8. Hukuk Dairesi 2011/5662 E. , 2012/2082 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Bigadiç Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 31.03.2011 gün ve 247/61 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılar adına tespit ve tescil edilen 101 ada 125, 147, 281, 389 ve 330 sayılı parsellerin esasen tarafların ortak miras bırakanı ..."ndan kaldığını, mirasçılarının sadece vekil edeniyle davalı ... olduğunu, ancak kadastro tespitleri yapılırken taşınmazların davacı ve mirasçı durumunda bulunan davalı ... ile çocukları olan diğer davalılar adına tespit ve tescil edildiklerini, anılan parsellerin yarısının vekil edenine yarısının da davalı ...’a ait olduğunu açıklayarak tapu kayıtlarının iptali ile veraset belgesindeki payları oranında vekil edeni ile davalı ... adına tapuya tescillerine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili 27.2.2009 tarihli cevap dilekçesinde; kadastro öncesi yapılan taksimde 101 ada 281 sayılı parselin davacıya düştüğünü, 147 sayılı parselin davalı ...’ın kayınpederinden intikal eden yer olduğunu, murisle ilgisinin bulunmadığını, 101 ada 281 sayılı parselin de aynı şekilde davalı ...’a intikal ettiğini, aynı ada 389 sayılı parselin ... tarafından 1982 yılında parayla satın alınan yer olduğunu, murisle bir ilgisinin bulunmadığını, 101 ada 330 sayılı parselin de muristen intikal eden parsel olmadığını, sadece 101 ada 125 sayılı parselin muris ...’den geldiğini, rızai taksim sonucu ...’a intikal ettiğini ve kadastro çalışmaları sırasında oğlu ... adına tespit ve tescil edildiğinin açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, 101 ada 389 sayılı parselle ilgili davanın feragat nedeniyle reddine, diğer parseller yönünden ise, esastan davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı ... tarafından sadece 101 ada 330 ve 125 sayılı parseller bakımından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, 101 ada 330 ve 125 sayılı parsellere yönelik davanın reddine karar verilmiş ise de, bu konuda yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasındaki çelişki de giderilememiştir. Dava konusu 101 ada 125 parselin edinme sebebinde, 20 yılı aşkın bir süreden beri ... oğlu ...’nun zilyet ve tasarrufunda olduğu gerekçesiyle davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Aynı ada 330 sayılı parselin edinme sebebinde ise, ... oğlu ... Çobanoğlu’nun 20 yılı aşkın zamandan beri zilyet ve tasarrufunda bulunduğu,1.2005 tarihinde ...’ın oğlu ...’na sattığı gerekçesiyle ... adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmıştır. 2006 yılında yapılan kadastro tespitlerine ilişkin tutanaklar, 29.1.2007 tarihinde kesinleşmesiyle kayıt malikleri adına tapu kayıtları oluşmuştur. 16.6.2010 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ile davacı ve davalı tanıkları beyanlarında; 330 sayılı parselin önceden köy boşluğu olduğunu, üzerinde iki ev bulunduğunu, birinde ...’ın, diğerinde ise muris ...’in oturduğunu, kimi tanık beyanlarına göre, ...’ın kendi evini yaptığını, ...’in evinin kimin tarafından yapıldığı konusunda herhangi bir açıklamada bulunmadıklarını, kimi tanık beyanlarının ise, ...’in oturduğu evin de ... tarafından yapıldığını açıklamışlar, 125 sayılı parsel bakımından da, anılan parselin muris ...’den kaldığını, davacının bu parselde bulunan miras payını yeğenlerine hibe ettiğini, bu nedenle kadastro tespitleri sırasında 125 sayılı parselin mirasçı ...’ın oğlu ... adına tapuya bağlandığını açıklamışlardır. Yerel bilirkişiler ile tanık beyanları arasında çelişki bulunduğu gibi, kadastro tutanaklarının edinme sebepleriyle de alınan beyanları da örtüşmemektedir. Davalılar vekili de, 101 ada 330 sayılı parselin murisle bir ilgisinin olmadığını, aynı ada 125 sayılı parselin ise, rızai taksim sonucu ...’a düştüğünü açıklamış, mahkemece paylaşım üzerinde durulmamıştır. Bu nedenle 330 ve 125 sayılı parsellerin muris ...’den kalan taşınmazlar olup olmadığı, ölümüyle mirasçıları arasında yapılan paylaşım sonucu davalı ...’a düşüp düşmediği, tüm mirasçıların katılımıyla yöntemine uygun bir biçimde ...’in mirasçıları arasında bir paylaşımın yapılıp yapılmadığı, köy boşluğu olduğu iddia edilen 330 sayılı parselin zemin üzerindeki zilyedin muris ... mi, yoksa ... mı, olduğu hususu üzerinde durulması, 101 ada 125 sayılı parselin muris ...’den kaldığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığına göre bu parseldeki miras paylarının davacı tarafından gerçekten yeğenlerine bağışlanıp bağışlanmadığı, bağışlanmış ise bağışlama şekli ve yöntemi ile hangi yeğenlerine bağışladığı hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, murise ait taşınmazlar paylaşılmış ise hangi mirasçıya hangi parsellerin düştüğü belirlenmeli, iki mirasçısı bulunduğuna göre davacı ... ve ...’a düşen ve ...’dan da çocuklarına intikal eden, ancak muristen kaldığı belirlenecek tüm taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek paylaşımın doğruluğu bakımından denetlenmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların önceki beyanları da hatırlatılarak beyanlar arasındaki çelişkinin yüzleştirilmek suretiyle HUMK. nun 265 (HMK. m. 261) maddesi gereğince aykırılığın giderilmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK. nun 258 ve 259 (HMK. m. 243, 244, 259, 290/2) maddeleri uyarınca davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenilmeleri, ondan sonra oluşacak duruma göre her iki parsel hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 22.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.