8. Hukuk Dairesi 2012/1000 E. , 2012/1911 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ve müşterekleri ile Hazine, ... ve müdahil davalı ... aralarındaki tescil davasının reddine dair Devrek Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 25.03.2009 gün ve 638/322 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, vekil edenlerine ait 133 ada 207, 209 ve 211 parseller içinde olması gerekirken kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol olarak gösterilen taşınmaz bölümünün kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı olarak müvekkileri adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Müdahil davacı Hidayet Karaca, dava konusu edilen taşınmaz bölümünün adına kayıtlı 133 ada 334 parsel sayılı taşınmazına gidip gelmesi için kullandığını, bu yerin yol niteliğinde olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili ile davalı ... temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, kadastro çalışmalarının yapıldığı tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 20 yıllık kazanma süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamalarına göre; tespit dışı bırakılan bir yerin, Türk Medeni Kanununun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddesi hükümlerine göre, tapuda tescil edilebilmesi için, tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten, dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile anılan maddelerde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir. Kural bu olmakla beraber Daire uygulaması gereğince, tespit dışı bırakılma tarihinden itibaren makul süre içerisinde açılan davalarda, tespit dışı bırakılma tarihinden önceki zilyetliğin kazanma bakımından tespitten sonra başlayacak zilyetliğe eklenmesi mümkündür.
Somut olayda: dava konusu taşınmaz bölümü; dosyada bulunan ve davacılar adına tespit ve tescil edilen taşınmazlardan 133 ada 211 parsele ait kadastro tutanağına göre, 06.04.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol olarak gösterilmiştir. Temyiz incelemesine konu eldeki dava ise, 31.07.2007 tarihinde açılmıştır.
Kadastro çalışmalarının yapılmasıyla paftasında yol olarak bırakıldığı tarihten itibaren davanın açıldığı tarihe kadar makul süre geçmemiştir. Eş anlatımla, dava makul sürede açılmıştır. Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş, tarafların tanık ve tüm delillerini sunmaları için kendilerine süre ve imkan tanınması, yerel bilirkişi ve tanıkların aynı Yasanın 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiye ile çağırılıp, aynı Kanunun 259/2 ve 290/2. maddeleri hükümleri uyarınca keşifte dinlenmelerinin sağlanması, zilyetliğin başlangıç ve sürecinin, taşınmazın öncesinin ne ve kime ait olduğunun, kimler tarafından ne şekilde kullanıldığının, uyuşmazlık konusu olan bu yerin halen kimler tarafından zilyet ve tasarruf edildiğinin, taşınmazın kadim yol mu yoksa kadastro sonrasında bırakılan bir yol mu olduğunun kendilerine sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde 261/1. maddesi gereğince çelişkinin giderilmesi, davetiyeyle gelmemeleri halinde 245. maddesinin dikkate alınması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken maddi olay ve hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek ve iddianın tespit sonrası nedene dayandığı düşüncesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 19.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.