20. Hukuk Dairesi 2015/9541 E. , 2015/10903 K.
"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Denizli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2015
NUMARASI : 2012/21-2015/82
DAVACI : O.. K..
DAVALI : Hazine
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 19/03/2015 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı O.. K.. vek. Av. Y.. S.. tarafından istenilmekle, tayin olunan 20/10/2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı O.. K.. vek. Av. B.. A.. ile diğer taraftan davalı Hazine vek. Av. G.. T.. geldiler başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkilinin tapu siciline güvenerek satın aldığı Bağbaşı mahallesi 334 ada 12 ve 63 parsel sayılı taşınmazların Denizli Kadastro Mahkemesinin 2003/3 E. 2004/3 karar sayılı ilâmıyla, dere yatağında kaldığından bahisle, 12 sayılı parselin tamamını, 63 sayılı parselin de bir kısmının tapusunun iptal edildiğini belirterek, 50.000.-TL tazminatın Hazineden alınarak davacıya verilesini talep etmiştir.
Davacı vekili, 05/03/2014 tarihinde harcını yatırmak suretiyle tazminat miktarını 80640,04.-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Hazine vekili zamanaşımı süresinin dolduğu, taşınmazın hükmen Hazine adına tesciline karar verildiği ve sicilin hukuka aykırı tutulmadığı iddiasıyla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 50.000.-TL’nin dava, 9.205,06.-TL’nin ıslah tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemenin 08/06/2015 günlü tavzih kararı ile hüküm fıkrası “Davanın kısmen kabulü ile 50.000.-TL’nin dava, 9.205,06.-TL’nin ıslah tarihi olan 05/03/2014 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde düzeltilmiştir.
Dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Dosyada içerisindeki bilgi ve belgelerden; Denizli Kadastro Mahkemesinin 1993/24 E. 1998/20 K. sayılı ilâmıyla 334 ada 12 parsel sayılı 3853,12 m² yüzölçümündeki taşınmazın tamamının, 334 ada 11 parsel sayılı taşınmazın ise (B) harfiyle işaretli 9345,13 m²"lik bölümünün R.. O.. adına tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmesi üzerine 334 ada 12 sayılı parselin aynı ada ve parsel numarasıyla 334 ada 11 sayılı parselin (B) harfiyle işaretli bölümünün ise 334 ada 58 parsel numarasıyla tarla niteliğiyle R.. O... adına tescil edildiği, 17/07/2000 tarihinde R.. O.. mirasçılarının taşınmazları tapuda adlarına intikallerini yaptırdıkları ve aynı gün davacı SS O.. K..ne sattıkları; taşınmazlar tapuda davacı şirket adına kayıtlı iken Hazine tarafından Denizli Kadastro Mahkemesinin 1993/24 E. 1998/20 K. sayılı
dosyasında taraf oldukları halde gerekçeli kararın kendilerine tebliğ edilmediği gerekçesiyle kararın temyiz edildiği, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 03/04/2003 tarihli ilâmı ile hükmün bozulduğu, kadastro mahkemesince bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda 21/09/2004 gün ve 2003/3 E. 2004/4 K. sayılı ilâmıyla 334 ada 12 parselin (3853,12 m²) tamamının, 334 ada 11 parsel sayılı taşınmazın daha önce R.. O.. adına tesciline karar verilen (334 ada 58 parselin) 9345,13 m²"lik bölümün 3999,13 m²"lik kısmının dere yatağı olması nedeniyle Hazine adına tesciline, 9345,13 m²"lik bölümün 5346 m²"lik kısmının ise SS O.. K.. adına tapuya tesciline karar verildiği, hükmün Yargıtay denetiminden geçerek 19/03/2007 tarihinde kesinleştiği, daha sonra 05/10/2007 tarihinde hükmün infaz edilerek, 334 ada 12 sayılı parselin aynı ada ve parsel numarasıyla, 334 ada 58 parselin 3999,13 m²"lik bölümün ise 334 ada 65 parsel olarak tarla niteliğiyle Hazine adına tescil edildiği, (334 ada 58 parselin 5346 m²lik bölümü S.S. O.. Konut Yapı adına tescil edilmiştir.) 10/10/2007 tarihinde ise Hazine adına kayıtlı taşınmazlardan DOP payı düşülüp birleştirilerek arsa niteliğiyle 518 ada 1 parsel numarası ve 5539,00 m² yüzölçümüyle Hazine adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), T.. ve Diğerleri-Türkiye davası kararında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğunu ve sözkonusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saymış, K..-Türkiye davasında ise, başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak, gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının 1 nolu Ek Protokolün 1. maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğününün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu, kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayın hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğunun kapsamı, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hataları da kapsamaktadır. Bir başka deyişle, kadastro işlemleri, tapu kütüğünün oluşumuna dayanak oluşturduğundan, bu işlemler nedeniyle tapu kütüğünde oluşacak yanlışlıklar nedeniyle doğacak zararlar da TMK"nın 1007. maddesi kapsamındadır. Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (aynî) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir.
Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E., 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E., 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E., 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir.
Taşınmazların niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında, Denizli Kadastro Mahkemesinin 2003/3 E. 2004/3 K. sayılı kararı ile dava konusu parsellerin davacıya ait tapu kayıtlarının dere yatağı olduğu gerekçesiyle iptal edildikleri, her ne kadar dere yatakları özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de, genel arazi kadastrosu ve mahkeme kararı ile taşınmazlar hakkında tapu kütüğünün gerçek kişiler adına oluşturulduğu, daha sonra intikal ve satış ile davacıya geçtiği, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğu, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının tazmininin gerektiği ayrıca davalı Hazine tarafından zamanaşımı definde bulunulmuş ise de TMK"nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmediğinden, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki (818 sayılı Kanunun 125. maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği ve tapu iptaline ilişkin hükmün kesinleştiği 19.03.2007 tarihinde zararın oluştuğu, bu tarihten davanın açıldığı 13/01/2012 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin de dolmadığı anlaşılmaktadır.
Ne var ki; hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda, değerlendirme tarihi olarak tapu kaydının iptaline ilişkin kararın infaz tarihinin alınması, değerlendirme tarihinden sonra tapudaki DOP kesintisi nedeniyle taşınmazların niteliğinin arsa olarak kabul edilmesi ve taşınmazların m² değerinin kişisel tecrübeye göre 11.-TL olarak belirlenmiş olması nedeniyle rapor hükme yeterli değildir.
Bu nedenle; tapusu iptal edilen taşınmazların niteliği 17.04.1998 gün 1996/3-1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ve Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün 1983/6122 sayılı kararı gözetilmek suretiyle belirlenen niteliği arsa olarak belirlenir ise, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmazlara yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihi olan 19/03/2007 tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren, emsal ile dava konusu taşınmazların eksik ve üstün yönlerini karşılaştırıldığı rapor alınması, yapılacak keşifte, taşınmazları ve geniş çevresini gösterir fotoğraflar çektirilerek dosya arasına konulması, taşınmazı ve geniş çevresine ilişkin olarak hâkim gözleminin keşif zaptına yazılması,
Taşınmazların niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmazlara yönelik olarak, sulu olup olmadıkları, yerleşim alanlarına uzaklıkları, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmazlar üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak taşınmazların değeri, iptal kararının kesinleştiği 19/03/2007 tarihine göre hesaplanmalı, taşınmazların varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre hesaplattırılmalı, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahibinin oluşan gerçek zararları saptanması gerekirken eksik inceleme ve araştırılma sonucu verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili Av. Y.. S.. ve davalı Hazine vekili Av. S.. S..’nin temyiz itirazının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100.-TL vekâlet ücretinin davanın taraflarından karşılıklı olarak alınarak diğerine verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK"nın 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK"nın 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/11/2015 tarihinde oy birliği ile karar verildi.