Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2605
Karar No: 2012/2065
Karar Tarihi: 22.03.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/2605 Esas 2012/2065 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2011/2605 E.  ,  2012/2065 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tescil

    ... ve müşterekleri asli müdahiller ... ve müşterekleri ile Hazine ve Özmüş Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Halfeti Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 23.12.2010 gün ve 194/271 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılardan Hazine vekili ile asli müdahillerden ... vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:


    KARAR

    Davacı vekili, dava dilekçesinde mevki ve sınırlarını bildirdiği bir parça taşınmazın vekil edenleri tarafından imar-ihya edilip tarıma uygun hale getirildiğini ve 26 yıldan beri müvekkillerinin nizasız fasılasız zilyetliğinde bulunduğunu açıklayarak, dava konusu yerin eşit olarak davacılar adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Asli müdahil ..., davacılar tarafından tescili istenen yerin babasından kalmış olup 1974 yılından beri kendisi tarafından ekilip biçilmek suretiyle kullanıldığını açıklayarak dava konusu taşınmazın kendi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Asli müdahiller vekili, taşınmazın vekil edenlerinin de miras bırakanı olan Bedevi Öcalan mirasçılarının zilyetliğinde bulunduğunu, davacılardan ... ve ..."ün asli müdahillerin kardeşi olduğunu açıklayarak asli müdahiller adına tesciline karar verilmesini istemiş iken yargılama sırasında davalarından feragat etmişlerdir.
    Davalı Hazine vekili, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ve davacılar lehine zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleşmediğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı ... tüzel kişiliği temsilcisi yargılamaya katılmış, açılan davaya karşı bir diyeceğinin olmadığını bildirmiştir.
    Mahkemece, davanın kabulüne 15.12.2010 tarihli teknik bilirkişi raporunda A harfi ile belirtilen 100 dönümün ..., B harfi ile belirtilen 100 dönümün ..., C harfi ile belirtilen 100 dönümün ..., D harfi ile belirtilen 100 dönümün ... adına tapuya kayıt ve tesciline, asli müdahil ..."ün davasının reddine, diğer asli müdahillerin davasının feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine vekili ve asli müdahil ... vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir. .//..
    Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmazın 21.08.1975 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında 766 sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince tespit harici bırakıldığı anlaşılmıştır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişiler; dava konusu yerin taşlık vasfında olduğunu bildirmişlerdir. Bilindiği üzere ve kural olarak, böyle bir yerin emek ve masraf sarf edilerek, imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesine müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesiyle TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılması mümkündür. İmar-İhya 3402 sayılı Yasanın 17. maddesinde; orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen arazilerin masraf ve emek sarfıyla tarıma elverişli hale getirilmesi şeklinde tanımlanmıştır. Bu halde, somut olayda, tarıma elverişli bulunmayan taşlık vasfındaki taşınmazın imar-ihya edilip edilmediği, edilmiş ise imar ihyanın hangi tarihte tamamlandığı üzerinde durulmalıdır.
    Mahallinde 28.09.2007 tarihinde yapılan keşifte yerel bilirkişi ve davacı tanıkları taşınmazın "taşlık" vasfında iken davacılar tarafından bizzat taşların toplanması suretiyle bir yıl içinde imar-ihya edilip tarım arazisi haline getirildiğini ve 1980 yılından beri tarım arazisi vasfında olduğunu bildirmişlerdir. Buna karşılık, asli müdahil ... tanıkları taşınmazın ... tarafından 1980 yılında imar-ihyasına başlanıp, 5-6 yıl öncesine kadar asli müdahilin taşları toplamaya devam ettiğini açıklamışlardır. Saptanan bu beyanlar karşısında, asli müdahil ... yönünden imar ihya ve zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiğinden bahsedilemez. Kaldı ki, taşınmazın davacının zilyetliğinde olduğunun kabulü halinde dahi kazanmayı sağlayacak 20 yıllık zilyetliği bulunmadığından, dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre asli müdahil ... vekilinin yerinde olmayan tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün asli müdahilin davasının reddi yönünden ONANMASINA,
    Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava konusu taşınmaz yukarıda açıklandığı üzere tapulama çalışmaları sırasında taşlık vasfı ile tespit harici bırakılmıştır. Taşınmaz başında yapılan 28.09.2007 tarihli keşifte dinlenen ziraat bilirkişi 18.01.2008 tarihli raporunda, A ve B harfleri ile belirtilen yerlerin taşlardan temizlenmiş, tarım için gerekli ıslah çalışması yapılmış killi-tınlı ve derin bir profile sahip tarım arazisi vasfında olduğunu bildirmiş iken, C ve D harfleri ile belirtilen yerlerin "yüzeysel bir profilde olup üzerindeki taşların temizlenmesine çalışılmış ise de, zeminin sert konumda olduğunu, hububat ekimi yapılmış ise de taşınmazların iyi bir tarım arazisi olmadığını ve imar ıslahına devam edilirse hububat ekimi için uygun bir hale getirilebileceğini" bildirmiştir. Mahkeme yapmış olduğu gözlemde; teknik bilirkişinin bu beyanlarını doğrular nitelikte taşınmazın bir kısmının imar-ihya edilmediği, bir kısmının ise imar-ihyasının tamamlanmadığı, taşların yeni yeni toplanmaya başlandığı şeklinde tespitte bulunmuştur. Teknik bilirkişinin bilimsel nitelikli raporu ve mahkemenin bu raporu destekleyen somut verilere dayanan gözlemi karşısında takdiri delil niteliğinde bulunan yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına itibar edilerek C ve D harfleri ile belirtilen yerler yönünden imar-ihya ve zilyetlikle kazanma şartlarının gerçekleşmediği dikkate alınmadan davanın reddi yerine kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
    Öte yandan, bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının tespit tarihinden sonra dava tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dava tarihinden geriye doğru 20-30 yıl öncesine ait (1970-1980 yılları arası stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların uzman bilirkişi aracılığı ile usulüne uygun olarak stereoskopla incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmaz sınırlarının belirlenmesi, bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
    O halde, 15.12.2010 tarihli krokide A ve B harfleriyle belirlenen yerler için mahkemece, yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklar HMK. nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağırılmalı, aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, dava konusu taşınmazların kim tarafından hangi tarihte imar ve ihyasına başlandığı, imar ve ihyanın ne şekilde sürdürüldüğü, hangi tarihte tamamlandığı ve tarımsal amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı hususları ile kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulları yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalıdır. Beyanlar arasındaki çelişkinin ...nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılmalıdır.
    Aynı keşifte ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle dava tarihine göre 20 – 30 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği ve ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlenmeye çalışılmalı, ziraat mühendisi tarafından ayrıca, taşınmazın muhtelif yerlerinden sondaj usulü örnekler alınarak bu örnekler üzerinde laboratuvar ortamında yapılacak inceleme sonucu önceki yıllarda tarımsal faaliyette bulunup bulunmadığı hususu araştırılarak iddia ve savunma çerçevesinde yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar vermek gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Öte yandan, gerek davacılar gerekse de mahalli bilirkişi ve tanıklar, herbiri 100 dönüm olan taşlık vasfındaki tespit harici yerin davacılar tarafından bizzat taşların toplanması suretiyle temizlenerek tarıma elverişli hale getirildiğini bildirmiş iseler de, 100 dönüm miktarındaki bir yerin insan emeği ile imar-ihyasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun dikkate alınmamış olması doğru olmadığı gibi, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra davacılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda belgesizden tescil edilen taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış
    Zilyetliğe dayalı tescil davası olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi gerekirken mahkemece Yazı İşleri Müdürlüğünden araştırma yapılmamıştır. Davacılar tarafından zilyetliğe dayalı olarak açılan dava bulunup bullunmadığı Halfeti Hukuk Mahkemeleri Yazı işleri Müdürlüğünden sorularak, bulunduğu takdirde ilgili dava dosyasının getirtilip dosya arasına konulması ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 3. maddesindeki kuru- sulu arazi ayırımı dikkate alınarak limitlerin aşılıp aşılmadığı üzerinde durulması gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
    Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 18,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2,75 TL"nin temyiz eden ..."ten alınmasına 22.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.












    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi