Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/5714
Karar No: 2012/2038
Karar Tarihi: 22.03.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/5714 Esas 2012/2038 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2011/5714 E.  ,  2012/2038 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tescil

    ... ile Hazine ve Oymaklı Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Suruç Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.05.2011 gün ve 245/259 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
    K A R A R

    Davacı, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle kadastro çalışmalarında tespit harici bırakılan mevki ve sınırları dava dilekçesine ekli krokide gösterilen iki parça taşınmazın adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Davalı ... Tüzel Kişiliği temsilcisine dava dilekçesi yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamış ve yanıt da vermemiştir.
    Mahkemece, zilyetlikle edinim koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, teknik bilirkişinin 12.04.2011 tarihli rapor ve ekli krokisinde 6 numara ile gösterilen 42754,32 ve 14 numara ile gösterilen 54330,30 m2 taşınmazların davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
    Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; Kadastro Müdürlüğünün karşılık yazısına göre, dava konusu taşınmaz bölümleri 1975 yılında yapılan kadastro çalışmalarında “taşlık” niteliğiyle tespit dışı bırakılmıştır. Dava, TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir.Bu tür davaların başarıya ulaşabilmesi için taşınmazlar üzerinde sürdürülen imar-ihya işlemlerinin tamamlanmasından sonra en az 20 yıl süre ile koşullarına uygun olarak zilyet olunması gerekmektedir. Mahkemece, davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme taşınmazın öncesi ve mevcut niteliğini belirlemekten uzak olduğu gibi, hüküm vermeye de yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgeye ilişkin 1985 ve 1999 tarihli hava fotoğrafları getirtilmiş ise de, zemine uygulanması ve dava konusu taşınmazların hava fotoğraflarındaki niteliğinin belirlenmesi; ayrıca dava konusu taşınmazların tespit dışı bırakılma tarihi ve mevcut hava fotoğraflarının tarihleri dikkate alındığında dava tarihinden geriye 20 yıllık zilyetliğin başlangıcı bakımından yetersiz görülmektedir.
    Bir arazinin kullanım süresi, niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihin en iyi belirlenme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu nedenle, davanın açıldığı 26.11.2010 tarihinden geriye doğru en az 20-30 yıl öncesine ait (1980-1990 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının getirtilerek yapılacak keşifte yöntemine uygun şekilde uzman bilirkişilerce uygulanması ve taşınmazların gerçek niteliğinin belirlenmesi zorunludur. Bu hava fotoğrafının stereoskopik aletle ve üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Hava fotoğraflarının bu şekilde incelenmesi durumunda taşınmazlar 3 boyutlu görülebilecek ve sınırları belirlenebilecektir. Bu yolla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespiti mümkün olabilmektedir. Mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak 3 kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla hava fotoğraflarının stereoskopik aletle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak, öncelikle çekişme konusu taşınmazların yerlerinin hava fotoğrafında gösterilmesi, daha sonra niteliğinin, imar-ihyanın başlangıç ve tamamlanma tarihinin, ne zaman kullanılmaya başladığının ve kullanım süresinin belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve diğer bilirkişi sözleri bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmazlar üzerinde imar-ihya işlemlerinin başladığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetliğin başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlenmeye çalışılmalıdır.
    Öte yandan; davacı, dava dilekçesinde uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümlerinin babasından kaldığını ileri sürmüş, yerel bilirkişi ve tanıklar nizalı taşınmazların babasının ölümünden sonra davacı tarafından tasarruf edildiğini ifade etmekle birlikte, davacıya ne şekilde intikal ettiği hususu açıklığa kavuşturulmamıştır. Mahkemece, yeniden yapılacak keşifde yerel bilirkişi ve tanıklara dava konusu taşınmazların davacıya intikal şeklinin de sorulması, miras bırakana ait mirasçılık belgesinin istenilmesi, uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümlerinin miras yoluyla intikal ettiği ve mirasçılar arasında yapılan taksimle davacıya düştüğünün belirlenmesi halinde yargılamaya devamla uyuşmazlığın esası bakımından bir hüküm kurulması gerekir. Ancak mirasçılar arasında taksim yapılmadığı ve dava dışı mirasçıların bulunduğu belirlendiği takdirde ise murisin ölüm tarihine göre terekenin elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olması halinde, elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygın bulunacağından ve TMK.nun 640 ve 702. maddeleri hükümlerine göre elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği arandığından, tasarrufi işlemler tüm mirasçıların katılımıyla yapılabileceğinden, kural olarak davada tasarrufi bir işlem olup, mirasçılardan biri veya bir kısmı tek başına adına tescil isteyemeyeceği gibi, tüm mirasçılar adına tescil istenilmediği için dışarıda kalan mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci tayini yoluyla da davanın yürütülmesi mümkün bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekir.
    Bundan ayrı; dava konusu taşınmazın tespit dışı bırakılma nedenine ve davada imar-ihya olgusuna dayanıldığına göre, imar ve ihya işlemlerinin de eksiksiz olarak belirlenmesi gerekir. Dosya kapsamına göre imar-ihyanın başlangıç tarihi, sürdürülüş şekli ve tamamlanma tarihleri yeterince araştırılmamıştır. Yine dosya içerisindeki belgelere, paftaya ve kadastro tutanaklarına göre, dava konusu taşınmaz bölümlerinin güneyinde yer alan dava dışı 516, 517, 519 ve 520 parsellere revizyon gören Aralık 1951 tarih ve 4 sayılı vd. tapu kayıtları nizalı taşınmazların bulunduğu kuzey yönünü Birdrej Takımı (Olukyanı Köyü) olarak göstermektedir. Anlaşmazlığa konu taşınmazların kuzey yönünde bulunan Olukyanı Köyü kadastro çalışma alanında tespit edilen 140 parsel mera vasfı ile sınırlandırılmıştır. Buna göre, eldeki dosyada uyuşmazlık konusu taşınmazlar yönünden mera araştırılması da yapılması gerekir. Dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde tahsisli mera olup olmadığının Özel İdare ve Tarım Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorulması; diğer yandan meradan yararı bulunmayan komşu köy halkı (Olukyanı Köyü dışında) arasından şeçilecek yerel bilirkişi ve tanıkların niza konusu taşınmazların bulunduğu yerde yeniden yapılacak keşfe 6100 sayılı HMK.nun 243 ve 244. (1086 sayılı HUMK. m.258) maddeleri uyarınca davetiye ile çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmazların aynına ilişkin olması nedeniyle HMK.nun 259 ve 290/2. maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların mümkün olduğunca taşınmaz başında dinlenmeleri, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde yüzleştirme yapılarak çelişkinin giderilmeye çalışılması (HMK.nun 261. maddesi) ve varsa ilgili mera tahsis tutanak, kroki ve eklerinin yapılacak keşifte zemine uygulanması, bu şekilde taşınmazların öncesi itibariyle niteliği, tahsisli veya kadim mera olup olmadıklarının veya meradan açılıp açılmadıklarının sorulup belirlenmesi suretiyle mera araştırması yapılması, ondan sonra imar-ihya koşulları ve davacının eklemeli zilyetliğinin başlangıç tarihinin tespitine çalışılması gerekir. Yine dava konusu taşınmazlarla aynı mevkide yer alan 521 ila 525 parsellerin itirazlı olduğu anlaşıldığına göre; söz konusu parsellere ilişkin bulunduğu takdirde hüküm dosyalarının getirtilerek nitelikleri ve uyuşmazlık konusu yönler bakımından bir değerlendirme yapılıp yapılmadığı hususu da nazara alınmalıdır.
    Mahallinde 08.04.2011 tarihinde yapılan keşfi müteakip jeoloji mühendisi bilirkişi Halef Karataş ile ziraat mühendisi Ali Rıza Öztürkmen tarafından birlikte düzenlenen raporda; uyuşmazlığa konu taşınmazların imar-ihya çalışmalarına muhtaç yerlerden olduğu belirtildikten sonra, imar-ihya çalışmalarının tamamlandığı ve tarım arazisi vasfını kazandığı belirtilmek suretiyle çelişkiye düşüldüğü gibi, talebe konu alanların geniş yüzölçümüne sahip olması nedeniyle de rapor içeriği taşınmazların niteliğini yansıtmaya yeterli bulunmamıştır. Yapılacak keşifde önceki bilirkişiler dışında 3 kişilik uzman ziraatçı bilirkişi seçilerek taşınmazların öncesi ve mevcut niteliğinin belirlenmesine çalışılması, dava konusu taşınmazlar üzerinde ne zamandan bu yana ekonomik amaca uygun zilyetliğin bulunduğu ve tasarruf edildiğinin, taşınmazların sulu mu yoksa kuru tarım arazisi mi olduğunun tespit edilmesi, bilirkişi raporlarının maddi bulgulara ve bilimsel gerçeklere uygun ve denetime elverişli olarak düzenlenmesi gerekir.
    3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Anılan maddenin kabul edilen ilk şekline göre sulu veya kuru toprak ayrımının 3083 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacağı kabul edilmişken, 3402 sayılı Yasanın 14. maddesinin 2. fıkrasının değişik son metnine göre “Sulu veya kuru arazi ayrımı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır” denilmiştir. Sulu ve kuru toprak ayırımını düzenleyen 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun tanımlar başlığını taşıyan 3. maddesinin j bendinde sulu tarım arazisi “Tarımı yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler” şeklinde tanımlanmıştır. Taşınmazların kuru-sulu niteliklerinin belirtilen hüküm ve tanımlara göre yapılması gerekir. Somut olayda; davacı açısından miktar araştırması yapılmış ise de taşınmaz davacıya babası tarafından devredilmiş olmakla, anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra babası ve diğer kardeşleri adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda belgesizden tescil edilen taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış zilyetliğe dayalı tescil davası olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi ve kanunda belirtilen limitlerin aşılıp aşılmadığı üzerinde durulması gerekmektedir. Mahkemece belirtilen hususlar araştırılarak, tüm dosya kapsamı ve oluşacak duruma göre uyuşmazlığın esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi