla ilgisi olmayan ve satış konusunda yetki ve görevi bulunmayan M... ile pazarlık yaparak çekişme konusu payı ondan satın almış olması karşısında, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olup TMK" nin 1024. maddesi aracılığı ile 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı, diğer bir deyişle iyiniyetli sayılmayacağından  kazanımının  korunamayacağı  açıktır.
    Hal böyle olunca; tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bedele hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, davacının aynı iddialarla, aynı mahkemeye başka taşınmazları hakkında açmış olduğu davalarına ait dosyaların birleştirilmesinin düşünülmemiş olması da doğru değildir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  04.04.2013  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi