17. Hukuk Dairesi 2015/19190 E. , 2016/366 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulü kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; 21/05/2009 günü davacıların desteğinin araçta yolcu olarak bulunduğu sırada davalının sürücüsü olduğu karşı aracın kusurlu hareketi nedeniyle meydana gelen kazada desteğin vefat ettiğini belirterek anne ve babası için ayrı ayrı 10.000,00"ar TL manevi tazminat, 7.500,00"er TL maddi tazminat istemiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile, ... yönünden 500 TL cenaze gideri, 5.846,79 TL destek tazminatı, 7.000,00 TL manevi tazminatın; ... yönünden 500TL cenaze gideri, 7.000 TL destek tazminatı, 7.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, davacıların murisinin ölümü nedeni ile 6098 sayılı TBK m. 53 gereğince destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası"nın 88. maddesi gereğince bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.
HGK"nun 1981/9-533E. ve 1983/724K. sayılı ilamında; "bir davacının kendilerinin tamamen kusursuz olduğundan söz ederek zararlı sonucu meydana getiren müteselsil borçlulardan biri aleyhine açtığı bir davada, zararın tümünü talep etmesi, örtülü olarak değil, aksine 818 sayılı BK"nın 142.maddesinde öngörülen teselsül kuralına açık bir şekilde dayandığının en belirgin örneği olduğu" ifade edilmiştir.
Somut olayda; davacılar vekili, desteğin yolcu olarak bulunduğu araçla çarpışan karşı aracın sürücüsüne davasını yöneltmiştir. Desteğin yolcu olduğu ve kusursuz olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda anılan madde uyarınca ve müteselsil sorumluluk hükümlerine göre, üçüncü kişilere karşı verilen zararlarda, dış ilişkide tam kusura göre sorumlu tutulması gerekmektedir. Oysa ki, davalı aleyhine hükmedilen tazminatın kusur oranına göre hesaplandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, tam kusura göre hesaplanan miktara hükmedilmesi gerekirken, kusur indirimine göre belirlenen miktara hükmedilmesi isabetli olmamıştır.
3-Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre (6098 sayılı BK. md. 56), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 1.425,21 TL kalan harcın temyiz eden davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 14/01/2016 gününde Üye ..."ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacı vekili, 21.5.2009 günü davacıların desteği araçta yolcu iken davalının tamamen kusurlu hareketleri ile meydana gelen kazada desteğin vefat ettiğini belirterek ayrı ayrı anne ve baba için 10.000 TL manevi tazminat ve 7.500 TL maddi tazminat talep etmiştir.
Mahkemece davanın gerekçeli kararda açıklandığı üzere kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davacılar ve davalı vekilince temyiz edilmiş, sayın Yüksek Dairece özetle "birden fazla kişi zarara sebebiyet verdi ise bunlar müteselsil sorumlu olurlar, desteğin yolcu olduğu, kusursuzluğu nazara alınarak davalının kusur oranına göre değil, tam kusura isabet eden miktara hükmedilmesi gerekir, ayrıca manevi tazminat azdır" gerekçesi ile bozulmuştur.
Olayın oluş şekli ve dosya kapsamına göre manevi tazminatın azlığı şeklindeki bozma görüşüne katılıyorum.
Ancak maddi tazminatın tamamından davalının sorumlu tutulması görüşüne katılmıyorum.
Zira davacı dava dilekçesinde açık ve seçik olarak davalı sürücünün tamamen kusurlu olduğuna dayanmış, dava dışı üçüncü kişinin kusuruna dayanmamış; hatta hiç bahsetmemiş ve tazminatı bu kişiden istemiştir.
HMK 26.maddesine göre hakim, tarafların talepleri ile bağlıdır. Davacının talebi davalının %100 kusuruna dayalı tazminat istemidir. Yargılama da ise davalının %30, desteğin içinde bulunduğu araç sürücüsünün %70 kusurlu olduğu belirlenmiş ve mahkemece benimsenmiştir. Bu benimseme doğru olup dava dilekçesinde davalı veya davalıların tam kusurlu olduğunu iddia ederek dava açan davacı sonradan dava dışı kişinin kusuruna isabet eden miktarı da müteselsil sorumluluk nedeniyle davalıdan isteyemez. Bu talep HMK 319.maddesine göre iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında kalır.
Bu durumda somut olayda mahkemece davacının talebi nazara alınarak davalının kusur oranına göre tazminata hükmedilmesi yerinde olup bu hususun bozma nedeni yapılmaması ve kararın sadece davacılar yararına verilen manevi tazminatın azlığı gerekçesi ile bozulması gerektiği görüşünde olduğumda sayın çoğunluğun 2 nolu bozma görüşüne katılmıyorum.