Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil,mümkün olmadığı taktirde tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil; mümkün olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, çekişmeli 7429 ada 26 nolu parselde bulunan A Blok 28, 34 ve 37 nolu bağımsız bölümlerin davalı F."nin kazancı ile mirasbırakanın Türkiye"de yatırım yapmasına karşılık olarak mirasbırakan tarafından davalı F.temlik edildiği,çekişmeli 9476 ada 6 parselde bulunan 2 ve 7 nolu bağımsız bölümlerin mirasbırakan tarafından üçüncü kişilere onlardan da davalılar H. ve Z."e satışlarının gerçek olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan İ.B."ın 08.08.1999 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi davalı F.den olma erkek çocukları davalılardan H. ve Z.ile kız çocukları davacı ve dava dışı S. Y. ve N.ü bıraktığı, maliki olduğu 7429 ada 26 nolu parselde bulunan A Blok 28, 34 ve 37 nolu bağımsız bölümleri 15.05.1991 tarihinde eşi davalı f.; onun da 28 ve 34 nolu bağımsız bölümleri 26.08.1999 tarihinde dava dışı F. O.ya ve onun da 12.06.2000 tarihinde tekrar f.;onun da yargılama aşamasında 28 nolu bağımsız bölümü 13.06.2007 tarihinde İ. T.a; 9476 ada 6 parselde bulunan 2 nolu bağımsız bölümü 24.09.1997 tarihinde dava dışı M.O."ya ve 7 nolu bağımsız bölümü 25.07.1995 tarihinde dava dışı M.D."e; onların da 14.07.1999 tarihinde ½ şer hisse oranında mirasbırakanın oğulları davalılar H. ve Z.e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Çekişmeli taşınmazlar dışında 22793 ada 2 parselde bulunan 400/130071 pay, 27834 ada 5 parselin tamamı, 7417 ada 11 parselde bulunan 11 nolu depo, 9476 ada 6 parselde bulunan 1,3,4,5,6,8,9,10,11,12 ve 13 nolu bağımsız bölümler ve 7429 ada 26 parselde bulunan 20 ve 22 nolu bağımsız bölümler murisi İ. adına kayıtlı iken, 08.08.1999 tarihinde ölümü ile veraseten eşi F.ve müşterek çocuklarına intikal ettiği,davacının annesi davalı f. verdiği vekaletname ile dava konusu taşınmazlardaki payını 19.11.1999 tarihinde diğer davalılar H. ve Z.e bedelsiz ve muvazaalı olarak sattığını ileri sürüp, Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/105 (2002/856)Esasına kayıtlı tapu iptali tescil; mümkün olmadığı taktirde gerçek satış bedelinin tazmini davası açtığı, 2001/630 (2004/447) Karar sayılı ilamı ile davalı F. yönünden bedel tazmini davasının kabulüne; davalılar H.ve Z. yönünden tapu iptal ve tescil davasının reddine karar verildiği, kararın derecattan geçmek suretiyle 06.10.2008 tarihinde kesinleştiği; buna karşın davalı Fadime"nin de mirasçılara karşı aynı parsellere ilişkin evlilik birliği içinde edinilen mallardaki katkı payından kaynaklı Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/518 (2004/259) Esasına kayıtlı alacak davası açtığı,2003/947 (2005/119) Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne karar verildiği ve kararın kesinleşmediği görülmüştür.
Davacı; anılan temliki işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Yargılama sırasında 13.06.2007 tarihinde çekişmeli 7429 ada 26 nolu parselde bulunan A Blok 28 nolu bağımsız bölümün davalı f.tarafından dava dışı 3. kişi İlyas Türkan"a satış suretiyle temlik edildiği görülmektedir.
Bilindiği üzere, dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş HUMK.nun 186. maddesinde (6100 sayılı HMK’nun 125. maddesi) dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 125/1. maddesi; dava açıldıktan sonra davalı, dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde; davacı taraf seçim hakkını kullanarak, dilerse temlik eden ile olan davasından vazgeçerek davaya devralan kişiye karşı devam edebileceği, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebileceği hükmünü içermektedir.
Öte yandan;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Türk Medeni Kanunu"nun 706., 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 237.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince;hernekadar davalı f.kendisinin katkısı ile çekişmeli 7429 ada 26 nolu parselde bulunan A Blok 28,34 ve 37 nolu bağımsız bölümlerin bulunduğu arsanın alındığını savunmuş ise de Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/518 (2004/259) E. 2003/947 (2005/119) K. sayılı ilamı ile çekişmeli bağımsız bölümler dışında evlilik birliği içinde edinilen mallardaki katkı payından kaynaklı alacağa hükmedildiği gibi derecattan geçip kesinleşen Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/105 (2002/856) E. 2001/630 (2004/447) K. sayılı ilamı ile de davacının verdiği vekâlet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle aleyhine tazminata hükmedilmiştir. Yine davalılar H. ve Z.,mirasbırakanın inşa ettiği binadaki eksikliklerin giderilmesi amacıyla paraya ihtiyacının bulunduğu için çekişmeli 9476 ada 6 parselde bulunan 2 ve 7 nolu bağımsız bölümlerin 3. kişilere satıldığını,onlardan da H.in Almanya"daki kazancı ile satın aldıklarını savunmuşlar ise de; bağımsız bölümlerin mirasbırakan tarafından temlik edilen 3. kişiler olan M.ve M.tarafından hiç kullanılmadığı,her iki bağımsız bölümün de aynı tarihte 1/2"şer pay ile davalılar H. ve Z.e temlik edildiği, çekişmeli yerlerin resmi akit tarihindeki değerleri ile o tarihteki gerçek satış değerleri arasında açık ve aşırı nispetsizlik bulunduğu, mirasbırakının özellikle, o tarih itibariyle mal satma ihtiyacının olmadığı, mirasbırakanın üçüncü kişiler M. ve M."e çok düşük bedelle temlik etmesinin mâkûl ve zorunlu bir sebebinin bulunduğunun tespit edilemediği, devirlerin çok kısa aralıklarla yapıldığı görülmektedir. Böylece elde edilen tüm bilgi ve deliller yukarıdaki ilkelere birlikte değerlendirildiğinde muris tarafından eşine ve yaşları küçük olan ve alım gücü bulunmayan erkek çocuklarına 3. kişiler aracı olarak kullanılmak suretiyle yapılan temliki işlemlerin kız çocuklarından mal kaçırmak amaçlı dolayısıyla muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; çekişmeli 7429 ada 26 nolu parselde bulunan A Blok 34 ve 37 nolu bağımsız bölümler ile 9476 ada 6 parselde bulunan 2 ve 7 nolu bağımsız bölümler yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsiz olduğu gibi, 7429 ada 26 nolu parselde bulunan A Blok 28 nolu bağımsız bölüm yönünden davacı yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmadan yazılı şekilde karar verilmesi de doğru değildir.
Davacı vekilinin, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.