8. Hukuk Dairesi 2011/5612 E. , 2012/1975 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Geyve Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 14.03.2011 gün ve 224/146 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... dava dilekçesinde; 137 ada 12 sayılı parselin eşi ...’nın kardeşi ...’dan satın aldığını, kadastro çalışmaları sırasında, Hazine adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak Hazinenin tapu kaydının iptaliyle adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 137 ada 12 sayılı parselin tapu kaydının iptaline ve davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kazanmayı sağlayan zilyetlik, harici satın alma ve eklemeli zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli olmamıştır.
Davacı, ... dava konusu taşınmazı kayınbiraderi Selahattin’den satın aldığını, zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, eklemeli zilyetlikle birlikte kadastro öncesi zilyetliğinin 20 yılı aşkın bulunduğunu açıklayarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Dava konusu 137 ada 12 sayılı parsel 23.09.2008 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında taşınmazın köyde bulunmayan Selahattin Aslan’a ait bulunduğunu, ancak malikin tam olarak tespit edilebilmesi için adı geçenin tam olarak nüfus kayıt örneği ve diğer belgelerin teknisyenliğe verilmemesi nedeniyle Hazine adına tespit edildiği anlaşılmıştır. Kadastro tutanağı 14.04.2009 tarihinde kesinleşmiştir.
Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre davacının 10-15 yıl önce dava konusu taşınmazı Selahattin’den aldığı belirlenmiştir. Davacı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı Hazine vekili temyizinde taşınmazın dönüm değerinin 1000-1500 TL olduğu keşfen belirlendiğini, görev hususunun gözönünde bulundurulması gerektiğini ve komşu parsellere ait tutanaklar ile dayanağı belgeler getirtilmeden hüküm kurulduğunu belirterek hükmün bozulmasını istemiştir.14.07.2000 tarihinde yapılan keşifte tanıklar ve yerel bilirkişilerin bir kısmı taşınmazın dönümünün 1000 TL, bir kısmı ise, 1000-1500 TL değerinde olduğunu bildirmişlerdir. Taşınmazın miktarı ise 6823,88 m2’dir. 1000 TL’lik değer gözönünde tutulduğunda Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğu, ancak 1500 TL"lik dönüm değeri gözetildiğinde ise değerin Sulh Hukuk Mahkemesinin görevini aştığı görülmektedir. Bu bakımdan öncelikle yeniden yapılacak keşifte taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi ve buna bağlı olarak Sulh ya da Asliye Hukuk Mahkemelerinden hangisinin görevine girdiğinin saptanması gerekmektedir. Görev kamu düzeniyle ilgili olup mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulur.
Bundan ayrı, dava konusu 137 ada 12 parsele komşu aynı ada 1, 8, 10 ve 11 sayılı parsellerin kadastro tutanakları ve ekleriyle kadastro sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, yeniden yapılacak keşifte komşu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, komşu kayıt ve belgelerin taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişiyle krokisi üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, böylece taşınmazın gerçek niteliğinin saptanması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258 ve 259 (HMK.m. 243, 244, 259 ve 290/2) maddeleri gereğince davetiyeyle keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmeleri, davacı taşınmazı dava tarihinden geriye doğru 10-15 yıl önce haricen satın aldığı ve taşınmaz üzerinde bağımsız 20 yıllık zilyetliğinin bulunmadığı, bu nedenle TMK.nun 996. maddesi gereğince satıcısının eklemeli zilyetliğine dayandığı gözetilerek satıcı Selahattin Ayna (Aslan) bakımından da 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca miktar araştırmasının yapılması, Selahattin’in belgesizden taşınmaz edinip edinmediğinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğü ile zilyetliğe dayalı tescil davaları açıp açmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden zilyetliğe ait tescil dosyalarının ise ait olduğu mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlamaları yönünden gözönünde tutulması, ondan sonra toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Öte yandan genel mahkemelerde açılan davalarda hakim tarafların gösterdikleri tanık ve delillerle bağlı olup kendiliğinden kadastro bilirkişilerini tanık olarak dinleyemez. Keşifte re"sen dinlenen kadastro bilirkişilerinin beyanlarına bu nedenle değer verilemez.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.