4. Hukuk Dairesi 2011/12520 E. , 2012/5935 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ...... tarafından, davalı ....... A.Ş adına ...... ve diğerleri aleyhine 14/07/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/04/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalılar ....... A.Ş ve ... vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ve davalılar tarafından temyiz olunmuştur.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının, davalılar ... ve ..."ya yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalılar ...... A.Ş ve ..."ün temyiz itirazlarına gelince;
Davacı, davalı şirkete ait...... isimli gazetenin 19.07.2009 tarihli sayısında davalı ..."ün hazırladığı ve diğer davalılar ... ve ..."nın görüşlerine de yer verilen "Hayat söndüren operasyonun mimarı" başlıklı haberde kendisine yönelik ağır hakaret ve isnatlarda bulunulduğunu, yazıda kullanılan ifadelerle şüpheli bir ortam yaratılarak kişiliğinin ve geçmişinin hedef alındığını, derin ilişkileri bulunan bir kişi olarak gösterildiğini, "...... Operasyonu" nun bazı cezaevlerinde Devlet hakimiyeti ve insan haklarının sağlanması için yapılan Milli Güvenlik Kurulu tavsiyesi ve alınan Hükümet kararı doğrultusunda gerçekleştirildiğini, tüm uygulamaların yasal çerçeve içerisinde kaldığını, yazıda Anayasanın basına tanıdığı eleştiri hakkı sınırlarının aşıldığını belirterek, davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulmalarını istemiştir.
Davalılar, yazıların basın özgürlüğü çerçevesinde, haber verme sınırları içerisinde görünen gerçekliğe uygun bulunduğunu, davacının kişilik haklarını rencide etmeye yönelik olmadığını belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Yerel mahkemece; yazıda geçen "HSYK yı kilitleyen ..."un geçmişinden kanlı sayfalar çıktı, ...... ...... Operasyonu ile 32 kişinin hayatını söndürdü..." şeklindeki ifadelerin dile getiriliş biçimi itibariyle, davacıyı cinayet işlemeye teşvik eden, bu işi organize eden bir kişi olarak gösterdiğini, bu durumun davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu gerekçesiyle davalılar ...... A.Ş ve haberi yapan ... yönünden istemin bir bölümü kabul edilmiş, diğer davalılar ... ve ..."nın kullandıkları ifadelerin eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği gerekçesiyle bu davalılar yönünden istemin reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu haberin içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde; HSYK da kararname görüşmeleri sırasında özel yetkili hâkim ve savcıların görev yerlerinin değiştirilmesi istemine yönelik farklı bir kararname teklifi ile gündeme gelen davacının, ...... Müdürlüğü görevini ifa ettiği sırada, cezaevleri ile ilgili alınan bir kısım kararların uygulanması sonucunda kamuoyunda " ...... Operasyonu" adı ile bilinen uygulamaların, ... davası olarak bilinen davadaki iddialar nedeni ile tekrar gündeme geldiği, bu dönemde ceza evlerinde çıkan olaylara karşı yapılan uygulamaların dönemin ...... insan hakları komisyonu üyesi olan ve ceza evlerindeki eylemlerin can kaybı olmadan sona erdirilmesi için oluşturulduğu belirtilen arabulucu heyetinde yer alan ... ve TTB 2. Başkanı olarak görev yaptığı belirtilen ..."nın görüşlerine de yer verilmek suretiyle eleştiri sınırları aşılmadan haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, yazı güncel bir konuya ilişkin olup; konunun kamuoyuna yansıyış biçimi göz önünde tutulduğunda, düşünsel bağlılığın korunduğu da kabul edilmelidir. Açıklanan nedenler karşısında, çatışan yararlar dengesinin davacı aleyhine bozulmadığı ve davalılar yönünden de hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği benimsenmelidir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalılar ...... A.Ş ve ... yararına BOZULMASINA; davacının davalılar ... ve ..."ya yönelik temyiz itirazının ilk bentdeki nedenle reddine, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/04/2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.