
Esas No: 2015/44
Karar No: 2019/312
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/44 Esas 2019/312 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 199-330
Sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme, kasten yaralama ve kaçmaya imkan sağlama suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, Bursa 14. Asliye Ceza Mahkemesince 08.03.2011 tarih ve 199-330 sayı ile; sanığın görevi yaptırmamak için direnme ve kasten yaralama suçlarından CMK"nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatine, kaçmaya imkan sağlama suçundan ise TCK"nın 294/2-3-6, 62, 53, 58/6 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 5 ay 23 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.
Mahkûmiyet hükmünün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 08.05.2014 tarih ve 10762-5850 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.06.2014 tarih ve 294495 sayı ile;
"Uyuşmazlık konusu, sanık ... ve ... hakkında yakalama kararının infazı ve gözaltına altına alınma işlemi sırasında, henüz infaz gerçekleşmeden, görevli polis memurlarının sanıkları kendi hakimiyet alanına sokmadıkları sırada, sanıkların, müşteki polis memurlarına infazın yapılmasına engel olmak için tehditte bulunmaktan ve profil demir ile saldırmaktan ibaret eyleminin, TCK 294/2 maddesinde yazılı hükümlünün kaçmasına imkan sağlama suçu ya da TCK 265/1-4 maddesi kapsamında görevli memura etkin direnme suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
Görevi yaptırmamak için direnme
Madde 265- (1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi halinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Suçun, silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır hükmünü içermektedir.
TCK 265/1 maddesinde yazılı görevi yaptırmamak için direnme suçu, görevli memurun ifa ettiği görevini yerine getirmesini engellemek amacıyla görevli memura yönelik cebir veya tehdit kullanarak direnen kişinin eylemi müeyyide altına alınmaktadır.
Bu suçun düzenlenmesiyle, kamu görevini sürdüren kişilerin görevini barış içinde ve kesintiye uğratmadan ve görevlilerini saygın biçimde yerine getirilmesini sağlamak amaçlanmaktadır.
Failin, görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır.
Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılması durumunda cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır.
Kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeğe elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını anlaşılmalıdır.
"Madde 294- (1) Gözaltına alınanın veya tutuklunun kaçmasını sağlayan kişi, bir yıldan yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Hükümlünün kaçmasını sağlayan kişi, çekilecek olan hapis cezasının süresine göre iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, hükümlünün cezası;
a) Müebbet hapis cezası ise, beş yıldan sekiz yıla
b) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ise, sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçların, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Kaçması sağlanan kişi sayısının birden fazla olması halinde, bu sayı göz önünde bulundurularak, verilecek ceza üçte birden bir katına kadar artırılır.
(5) Bu suçların gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün muhafaza veya nakli ile görevli kişiler tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza, üçte biri oranında artırılır.
(6) Bu suçların üstsoy, altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında indirilir.
(7) Bu suçların işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(8) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün, muhafaza veya nakli ile görevli kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmasından yararlanarak kaçması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklinde düzenlemeyi içermektedir.
TCK 294/2 maddesi, hükümlünün kaçmasına sağlama suçu, kaçma eyleminin gerçekleşmesiyle oluşmaktadır. Bu suç serbest hereketli suç olup suçun oluşması için kaçmayı sağlamak yeterlidir. Herhangi bir zarar veya somut tehlikenin oluşması şartı aranmamaktadır. Bu suç ile hükümlünün cezasını çekmesinin sağlanması amaçlanmakta ve cezası infaz edilen kişinin cezasını çekmesinde, toplumsal yarar bulunduğu gözetilmektedir.
Hükümlünün cezasını infaz etmesi amacıyla yakalanan kişinin, yakalandığı yerde veya kakakolda iken veya cezaevine nakledildiği sırada, kaçmasını sağlama eylemleri atılı suçu oluşturmaktadır.
Ancak hükümlü kişi hakkında, yakalama, ve muhafaza edip tutma, kolluğun eğemenlik altını alma mahiyetini taşıyan eylemlerin gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Maddi olayda, sanıklar Hüseyin ve ... hakkındaki yakalama kararını infaz etmek için sanıkların işyerine gelen müşteki polis memurlarının, Hüseyin ve İbrahim"e yakalama müzekkeresinin içeriğini açıklayıp, polis otosuna bindirmek istedikleri sırada sanıkların görevli polis memurlarına mukavemet gösterdiği, sanık ..."in eline geçirdiği 60 cm boyundaki profil demir parçası ile polis memuru ..."ye vurarak BTM ile giderilebilecek derecede yaraladığı, bu mücadele esnasında hakkında yakalama kararı olan ..."in kargaşadan istifade ederek olay yerinde kaçması şeklinde gerekleşen eylemde,
Dosyada bulunan 02/01/2011 tarihli olay, yakalama, üst arama ve el koyma tutanağı göz önüne alındığında, sanıklar yakalama kararının infaz edileceği sırada, görevlilere karşı gelerek bağırmaları ve sanık ..."in demir çubukla görevli polis memuruna saldırarak görevli ..."nün yaralanmasına neden olması ve sanıklardan ..."in bu kargaşadan yararlanarak kaçmasında görevli polis memurlarının henüz sanık ..."i gözaltına almadıkları, yakalamalı bulunan sanıkları kendi fiili hakimiyet alanına sokmadıkları sırada, sanık ..."in işyerinden kaçmasının TCK 292/1. maddesinde yazılı suçu firar suçunu, diğer sanık ..."in eyleminin TCK 294/2. maddesinde yazılı hükümlünün kaçmasına imkan sağlama suçunu oluşturmadığı kabul edilmelidir.
Sanık ... ve oğlu olan diğer sanık ... hakkında 1 ay hapsen tazyik kararları bulunduğu ve bu kararların kesinleştiği ve bu cezaların infaz edilmesi amacıyla sanık ..."in işyerine gelen müşteki polis memurlarına karşı gelerek direnme eylemlerinin bir bütün olarak görevli memura etkin direnme suçunu oluşturduğu, sanık ..."in, yakalama emrine ilişkin görevi yerine getirmeye çalışan polis memurlarına karşı direnerek, babası olan sanık ..."in karakola götürülmesini engelleme amacıyla hakaret ettikleri ve sanık ..."in eyleminin TCK 265/1. maddesinde yazılı görevli memura etkin direnme suçunu oluşturduğu hâlde, sanık ... hakkında yasal öğeleri oluşmayan TCK 294/2. maddesince hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 05.12.2014 tarih ve 5852-12261 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve kaçmaya imkan sağlama suçları ile sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan beraat hükümleri temyiz edilmediğinden kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kaçmaya imkân sağlama suçunu mu yoksa görevi yaptırmamak için direnme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, sanığın fiilinin nitelik yönünden üçe bölünerek görevi yaptırmamak için direnme ve kasten yaralama suçlarından beraat, kaçmaya imkân sağlama suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması suretiyle hükmün karıştırılıp karıştırılmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ..."in, inceleme dışı sanıklardan ..."in oğlu, ..."in de kardeşi olduğu,
İnceleme dışı sanık ... hakkında Bursa 6. İcra Ceza Mahkemesinin 01.10.2009 tarihli ve 420-4091 sayılı kararıyla taahhüdü ihlal suçundan verilen ve itiraz edilmeksizin 20.01.2010 tarihinde kesinleşen 1 ay tazyik hapsi nedeniyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.11.2010 tarihinde yakalama emri düzenlendiği,
Sanık ..."e atılı hırsızlık suçundan Borçka Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 2009/62 Esas sayılı davada da Mahkemece 21.09.2010 tarihinde sanık hakkında CMK"nın 98. maddesi uyarınca yakalama emri düzenlendiği,
02.01.2011 tarihli olay, yakalama, üst arama ve el koyma tutanağında; kolluk görevlisi olan şikâyetçiler ..., ... ve ..."in, haklarında yakalama emri düzenlenen inceleme dışı sanık ... ile sanık ..."in yakalanmaları için Özdemir Kasa adlı iş yerine geldiklerinde inceleme dışı sanık ..."le karşılaştıkları, kendisine hakkında yakalama emri olduğunu söylediklerinde inceleme dışı sanık ..."in "ben hırsız mıyım, ben, buradan götüremezsiniz" diye söylediği, bu esnada inceleme dışı sanık ..."in yanına diğer inceleme dışı sanık ... ile sanık ..."in geldikleri, sanık ..."e de hakkında yakalama emri olduğunu bildirdiklerinde, inceleme dışı sanık ... ile sanık ..."in görevlilere mukavemette bulunup "bizi götüremezsiniz" dedikleri, şikâyetçilerin sanık ..."i ekip aracına bindirmeye çalışırlarken inceleme dışı sanık ..."in olaya müdahale edip kargaşa yaratarak inceleme dışı sanık ... ile sanık ..."i şikâyetçilerin elinden almaya çalıştığı, bu sırada sanık ..."in de yüksek sesle bağırarak "nerede benim silahım, silahımı içeriden alıp geleyim, hepinizi vuracağım" diyerek işyeri içerisinde bulunan odaya girdiği, bir süre sonra elinde yaklaşık 60 cm uzunluğunda, 4x4 cm genişliğinde profil demir boru ile gelerek şikâyetçilere saldırdığı, bu saldırı sırasında elindeki boruyla şikâyetçi ..."nün sağ el ve sol diz kapağına vurduğu ve "sizin hepinizi öldüreceğim, ben cezaevine çok girdim çıktım, zaten bu olaylara alışığım" diyerek şikâyetçileri tehdit ettiği, bu kargaşadan faydalanan inceleme dışı sanık ..."in de olay yerinden kaçtığı bilgilerine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığında düzenlenen 02.02.2011 tarihli rapora göre; şikâyetçi ..."nün sağ el 3 ve 4. MKP dorsumlarında minimal, sol diz kapağı bölgesinde 1 cm çaplı hiperemik zeminde sıyrık alanları izlendiği ve yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilecek nitelikte olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Şikâyetçi ...; olay günü inceleme dışı sanık ... ve sanık ... hakkındaki yakalama kararlarının infazı için iş yerlerine gittiklerini, dükkanda inceleme dışı sanık ..."in olduğunu görüp hakkında yakalama emri olduğunu açıkladıktan sonra ekip arabasına binmesini söylediklerini, ardından olay yerine inceleme dışı sanık ..."le sanık ..."in geldiğini, sanık ..."e de hakkında yakalama emri olduğunu söyleyip ekip aracına binmesini söylediklerinde üçünün de bağırıp kendilerine engel olmaya çalıştıklarını, yaşanan arbede sırasında sanık ..."in dükkan içerisine girip buradan getirdiği demir sopayla ayağına vurmaya başladığını, kendisini korumak isterken sanığın boruyla eline de vurduğunu, kargaşa esnasında inceleme dışı sanık ..."in kaçtığını,
Şikâyetçi ...; olay günü inceleme dışı sanık ... ve sanık ... hakkındaki yakalama kararlarının infazı için iş yerlerine gittiklerini, dükkanda inceleme dışı sanık ..."in olduğunu görüp dükkanın dışına çağırdıklarını, olayı anlatıp dükkana bakacak yakınlarını ve çocukların çağırmasını ve dükkanı onlara bırakmasını söylediklerini, inceleme dışı sanık ... çocuklarını telefonla aradıktan sonra olay yerine inceleme dışı sanık ... ve sanık ..."in geldiğini, sanık ..."in kendilerine bağırmaya başladığını, onunla aralarında arbede yaşanırken inceleme dışı sanık ..."in olay yerinden kaçtığını, olay sırasında sanık ..."in profil demirle şikâyetçi ..."ye vurduğunu, sanık ... de olay yerinden kaçmak isterken yakaladıklarını,
Şikâyetçi ...; inceleme dışı sanık ... ve sanık ... hakkındaki yakalama kararlarının infazı için iş yerlerine gittiklerini, dükkanda inceleme dışı sanık ..."in olduğunu görüp hakkında yakalama emri olduğunu açıkladıktan sonra ekip arabasına binmesini söylediklerini, ardından olay yerine inceleme dışı sanık ..."le sanık ..."in geldiğini, sanık ..."e de hakkında yakalama emri olduğunu söyleyip ekip aracına binmesini söylediklerinde üçünün de bağırıp kendilerine engel olmaya çalıştıklarını, yaşanan arbede sırasında sanık ..."in dükkan içerisine girip buradan getirdiği demir sopayla şikâyetçi ..."ye vurduğunu, kargaşa esnasında inceleme dışı sanık ..."in kaçtığını,
İnceleme dışı sanık ...; olay tarihinde polis memurlarının iş yerine gelerek hakkında yakalama emri olduğunu ve kendisini götürmek için geldiklerini söylediklerini, iş yerinde bulunan makinalar nedeniyle oğulları olan inceleme dışı sanık ... ve sanık ...’i çağırdığını, oğullarının polis memurlarına "siz gidin biz babamızı teslim edeceğiz" dediklerini, ancak görevlilerin bunu kabul etmemesi üzerine, oğullarıyla polislerin tartışmaya başladığını, bu esnada kimseye fark ettirmeden dükkanın içindeki merdivenden doğrudan eve çıkıp olay yerinden kaçtığını,
İnceleme dışı sanık ...; olay tarihinde inceleme dışı sanık ... polislerin kendisini almaya geldiklerini söyleyince ağabeyi olan sanık ..."le birlikte iş yerlerine gittiklerini, burada polis memurlarıyla konuştuğu sırada bir arbede yaşandığını, inceleme dışı sanık ..."in de üst kata çıkarak kaçtığını,
İfade etmişler,
Sanık ...; inceleme dışı sanık ... hakkındaki hapsen tazyik kararına ilişkin yakalama emrini yerine getirmek için polis memurlarının iş yerlerine geldiğini, malî durumlarının sıkışık ve moralinin de bozuk olması nedeniyle sinirlenip babasını polis memurlarına teslim etmemek için direnç gösterdiğini, profil demirin elinde olduğunu, ancak polis memurlarına demirle vurmadığını, eliyle mukavemette bulunduğunu savunmuştur.
Ön sorunun çözümünde isabetli bir hukuki sonuca varılabilmesi için öncelikle, sanığa atılı görevi yaptırmamak için direnme, kaçmaya imkân sağlama ve kasten yaralama suçları üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde, “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” başlığı ile düzenlenen 265. maddesi;
“(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” şeklindedir. Seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için; kamu görevlisine, yerine getirdiği görevini yaptırmamak amacıyla cebir veya tehdit veyahut her ikisinin birden kullanılması gerekir.
Bu suçla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 765 sayılı TCK’nın yürürlüğü sırasında Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 tarihli ve 279-406 sayılı kararında; “Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır” denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. (Mehmet Emin Artuk - Ahmet Gökçen - A. Caner Yenidünya, TCK Şerhi, 2. Bası, 5. Cilt, Ankara, 2014, s. 7645; Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Bası, 6. Cilt, Ankara, 2014, s. 7956-7957).
TCK"nın 265. maddesinin beşinci fıkrasında, görevi yaptırmamak için direnme suçunun cebir kullanarak işlenmesi durumunda içtima kuralının ne şekilde uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu hükme göre, suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır. Bu nedenle burada kullanılacak cebrin derecesi önem kazanmakta olup kullanılan cebir TCK"nın 86. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunun derecesini aşmaz ise, fail sadece kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme suçundan cezalandırılacak, buna karşın kullanılan cebir sonucu TCK"nın 87. maddesinde düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hâllerinin gerçekleşmesi hâlinde, fail hem görevi yaptırmamak için direnme, hem de neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan sorumlu olacaktır (Veli Özer Özbek - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 11. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 1129; Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, s. 8000-8001).
Diğer yandan, 5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünde, “Kaçmaya İmkân Sağlama” başlığı ile düzenlenen 294. maddesi;
“(1) Gözaltına alınanın veya tutuklunun kaçmasını sağlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Hükümlünün kaçmasını sağlayan kişi, çekilecek olan hapis cezasının süresine göre iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, hükümlünün cezası;
a) Müebbet hapis cezası ise, beş yıldan sekiz yıla,
b) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ise, sekiz yıldan oniki yıla,
Kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçların, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Kaçması sağlanan kişi sayısının birden fazla olması halinde, bu sayı göz önünde bulundurularak, verilecek ceza üçte birden bir katına kadar artırılır.
(5) Bu suçların gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün muhafaza veya nakli ile görevli kişiler tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza, üçte biri oranında artırılır.
(6) Bu suçların üstsoy, altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında indirilir.
(7) Bu suçların işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(8) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün, muhafaza veya nakli ile görevli kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmasından yararlanarak kaçması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklindedir.
Gözaltına alınanın ve tutuklunun kaçmasını sağlama fiilleri, yargılamanın selametine ilişkin adli yararları; hükümlünün kaçmasını sağlama fiili ise, işlediği suç nedeniyle cezası infaz edilecek olan kişinin cezasını çekmesinde ve böylelikle suçun önlenmesiyle ilgili toplum yararlarını korumayı amaçlamaktadır (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, s. 8564).
Bu hükümle failin, usulüne uygun olarak, gözaltına alınan, tutuklanan ya da hakkında mahkûmiyet kararı verilip kesinleşen kimsenin kaçmasını sağlaması, yani kaçırması suç olarak düzenlenmiştir (Zeki Hafızoğulları - Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Millete ve Devlete Karşı Suçlar, 1. Baskı, Ankara 2016, s. 261). Hapis cezası kesinleşen ve infaz edilmek amacıyla yakalanan kişi, yakalama anından itibaren bu suç açısından hükümlü sıfatını kazanmaktadır. Bu nedenle, cezasının infazı amacıyla yakalanan kişinin yakalandığı yerde veya karakolda iken ya da ceza infaz kurumuna nakledilmesi sırasında kaçmasını sağlama eylemleri de bu suçu oluşturmaktadır (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, s. 8566).
Konumuza ilişkin olarak, gözaltına alınan, tutuklanan ya da hükümlünün kaçmasının, kişiler üzerinde fiziksel güç kullanılarak ya da kişiler tehdit edilerek sağlanması hâlinde TCK"nın 294. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca temel cezanın artırılması yoluna gidilecektir. Cebir veya tehdit bu fıkrada cezayı ağırlaştıran bir neden olarak sayılmış ve ilgili fıkrada bileşik suça yer verilmiştir. Ancak bu suçların işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, aynı maddenin yedinci fıkrası uyarınca ayrıca bu suçlara ilişkin hükümler uyarınca da cezaya hükmolunması öngörülmektedir.
Aynı maddenin altıncı fıkrasında ise, bu suçların üstsoy, altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi hâlinde bu kişiler hakkında verilecek cezanın üçte biri oranında indirileceği hükme bağlanmıştır.
Uyuşmazlıkla ilgili olarak ele alınması gereken diğer suç olan kasten yaralama ise TCK’nın 86. maddesinde;
"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silâhla,
İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılarak kasten yaralamanın temel şekli düzenlenmiş, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır. Kasten yaralama fiilinin, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olması hâli ise ikinci fıkrada düzenlenmiş olup bu durumda birinci fıkradaki hapis cezasından daha az süreli bir hapis cezası ya da seçimlik olarak adli para cezası suçun yaptırımı olarak öngörülmüştür.
Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle, kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
Maddenin 3. fıkrasının (c) bendinde kasten yaralama suçunun kamu görevlisine karşı, görevini yerine getirmesi nedeniyle işlenmesi durumu nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli hâlin öngörülmesinin sebebi kamu görevlilerinin görevlerini kendileri için değil toplum için yerine getirdiklerinden bu görevlerin emniyet içinde ifa edilmesinin sağlanmasıdır.
Burada önemli olan, suçun kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesidir. Suçun kamu görevi yaptığı sırada işlenmesi şart değildir. Mesai bitimi, kamu görevlisinin izinde olması, hatta kamu görevinden istifa, emeklilik vs nedenlerle ayrılmış olduğu durumlarda dahi işlense, kamu görevlisinin görevi sebebiyle yaralandığı durumlarda bu nitelikli hâl uygulanacaktır. Bir kimsenin görevi sebebi dışında, kişisel nedenlerle, görevi sırasında yaralanması hâlinde bu nitelikli hâl uygulanamayacaktır. (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 3. cilt, Ankara, 2014, s. 2963.)
Diğer bir nitelikli hâl maddenin 3. fıkrasının (e) bendinde kasten yaralama suçunun silahla işlenmesi olarak düzenlenmiştir. Suçun silahla işlenmiş olmasının nitelikli hâl sayılmasının altında yatan düşünce, söz konusu aracın mağdurun yaşamı, vücut bütünlüğü ve özgürlüğü bakımından ortaya çıkardığı potansiyel tehlikedir. Suçun silahla işlenmesinin nitelikli hâl sayılması, silahın suçun işlenmesini kolaylaştırdığı ve mağdur üzerindeki korkunun etkisini artırdığı düşüncesine dayanmaktadır. (Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi, 15. Baskı, Ankara 2017, s. 232.)
“Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesi ise;
"(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde sekiz yıldan az olamaz.
(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" biçiminde düzenlenmiştir.
Bu maddede neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama fiilleri yaptırıma bağlanmış olup birinci fıkrada bir kat, ikinci fıkrada iki kat artırımı gerektiren hâller gösterilmiş, üçüncü fıkrada yaralanmanın vücutta kemik kırılmasına ya da çıkığına neden olması hâlinde yapılacak artırım, dördüncü fıkrada ise kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelmesi halinde uygulanacak yaptırım hükme bağlanmıştır. Ancak kanun koyucu birinci ve ikinci fıkralarda, 86. maddeye göre hükmolunan cezanın bir ve iki kat artırılması esasını kabul etmesine karşın bununla yetinmemiş, her iki fıkranın son cümlelerinde, artırım sonucu hükmolunabilecek cezaların belirli bir miktardan aşağı olamayacağı esasını da kabul etmiştir.
Gelinen noktada, uyuşmazlığın çözümü açısından fikri içtima üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır." şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnaları ise, 5237 sayılı TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde düzenlenmiştir.
765 sayılı TCK’da, aynı neviden fikri içtima ile farklı neviden fikri içtima tek madde hâlinde ve kanunun 79. maddesinde düzenlenmiş iken, 5237 sayılı TCK’da bu iki hâl birbirinden ayrılarak, aynı neviden fikri içtima, zincirleme suçun düzenlendiği 43. maddenin ikinci fıkrasında, farklı neviden fikri içtima ise kanunun 44. maddesinde düzenlenmiştir.
Farklı neviden fikri içtima 5237 sayılı Kanun"un 44. maddesinde; “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir.
Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde “non bis in idem” kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, “erime sistemini" benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağırının cezasının verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.
Bu bağlamda, “tek fiil” veya “bir fiil”den ne anlaşılması gerektiğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki anlamda hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Diğer bir anlatımla, doğal anlamda fiilin tek olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin tek olduğu söylenebilirse de, doğal anlamda fiilin çok olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin çok olduğu her zaman söylenemeyecektir. Bazen bir hareketler kümesi, hukuki açıdan tek bir fiil olarak kabul edilecektir. Bu hâlde suç tipinin birden fazla hareketle ihlal edilebilir olması hareketin hukuken tekliğini etkilemeyecek, doğal hareketler hukuken tek kabul edilecektir. Fikri içtimada da, fiil ya da hareketin tekliği, doğal anlamda değil hukuki anlamda tek olmayı ifade etmektedir. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar suçun kanuni tanımında yer alan hukuksal anlamdaki “tek bir fiili” oluşturmaktadır. Nitekim öğretide de benzer nitelikte görüşler ileri sürülmüştür (Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 9. Bası, Ankara, 2016, s. 492 vd., Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayımcılık, 3. Bası, İstanbul, 2013, s. 462 vd., Mehmet Emin Artuk - Ahmet Gökçen - Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 7. Bası, Ankara, 2013, s. 653 vb).
5237 sayılı TCK’nın genel hükümleri arasında yer alan fikri içtima kuralları, şartlarının bulunması halinde kural olarak her suç için uygulanabilir ise de, kanun koyucunun açıkça istisna öngördüğü hallerde bu kuralın uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. Nitekim TCK"nın 212. maddesinde, sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağı belirtilerek, açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanması engellenmiştir.
Bu anlatımlara göre, farklı neviden fikri içtimanın şartları, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla farklı suçun işlenmiş olması, işlenen suçlarla ilgili kanunda açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanmasının engellenmemiş olması şeklinde belirlenebilecektir.
Görüldüğü gibi, kanuni istisnalar dışında, hukuki anlamda tek bir fiille birden fazla farklı suçun işlenmesi halinde, bu suçlardan en ağır cezayı gerektirenin cezasına hükmolunması kanun gereğidir.
Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesinde;
“(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Maddeden de anlaşılacağı üzere hükmün konusu iddianamede gösterilen fiildir. Mahkeme, fiilin hukuki niteliğini takdirde iddia ve savunmalarla bağlı değildir. Kanunun açık ve kesin olan bu hükmü karşısında, mahkemece sanığın yargılama sonucunda sabit kabul edilen fiilinin hukuksal niteliğine göre hüküm kurulmakla yetinilmesi gerekirken, fiil nitelik yönünden bölünerek aynı fiilden dolayı hem mahkûmiyet hem de beraat kararı verilmesi Ceza Muhakemesi Kanunu"na aykırılık oluşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Kaçmaya imkân sağlama, görevi yaptırmamak için direnme ve kasten yaralama suçlarından açılan kamu davasında, sanık ..."in iddianamede ""...Olay günü Hüseyin ve ... hakkındaki yakalama kararını infaz etmek için olay yerine giden müşteki polis memurlarının Hüseyin ve İbrahim"e olayı açıklayıp polis otosuna bindirmek istedikleri sırada her üç şüphelinin de polise mukavemet gösterdiği, şüpheli İbrahim"in eline geçirdiği 60 cm boyundaki profil demir parçası ile polis memuru ..."ye vurarak BTM ile giderilebilecek derecede yaraladığı, bu mücadele esnasında hakkında yakalama kararı olan ..."in kargaşadan istifade ederek firar ettiği, her üç şüphelinin birlikte hareket ederek görevli polis memurlarına görevi yaptırmamak için direndikleri, şüpheliler İbrahim ve ..."in babaları Hüseyin"in kaçmasına imkan sağlamak için polise saldırıp mukavemet ettikleri ve bu şekilde kaçmaya imkan sağladıkları..."" şeklinde gösterilen ve mahkemece de bu şekilde kabul edilen fiilinin hukuksal niteliği de gözetildiğinde, işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nın 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren kaçmaya imkan sağlama suçundan aynı Kanun"un 294. maddesinin ikinci, üçüncü ve altıncı fıkraları gereğince hüküm kurulması gerekirken, tek olan fiilinin nitelik yönünden üçe bölünerek kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından beraat, kaçmaya imkân sağlama suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması suretiyle hükmün karıştırılması CMK"nın 225. maddesine aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08.05.2014 tarihli ve 10762-5850 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Bursa 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.03.2011 tarihli ve 199-30 sayılı hükmünün, sanığın tek olan fiili nitelik yönünden üçe bölünerek kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından beraat, kaçmaya imkân sağlama suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması suretiyle hükmün karıştırılması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.04.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.