14. Hukuk Dairesi 2016/17059 E. , 2020/3887 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 31/12/2015 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine dair verilen 05/05/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, 1/2 payının bulunduğu 409 ada 7 parsel sayılı taşınmazın dava dışı önceki paydaşı tarafından diğer 1/2 payın 02.11.2015 tarihinde 80.000,00TL bedelle davalıya satıldığını, satışla ilgili kendisine noter bildirimi yapılmadığı gibi satış bedelinin de tapuda muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini ileri sürerek mahkemece tespit edilecek gerçek değeri karşılığında, dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı payın iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı itirazında bulunmuş; tapuda gösterilen değerin gerçek satış bedeli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının dava dilekçesinde bildirdiği adresine iki kez davetiye gönderilmiş olup her ikisinin de adresten ayrılmış olduğundan bahisle bila tebliğ iade edildiği, UYAP sisteminde yapılan araştırmada ise mernis adresinin bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde doğru adresini bildirmekle yükümlü olup tebligata yarar başka bir adresinin de tespit edilemediği gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
I- 7201 sayılı Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir.
a) Bu kanun değişikliğine göre, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Kanunun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat yapılması mümkün değildir. Muhataba çıkarılan ilk tebligatın, öncelikle bilinen veya gösterilen en son adresine, mavi renkli zarf kullanılmaksızın ve adres kayıt sistemindeki adres olduğuna ilişkin şerh verilmeksizin Kanunun 10. maddesine göre normal bir şekilde çıkarılması gerekir. Muhatabın bu adreste bulunmaması durumunda, tebliğ memurunca Kanunun 20 ve 21. maddesinin birinci fıkrası ile Tebligat Yönetmeliğinin 29. maddesi uyarınca, muhatap lehine olan araştırmalar yapılarak tebligatın kendisine ulaşması ve bilgilendirme işlemlerinin yerine getirilmesi gerekir.
b) Muhatabın gösterilen adresten sürekli olarak ayrılması ve yeni adresinin de tebliğ memurunca tespit edilememesi durumunda, tebliğ evrakının tebligatı çıkaran mercie geri gönderilmesi gerekir. Ancak bu aşamadan sonra, Kanunun 10/2. ve Yönetmeliğin 16/2. maddeleri nazara alınarak, tebliğ evrakının açık mavi renkli zarfla, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek, Kanunun 21/2. maddesine göre tebliği mümkün olabilecektir.
Tebligat Kanununun 10/2 ve 21/2. maddeleri farklı şekilde yorumlanarak, başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılması muhatabın savunma hakkını kısıtlayacağından, Anayasanın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesine ve Tebligat Kanununun yukarıda bahsi geçen hükümlerine aykırı olacaktır.
II- Tebligat Kanununun 35. maddesinin;
Birinci ve ikinci fıkralarında, gerçek kişilerle ilgili olarak, muhatabın kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmasından sonra, eğer bu kişi adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecbur olduğu; adresini değiştiren kişinin yeni adres bildirmemesi ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılacağı ve asılma tarihinin tebliğ tarihi sayılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için öncelikle, mahkemece aynı adrese usulüne uygun olarak en azından bir kere tebliğ yapılabilmiş olması gerekir. Bu şarta ilave olarak muhatabın adres kayıt sisteminde herhangi bir adresinin de bulunmaması gerekir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK"nın 150. maddesinin 1. fıkrasına göre usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Aynı Kanunun 150. maddesinin 5. fıkrası gereğince de işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacının dava dilekçesinde usulüne uygun olarak tebligata elverişli adresini bildirdiği, adına çıkarılan iki ayrı tebligatın da 26.01.2016 ve 17.02.2016 tarihlerinde bu adreste davacıya bizzat tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar, aynı adrese çıkarılan müteakip tebligatların davacının adreste bulunamadığı belirtilerek mahkemesine iade edilmesi üzerine dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemece, öncelikle bu dosya üzerinden daha önce geçerli bir tebligat yapılmış olduğu göz önüne alınarak davacıya 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesi hükmüne göre tebligat yapılması; davacının haklı bir sebep olmaksızın duruşmaya katılmaması halinde HMK"nın 150/1. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi, anılan yasanın 150/4. maddesinde belirtilen üç aylık süre içerisinde işlemden kaldırılan dosyanın yenilenmemesi halinde ise yasanın 150/5. maddesi hükmüne göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, yasal dayanağı bulunmayan gerekçe ile davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş; kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.