16. Hukuk Dairesi 2016/14731 E. , 2020/1970 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
KANUN YOLU : TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen 16.06.2020 gün ve saatte temyiz eden taraftan gelen olmadı. Aleyhine temyiz istenilen ... vekili Avukat ... geldi. Gelenin yüzüne karşı duruşmaya başlandı. Sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda, ... İlçesi ... Köyü çalışma alanında bulunan 140 ada 32 parsel sayılı 24.106,58 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacılar ... ve arkadaşları tapu kaydına dayanarak taşınmazın payları oranında adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli taşınmaz davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemce, çekişmeli taşınmazın 1959 tarihi itibariyle tapulu olduğu, tapulu taşınmazların devrinin resmi şekilde yapılmadığı sürece geçerliliğinin bulunmadığı, hakkın devri sonucunu doğurmadığı, davacılardan ... ile davalı ... arasında düzenlenen 21.10.2003 tarihli harici satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu"nun 237., Tapu Kanunu"nun 26. ve 27., Medeni Kanunu"nun 705. ve Noterlik Kanunu"nun 44. maddeleri uyarınca resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu, geçersiz akde dayalı olarak yapılan kadastro tespitinin de yolsuz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmadığı gibi uygulanan kanun hükümlerinde de hataya düşülmüştür.
Dava kadastro tespitinden önceki sebeplere dayalı olarak tespitin kesinleşmesinden sonra 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılan tapu iptali ve tescili istemine yöneliktir. Davacı taraf çekişmeli taşınmazın Kasım 1959 tarih 31 nolu iskanen 1/7 paylı olarak davacılar ..., ..., davacıların babası ..., anneleri ..., kız kardeşleri ... ile amcaları Mehmet (davalı ...’ın babası olur) adına verilen, tedavülleri Ekim 1982 tarih 6 ve Mayıs 1983 tarih 5 nolu tapu ile babaları ...’in 1/7 payının oğlu davacı ...’e kayden tescili ile oluşan tapu kaydı kapsamında kaldığını, taşınmazın taksim edilmediğini, davacılardan ...’ın taşınmazın tamamını davalı tarafa haricen satmasının hukuken geçerliliğinin bulunmadığını ileri sürerek 1/4"er paylı olarak adlarına tescilini istemekte, davalı ... ise, tapu kayıt malikleri arasında taksim yapıldığını, çekişmeli taşınmaz ile aynı tapu kapsamında kalan diğer 139 ada 1, 140 ada 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazları da satın aldığını, kadastro sırasında adına tespit ve tescil edildiğini, davacılar tarafından kötü niyetli olarak yalnızca 140 ada 32 parsel hakkında dava açıldığını savunmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 13. maddesinde; tapuda kayıtlı taşınmaz malın, kayıt sahibi veya mirasçıları zilyet bulunuyorsa; kayıt sahibi adına, kayıt sahibi ölmüş ise mirasçıları adına, mirasçılar tayin olunamazsa, ölü olduğu yazılmak suretiyle kayıt sahibi adına, kayıt sahibi veya mirasçılarından başkası zilyet bulunuyorsa; kayıt sahibi veya mirasçılarının kadastro teknisyeni huzurunda muvafakatları halinde zilyet adına, zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına, tespit edileceği düzenlenmiştir.
Keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ve tanıkların beyanları ile talimat yoluyla dinlenen davalı tanık beyanlarına göre çekişmeli taşınmaz ile çevresinin tapu kaydı kapsamında kalan taşınmazlar olduğu, malikleri arasında paylaşıldığı ve kadastro tespitlerinin de bu kullanım durumuna göre yapıldığı, davacılardan ...’ın da kendisine düşen taşınmazı davalıya harici senetle sattığı, keşif sonucunda düzenlenen fen bilirkişi raporuna göre çekişmeli taşınmaz ile komşu 9 adet taşınmazın tapu kaydının sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Tapu kayıt kapsamında kalan ve davalı tarafın, davacı ..."dan aynı senetle satın aldığını savunduğu aynı ada 29, 31, 28 parselin davacı ..., aynı ada 33 parselin davacı Rıza, aynı ada 26 ve 34 parsellerin davacı ... adına, 24 ve 25 parsellerin de davalı ... adına müstakilen tespit ve tescillerinin yapıldığına göre tapu malikleri arasında taksimin yapıldığının kabulü gerektiği açıktır.
Diğer yandan, tapulu taşınmazların tapu malikleri arasında taksim edilmesi halinde tapusuz hale dönüşmesi söz konusu olmaz. Kural olarak satın alanın mülkiyeti kazanabilmesi için tapu dışı satışı ispatlaması yanında 3402 sayılı Kanun"un 13/B-b maddesi gereğince harici satış tarihi ile kadastro tespitinin yapıldığı tarih arasında 10 en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunması zorunludur. Ancak bu kural, anılan maddede yer alan düzenleme gereğince taşınmazda kayıt maliklerinden başkasının zilyet olması halinde geçerli olup, tapu malikleri ve mirasçıları arasındaki tapu dışı satışlarda bu sürenin aranmayacağı kuşkusuzdur. Somut olayda, taşınmazı kapsayan tapu kaydının 1/7 payı davalının murisi Mehmet adına kayıtlı olup zilyet olan davalının da miras yoluyla gelen hakkı bulunduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca açıklanan nedenle, tapu dışı satın alma tarihi ile kadastro tespiti arasında 10 yıllık süre geçmemiş olmakla beraber 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 13/B-b maddesi koşullarının gerçekleşmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken Mahkemece, delillerin takdiri ve kanun hükümlerinin nitelendirilmesine yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi; kabule göre de, davacıların dayandığı tapu kaydının 1/7 payının davalının babasına ait olduğu gözden kaçırılmak suretiyle taşınmazın tamamının davacılar adına tesciline karar verilmesi dahi isabetsiz olup, davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.