Esas No: 2020/19288
Karar No: 2021/6821
Karar Tarihi: 01.03.2021
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/19288 Esas 2021/6821 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/2-1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.800,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/12/2011 tarihli ve 2011/284 esas, 2011/801 sayılı kararının 30/12/2011 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde 06/06/2013 tarihinde kasıtlı suç işlediğinin ihbarı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Kanun’un 125/2-1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.800,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/11/2015 tarihli ve 2011/284 esas, 2011/801 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre;
1- 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinde " 1)31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” şeklindeki düzenleme ile anılan Kanun’un gerekçesindeki “Temel hak ve hürriyetlerden kabul edilen ifade ve basın özgürlüğü, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilemez bir hak olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, ifade hürriyeti, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Anayasamızda da ayrıntılı düzenlemelere tâbi tutulmuştur. Bu özgürlüğün kullanım araçlarından biri de basın yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıdır. Bu araçların, amacına uygun olarak işlevlerini yerine getirmeleri bakımından korunmaları demokratik toplumlarda asıl olup, bu anlamda basın ve yayın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılarak ve güvenceler sağlanarak, haber ve düşünceyi özgür kılmak hedeflenmektedir. Bu nedenle, basın yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların infazının ertelenmesi ilişkin bazı düzenlemeler yapılması toplumsal barışın sağlanması ve sürdürülmesi bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Önem taşıması nedeniyle basın yoluyla ya da sair düşünce açıklama yöntemleriyle işlenen suçlar yönünden erteleme imkânı getirilmiştir.” şeklinde düzenlemelerin yer aldığı,
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 20/03/2018 tarihli ve 2017/6278 esas, 2018/4026 karar sayılı ilâmında “... 6352 sayılı Yasa Geçici 1. madde ile basın ve yayın yoluyla veya sair düşünce açıklama yöntemleriyle işlenen 5 yılı geçmeyen suçlar yönünden kamu davasının ertelenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Yasa gerekçesinde açıkça bu düzenleme ile toplumsal barışın sağlanmasının hedeflendiği belirtilmiştir. Tekrar etmek gerekirse yapılan düzenleme ile suç oluşturacak eylem ve söylemler için kamu davasının ertelenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu konuda yargı mercilerine hükmü uygulama noktasında bir takdir hakkı tanınmamıştır. Hatta bu düzenleme ile kesinleşen mahkûmiyetler için dahi infazın ertelenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Yani paylaşılan söz yapılan eylem suç oluştursa dahi mahkemece zorunluluk gereği kamu davasının ertelenmesine karar verilecektir. İnceleme konusu somut olayda; sanıklar hakkında Star Gazetesi"nde yazılan yazıyla müştekiye karşı hakaret suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Suçun basın yoluyla işlenip tarihinin de 31/12/2011 tarihinden önce olması karşısında, haklarında 6352 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesi yasal bir zorunluluktur.” şeklindeki açıklamalar karşısında, sanığın 23/11/2010 tarihinde işlediği iddia olunan suçun anılan Kanun kapsamında işlenen suç olarak değerlendirilmesi gerektiğinin ve 6352 sayılı Kanun"un geçici 1-b maddesi gereğince kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesinde,
2- Temyiz kanun yoluna tabi olup, kesinleşmesi halinde infaza verilecek hükmün, açıklanacak yeni hüküm olduğu, bu nedenle yargılama sonucunda ulaşılan sonuçların, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçe ile hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması ve bu şekilde cezanın şahsileştirilmesi gerekirken, somut olayda açıklanan ilkelere uyulmadan, önceki karara yollama yapılmak suretiyle hüküm açıklanarak Anayasanın 141. ve 5271 sayılı sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 223 ve 230. maddelerine aykırı davranılmak suretiyle sanığın mahkûmiyetine dair yazılı şekilde karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
A- Hukuksal Değerlendirme:
I- Bir Numaralı Talep Açısından:
05/07/2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinde;
“ (1) 31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;
a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine,
b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,
c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine,
karar verilir.
(2) Hakkında kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlememesi hâlinde, kovuşturmaya yer olmadığı veya düşme kararı verilir. Bu süre zarfında birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen soruşturma veya kovuşturmaya devam olunur.
(3) Mahkûmiyet hükmünün infazı ertelenen kişi hakkında bu mahkûmiyete bağlı olarak herhangi bir hak yoksunluğu doğmaz. Ancak bu kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlemesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen mahkûmiyet hükmüne bağlı hukuki sonuçlar kişi üzerinde doğar ve ceza infaz olunur.
(4) Bu madde hükümlerine göre cezanın infazının ertelenmesi hâlinde erteleme süresince ceza zamanaşımı durur; kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi hâlinde, erteleme süresince dava zamanaşımı ve dava süreleri durur.
(5) Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmiş olması hâlinde dahi, bu madde hükümleri uygulanır.
(6) Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı verilmiş mahkûmiyet hükmünün infazının tamamlanmış olması hâlinde bu mahkûmiyet hükmüne bağlı yasaklanmış hakların 25/05/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adlî Sicil Kanununun 13/A maddesindeki şartlar aranmaksızın geri verilmesine karar verilir.
(7) Bu madde hükümlerine göre verilen kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya cezanın infazının ertelenmesi kararları adlî sicilde bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet Savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
(8) Bu madde hükümlerine göre kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya cezanın infazının ertelenmesi kararlarının verildiği hâllerde, bu suçlar 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun erteleme ve tekerrüre ilişkin hükümlerinin uygulanmasında göz önünde bulundurulmaz" hükmü yer almaktadır.
Madde gerekçesinde de; "Temel hak ve hürriyetlerden kabul edilen ifade ve basın özgürlüğü, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilemez bir hak olarak kabul edilmektedir. İleri demokrasilerin "olmazsa olmaz şartı" olan ifade ve basın hürriyeti, birçok hak ve hürriyetin temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, ifade hürriyeti, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Anayasamızda da ayrıntılı düzenlemelere tâbi tutulmuştur. Bu özgürlüğün kullanım araçlarından biri de basın yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıdır. Bu araçların, amacına uygun olarak işlevlerini yerine getirmeleri bakımından korunmaları demokratik toplumlarda asıl olup, bu anlamda basın ve yayın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılarak ve güvenceler sağlanarak, haber ve düşünceyi özgür kılmak hedeflenmektedir. Bu nedenle, basın yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların infazının ertelenmesi ilişkin bazı düzenlemeler yapılması toplumsal barışın sağlanması ve sürdürülmesi bakımından büyük bir önem taşımaktadır..." açıklamalarına yer verilmiştir.
6352 sayılı Kanunun Geçici 1. madde düzenlemesi ile 31 Aralık 2011 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, soruşturma evresinde kamu davasının açılmasının ertelenmesine, kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine ve kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine karar verilebilmesi için suçun;
1- 31/12/2011 tarihine kadar işlenmiş olması,
2- Basın yayın yoluyla veya sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle gerçekleştirilmiş olması,
3- Adli para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektirmesi,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu düzenleme ile iki tür suç madde kapsamına alınmıştır.
1) Basın ve yayın yoluyla işlenen suçlar,
2) Sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenen suçlar.
1) Basın ve yayın yoluyla işlenen suç;
Günümüzde basının "dördüncü güç" olarak tanımlanmasının nedeni yasama yürütme ve yargının faaliyetlerini toplum adına gözetleyerek elde ettiği bilgileri topluma aktarararak temel erk kullanıcılarının faaliyetlerinin denetlenmesini farklı ses ve renklerin toplumda bilgi ve fikir sahibi olmasını sağlamaktır.
5237 sayılı yasa 6 madde (g) bendinde basın ve yayın yolu deyiminin her türlü yazılı görsel işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınları kapsadığını belirtmiştir.
6352 sayılı Yasa Geçici 1. madde de basın ve yayın yoluyla işlenen suçlar demekle yetinmiştir. Basın yoluyla işlenen her tür suçun madde kapsamına girdiği düşünülebilir ise de bu doğru bir değerlendirme olmaz. Normun düzenleme amacı ve medya özgürlüğü kavramları birlikte değerlendirilerek basının demokratik toplumda üstlendiği sorumluluğu yerini getirme amacı güden eylemlerin bu kapsamda kalacağını kabul etmeliyiz. Kamuyu bilgilendirme amacı içermeyen kamusal tartışmaya katkı sağlamayacak tehdit, nefret söylemi bu korumadan yararlanamayacaktır
2) Sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenen suçlar;
Yukarıda belirttiğimiz gibi 6352 sayılı Yasa Geçici 1. madde ile basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü korunmak istenmiştir.
İfade özgürlüğü AİHM kararlarında da belirtildiği gibi demokrasinin temel taşıdır. Demokratik toplumların ilerlemesi ve her bireyin kişiliğini geliştirmesi için temel koşullardan biridir. Bireyin düşün dünyasında özgürce fikirler oluşturabilmesi için her türlü bilgiye erişebilmesi bunun sonucunda oluşacak düşüncelerin özgürce dış dünyaya aktarılması ifade özgürlüğünü oluşturur. Yani ifade özgürlüğü bir boyutu ile bilgiyi elde etme, bilgiye ulaşma, ile daha sonra düşün dünyasında oluşturduğu fikri özgürce yayması ve açıklaması hakkıdır. Bu hak demokrasinin işleyişi için yaşamsal önem taşır.
Üzerinde durulması gereken önemli bir konu da ifadenin açıklanmasının belli bir şekle tabi olmadığı noktasıdır. Düşünce sözlü ya da yazılı olabileceği gibi basın veya toplantı ve gösteri yoluyla yapılabilir. Kamuoyu oluşumuna olanak tanıyan her türlü yol ile açıklanabilir. AİHS 10. maddesi sadece ifadenin içeriğini değil aynı zamanda ifadenin açıklanma yol ve yöntemini de koruma altına almıştır. (Oberschlick/Avusturya 23/05/1991 par. 57) İfadenin açıklanma yöntemi ve şekli önemli değildir. Bir tablo veya heykel ile olabileceği gibi film veya bir davranış ile de olabilir.
AİHM kararlarında da sıkça vurgulandığı üzere ifade özgürlüğü sadece olağan, zararsız düşünceler bakımından değil, devlete veya toplumun belli bir kesimine aykırı gelen, rahatsız edici, endişe verici, şok edici görüşler yönünden de geçerlidir. (Handyside/ Birleşik Krallık 07/12/1976)
Anayasa Mahkemesi de ifade özgürlüğünün sanatsal, siyasi, ticari, akademik kanaat açıklamaları gibi her tür ifadeyi kapsadığına karar vermiştir.( Bekir Coşkun Başvuru No: 2014/12151)
AİHS 10 maddesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü ancak 10/2. madde de sayılan nedenlerle sınırlandırılabilir. Sayılan sınırlama nedenlerinden biri de başkalarının şöhret ve haklarının korunmasıdır.
Başkalarının şöhretini ve haklarını koruma, ifade özgürlüğünün kısıtlanması için ileri sürülen gerekçelerden önde gelenidir. Bu nedenle AİHM, bu alanda, başta basının olmak üzere ifade özgürlüğüne tanınan yüksek korumayı kapsayan içtihatlar geliştirmiştir.
AİHM, sert ve kırıcı, rahatsız edici eleştirilerin yanı sıra tartışma konusu olan konulara dikkat çekmek bakımından avantajlar sunan hicivleri de kabul edilebilir olarak görmüştür.Buna göre kabul edilebilir eleştirinin sınırı en geniş anlamda bir siyasal organ söz konusu olduğunda geçerli olmakta, bunu sırası ile politikacılar, kamu görevlileri ve sıradan vatandaşlar takip etmektedir.
İfade özgürlüğünden yararlanmayacak söylemler ise tehdit, değer yargısı niteliği taşımayan sövme, nefret söylemi bizatihi ifade özgürlüğünü kaldıracak bu hakkı kullanılamaz kılacak şiddet söylemleri bu korumadan yararlanamayacaktır.
Sonuç olarak: 6352 sayılı Yasa Geçici 1. madde ile basın ve yayın yoluyla veya sair düşünce açıklama yöntemleriyle işlenen 5 yılı geçmeyen suçlar yönünden kamu davasının ertelenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Yasa gerekçesinde açıkça bu düzenleme ile toplumsal barışın sağlanmasının hedeflendiği belirtilmiştir. Tekrar etmek gerekirse yapılan düzenleme ile suç oluşturacak eylem ve söylemler için kamu davasının ertelenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu konuda yargı mercilerine hükmü uygulama noktasında bir takdir hakkı tanınmamıştır. Hatta bu düzenleme ile kesinleşen mahkumiyetler için dahi infazın ertelenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Yani paylaşılan söz yapılan eylem suç oluştursa dahi mahkemece zorunluluk gereği kamu davasının ertelenmesine karar verilecektir.
İnceleme konusu olayda, sanığın, facebook isimli sosyal medya sitesinde katılan adına sahte hesap oluşturup bu hesap içeriğinde hakaret içerikli paylaşım yapmak sureti ile katılana yönelik hakaret suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Eylemin basın ve yayın yoluyla gerçekleştirildiği ve suç tarihinin 31/12/2011 tarihinden önce olması gözetildiğinde, sanık hakkında 6352 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesi gerekirken, kovuşturmaya devamla mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır.
II- İki Numaralı Talep Açısından:
Temyiz kanun yoluna tabi olup, kesinleşmesi halinde infaza verilecek hükmün, açıklanacak yeni hüküm olduğu, bu nedenle yargılama sonucunda ulaşılan sonuçların, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçe ile hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması ve bu şekilde cezanın şahsileştirilmesi gerekirken, somut olayda açıklanan ilkelere uyulmadan, önceki karara yollama yapılmak suretiyle hüküm açıklanarak Anayasanın 141. ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 223 ve 230. maddelerine aykırı davranılması hukuka aykırıdır.
B- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret suçundan sanık ... hakkında, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/11/2015 tarihli ve 2011/284 esas, 2011/801 karar sayılı kararlarının, sanık hakkında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmü açısından, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 01/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.