Esas No: 2018/863
Karar No: 2021/626
Karar Tarihi: 27.05.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/863 Esas 2021/626 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 12. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 12. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili tarafından Batman 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/130 esas sayılı dosyasında Mernas İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. hakkında 20.02.2014 tarihinde 1.300.000TL bedelli çek nedeniyle kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, borçlunun imzaya itirazı üzerine Batman İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/72 esas sayılı dosyasında teminat karşılığı ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile icra takibinin geçici durdurulmasına karar verildiğini, sunulan teminat mektuplarının borçlu şirket adına değil üçüncü kişi adına düzenlenmiş olması sebebiyle yaptıkları itiraz üzerine mahkemece 19.01.2015 tarihinde davacı şirket adına düzenlenecek teminat mektuplarının dosyaya sunulması için davacı tarafa iki haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içinde eksikliğin giderilmemesi hâlinde durdurma kararının kaldırılacağının ihtarına karar verildiğini, ancak şirketin karar doğrultusunda işlem yapmadığı hâlde durdurma kararının kaldırılmadığını, yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın reddine karar verilmesine rağmen %20 tazminat ve %10 para cezası ile avukatlık ücretinin müvekkilinden tahsiline hükmedildiğini, gerekçeli kararda da bu durumun düzeltilmediğini, tavzih talepleri üzerine mahkeme hâkimi tarafından tavzih kararı verilerek hatanın düzeltildiğini, bu işlemler nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, ayrıca teminat mektuplarının haczine ilişkin icra müdürlüğü kararının da teminat mektuplarını düzenleyen bankaların şikayeti üzerine icra mahkemesince iptal edildiğini, bu işlemlerin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 46. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi gereğince hâkimin sorumluluğunu gerektirdiğini ileri sürerek geçersiz teminat mektupları nedeniyle uğramış oldukları 195.000TL teminat bedeli olan zararın yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; İcra Hukuk Mahkemesinin verdiği ihtiyati tedbir kararının HMK’nın 391. maddesine uygun olduğunu, HMK’nın 394. maddesinin 2. fıkrası gereğince ihtiyati tedbir kararına bir hafta içinde itiraz edilmesi gerektiğini, davacının süresinde itiraz etmediği gibi, bu davanın süresinde de açılmadığını, HMK’nın 46. maddesinde belirtilen koşulların mevcut olmadığını, zarar ile kararlar arasında illiyet bağı bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27.06.2018 tarihli ve 2017/2 E., 2018/3 K. sayılı kararı ile; “..6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46/1. maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği vurgulandıktan sonra, dava sebepleri;
Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması,
Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması,
Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması,
Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması,
şeklinde tahdidi olarak gösterilmiştir.
HMK’nun 46 ve mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 573 ve devamı maddelerine göre, hâkimin, bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptığı işlem, yürüttüğü faaliyet ve kararları nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecek olup; kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa, hâkim aleyhine tazminat davası açılamayacağı her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır.
T.C. Anayasasının 138/1-2. maddesi gereğince; “Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Hâkimlerin Anayasa güvencesi altına alınan bağımsızlığı, ilke olarak yargı fonksiyonunun ifa edilmesi dolayısıyladır. Yargı yetkisinin özellikleri, hâkimlerin kişisel sorumluluğunda, özel bir sorumluluk düzeninin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Gerçekten, hâkimlerin diğer devlet memurlarının tâbi bulundukları sorumluluk esaslarına bağlanmaları, yaptıkları her işlemin, aleyhlerine bir tazminat davasına yol açabileceğini düşünmelerine ve bunun sonucu olarak tereddüt içinde kalmalarına yol açabilir.
Tabiidir ki; adaletin gerçekleşmesi, hâkim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Ancak, hâkimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi zorunludur. Gelişigüzel bir sorumluluk sisteminin benimsenmesi, hâkimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehlikeye düşürebilir.
Hâkimlerin verdikleri kararlarından dolayı ilke olarak sorumlu tutulmayacakları esas olmakla beraber, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, hâkimin bağımsızlığı kadar tarafsızlığını da güvence altına almak amacıyla, onun hukuki sorumluluğunu sınırlı olarak kabul etmiş ve aynı zamanda sorumluluğun tespitini özel bir usule tâbi tutmuştur.
Hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için; HMK’nun 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmesi, Hâkimin görevini yaparken davacıya karşı düşmanlığı veya karşı tarafla dostluğu nedeniyle, davacı aleyhine, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması, kasten adalete ve yasalara aykırı karar verdiğinin, tevil ve tefsire ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olması, davacının karardan dolayı zarar görmesi ve hâkimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması ve bu hususların davacı tarafından kanıtlanması gerekir.
Somut olayın incelenmesinde;
Davacının Batman 1. İcra Müdürlüğü"nün 2014/130 sayılı dosyasında borçlu şirket hakkında çekten kaynaklanan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlattığı, borçlunun imzaya itirazı ve takibin durdurulması talebi üzerine İcra Hukuk Mahkemesince 2014/72 Esas sayılı dosyada 10.03.2014 günlü ara kararı ile asıl alacağın % 15"i oranında teminat karşılığında icra takibinin geçici durdurulmasına karar verildiği, teminat mektuplarının borçlu adına değil başka bir şirket adına düzenlendiğinin alacaklı tarafından anlaşılması ve itirazı üzerine, mahkemece borçlu şirket adına düzenlenecek teminat mektuplarının ibrazı için borçlu şirkete kesin süre verildiği, borçlu şirket tarafından herhangi bir işlem yapılmadığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda 10.04.2015 tarihinde borçlu şirketin imzaya itirazının reddine karar verildiği, ancak maddi hata sonucu tazminat, para cezası ve vekalet ücretinin alacaklıdan tahsiline karar verildiği, alacaklının talebi üzerine 26.05.2015 tarihinde tavzih kararı verildiği, kararın borçlu tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi"nin 05.04.2016 günlü kararı ile onanarak kesinleştiği, İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/261 ve 249 Esas sayılı dosyalarında İcra Müdürlüğünün teminat mektuplarının haczine ilişkin kararlarının iptal edildiği görülmektedir.
Tazminat talebine konu geçici durdurma kararı İİK.nun 170/2. maddesine göre verilmiş olup, durdurma için teminat alınıp alınmaması hakimin takdirindedir. Mahkemece %15 teminat karşılığında geçici durdurma kararı verilmiş, teminat mektuplarının borçlu adına düzenlenmediği sonradan anlaşılmış ise de, durdurma kararı ve teminat mektupları alacaklıya tebliğ edilmediğinden alacaklının süresinde itiraz etmediğinden söz edilemez. Ayrıca alacaklının itirazı üzerine mahkemece borçluya kendi adına düzenlenecek teminat mektuplarının ibraz etmesi için kesin süre verilmiştir. Yargılama sonunda imzaya itirazın reddine ve tazminat, para cezası ve vekalet ücretinin, maddi hata sonucu alacaklıdan tahsiline karar verilmiş ise de tavzih kararı ile düzeltilmiştir. Davacı tazminat talebinin dayanağını HMK"nun 46/1c maddesi olarak göstermiş ise de, yukarıda belirtildiği üzere geçici durdurma kararı İİK.nun 170/2. maddesine ve ...nun 392/1. maddesine de aykırı görülmemiş, Mahkemece teminat alınmadan da geçici durdurma kararı verilebileceğinden davacının talep ettiği tazminat ile teminat mektuplarındaki hata arasında illiyet bağı kurulamamıştır. Kaldı ki yargılama sonunda alacaklı lehine %20 tazminata karar verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler ve mevcut olgular karşısında; ihbar olunan hâkimlerin kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı, sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı, farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm vermiş olduğunu, duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak, duruşma tutanakları ile hüküm veya kararları değiştirmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözü hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi göstermiş ve buna dayanılarak hüküm vermiş olduğunu, hakkın yerine getirilmesinden kaçınmış olduğunu, kasıtlı hareketle veya ağır ihmal sonucu, yasaya ve adalete aykırı karar verdiğini veya memuriyet görevini savsadığını kabule yeterli delil bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bunların gerçekleştirilmesine yönelik teminatlar hâkimlerin keyfî davranabilecekleri, istedikleri şekilde karar verebilecekleri ve bu kararlardan da sorumlu olmayacakları anlamına gelmemekle birlikte, somut olayda, yukarıda detaylıca açıklandığı üzere HMK’nun 46. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisinin mevcut olmadığı sonuç ve vicdani kanaatına varıldığından, işbu davanın reddine ve ...nun 49. maddesi hükmü uyarınca para cezasına yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;
1-HMK"nun 46.maddesi uyarınca açılan davanın REDDİNE,
2-HMK’nun 49.maddesi uyarınca davacının disiplin para cezası cezalandırılmasına yer olmadığına,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 55,20 TL başvurma harcı yerine 48,30 TL alındığından eksik kalan 6,90 TL harç ile 74,80 TL maktu karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 81,70 TL harcın, peşin alınan 3.330,12 TL harçtan düşülerek, arta kalan 3.248,42 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nun 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde davacıya iadesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı yararına hesaplanan 3.300,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine...” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Özel Daire kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. GEREKÇE
A. Davacı temyizi yönünden:
8. Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
9. HMK’nın 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
10. Somut olayda HMK"nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat davası açma şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
11. Hâl böyle olunca; yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği karara karşı davacı vekilinin yaptığı temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmektedir.
B. Davalı temyizi yönünden:
1. Disiplin para cezasına ilişkin temyiz açısından;
12. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 446. maddesinde disiplin para cezalarına yönelik genel düzenlemeye yer verilmiştir. İlgili madde “Bu Kanun anlamında disiplin para cezasından maksat, yargılamanın düzenli bir biçimde işleyişini sağlamak ve kamu düzenini korumak amacıyla verilen, verildiği anda kesin olan ve derhâl infazı gereken para cezasıdır. Bu ceza, seçenek yaptırımlara çevrilemez ve adli sicil kayıtlarında yer almaz.” şeklinde düzenlenmiş olup bu düzenlemeyle HMK metni içinde geçen disiplin para cezası kavramına yüklenmesi gereken anlamın ne olduğu açıklanmıştır.
13. Hâkimin hukukî sorumluluğu HMK’nın 46 ila 49. maddeleri arasında düzenlenmiştir. “Davanın reddi halinde verilecek ceza” başlığını taşıyan 49. maddesinde; “Dava esastan reddedilirse davacı, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm edilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
14. Devlete karşı hâkimin hukukî sorumluluğundan kaynaklı açılan davalarda davanın esastan reddine karar verilmesi hâlinde davacı tarafın disiplin para cezasına mahkûm edileceği kanun koyucu tarafından emredici nitelikte düzenlenmiştir. Kanun koyucu bu düzenleme ile hâkimlere yönelik gelişi güzel tazminat davası açılmasını önlemeyi amaçlamış, davaya bakan mahkemeye ise kanunun belirlediği alt ve üst sınırlar içerisinde kalmak şartıyla miktarın belirlenmesi konusunda takdir hakkı tanımıştır.
15. Somut olayda; Özel Dairenin HMK’nın 46. maddesine dayalı olarak açılan davada maddede sayılan sebeplerin hiçbirisinin gerçekleşmediği gerekçesiyle verdiği red kararı da davanın esastan reddine yönelik bir karardır. Bu durumda Özel Daire tarafından red sebebiyle davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekirken davacının disiplin para cezası ile cezalandırılmasına yer olmadığına dair karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
16. Bu nedenle Özel Daire kararının bozulması gerekir.
2. Davalı yararına hükmedilen vekâlet ücretine ilişkin temyiz açısından;
17. Vekil ile takip edilen davalarda kanun gereği aleyhine hüküm verilen taraftan alınarak kısmen veya tamamen lehine hüküm verilen tarafa mahkemece verilecek vekâlet ücreti HMK’nın 323. maddesi kapsamında yargılama giderleri arasında sayılmıştır.
18. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun (1136 sayılı Kanun/Avukatlık Kanunu) 164. maddesinde avukatlık ücretinin, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği belirtilmiştir.
19. Mahkemece hükmedilmesi gereken vekâlet ücretinin miktarı konusunda da hem Avukatlık Kanunu’nda hem de her sene yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde hüküm bulunmaktadır.
20. Avukatlık Kanunu 168. maddesinin son fıkrasında; “Avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.”düzenlemesi bulunmaktadır.
21. Bu düzenlemeye paralel olarak Özel Dairenin karar tarihi itibariyle yürürlükte olan 30.12.2017 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 2018 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin (AAÜT) “Uygulanacak Tarife” başlıklı 21. maddesinde de “Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan Tarife esas alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
22. Somut olayda; davacı dava değerini teminat mektuplarında belirtilen teminatların bedeli olan 195.000TL olarak belirtmiş ve mahkemeye başvuru esnasında da peşin harcını bu değer üzerinden belirlenen miktara göre yatırmıştır. Bu durumda Özel Daire tarafından hüküm verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin esas alınarak davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
23. Özel Daire kararı bu nedenle bozulmalıdır.
III. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, (II-A)
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile (II-B-1) ve (II-B-2) Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan gerekçelerle BOZULMASINA, 27.05.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.