3. Hukuk Dairesi 2021/6304 E. , 2021/10584 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
VEK. AV. ULAŞ HAVUTÇA
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulmakla; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; tüketici hakem heyeti tarafından verilen karara yaptığı itiraza ilişkin olarak Bakırköy 5. Tüketici Mahkemesinde görülen 2018/849 Esas sayılı davanın sonuçlandığını, işbu dava sürecinde davalı şirket tarafından yeni faturalar kesilmesi nedeniyle yeniden tüketici hakem heyetine başvurduğunu, ancak tüketici hakem heyetince başvurunun görev yönünden reddine karar verildiğini, bu nedenle karara itiraz etmek zorunda kaldığını ileri sürerek; adına tahakkuk ettirilen faturaların ve aboneliklerinin iptalini, ödemiş olduğu fatura bedelleri ile yargılama giderlerinin davalı şirketten tahsilini talep etmiş, 30/01/2020 tarihli celsede; Türk Telekom tarafından ödenmeyen faturalar nedeniyle hakkında icra takibi başlatıldığını, ödeme yaparak borcunu kapattığını, Türk Telekoma ödemiş olduğu tutarın davalı şirketten tahsilini ve yine davalı şirket tarafından hakkında tahakkuk ettirilen faturaların iptalini istediğini, 22/09/2020 tarihli celsede ise; toplamda 3.700 TL ödeme yaptığını, ödediği bu tutarın iadesini talep ettiğini bildirmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacı ile davalı hizmet sağlayıcısı arasında 06/03/2018 tarihli abonelik sözleşmesinin düzenlendiği, davacının davalı ile yapılan sözleşme öncesinde dava dışı Türk Telekom"dan hizmet aldığı, yapılan sözleşmede davalı tarafından davacıya önceki hizmet sağlayıcısının sözleşmenin feshedileceğine ve ödeneceğine dair herhangi bir taahhüdün yer almadığı, bu sebeple önceki hizmet sağlayıcısının tahakkuk ettirdiği faturalardan abonelik sözleşmesi yapılan davalının sorumlu olmayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 08/09/2021 tarihli yazısında; tüketici mahkemeleri ile tüketici hakem heyetleri arasında görev ilişkisi bulunduğu, tüketici hakem heyetinin alanına giren bir hususta tüketici mahkemelerinin işin esasına girerek karar vermelerinin mümkün olmadığı, usul yönünden talebi reddeden tüketici hakem heyetinin vermiş olduğu kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu düşünen mahkemenin bu kararı kaldırdıktan sonra tarafların tüketici hakem heyetine başvurmakta muhtariyetlerine karar vermesi gerektiği, tüketici hakem heyetinin alanına giren somut uyuşmazlıkta görevsiz olduğu gerekçesiyle başvurunun reddine dair vermiş olduğu karar hakkında, mahkemece değerlendirme dahi yapılmadan işin esasına girerek yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; hükmün, kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 33 üncü maddesinde yer alan “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” ilkesi uyarınca maddi olayları açıklamak taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun hükümlerini tespit etmek ve uygulamak hâkime ait bir görevdir.
Hukuksal nitelendirmenin yapılabilmesi için bir yandan dava dilekçesinde öne sürülen maddi olgular tespit edilmeli, bir yandan da davacının talebi ve davayı açmaktaki amacı doğru bir şekilde değerlendirilmelidir. Bu noktada HMK’nın 26 ncı maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralına da kısaca değinmek gerekmektedir. Maddeye göre, hâkim tarafların talep sonuçları ile bağlıdır. Kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur. Taleple bağlılık ilkesi, özü itibariyle hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olduğunu ifade eder. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukuki sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava dilekçesinde, davalı şirket aleyhine tüketici hakem heyetine yapılan itirazın görev yönünden reddine karar verildiği, bu karara itiraz etmek zorunda kaldığı bildirilmiş ise de, aynı dilekçenin “Sonuç” başlıklı kısmında açıkça “...Adıma kesilmiş olan faturaların, aboneliklerin iptali, ödemiş olduğum fatura bedelleri ve ödediğim yargılama masraflarının tarafıma geri ödenmesine...” ifadesine yer verilmiştir. 30/01/2020 tarihli celsede davacı; önceki hizmet sağlayıcısının başlattığı takip nedeniyle ödemekte olduğu tutarın, hizmetin sonraki sağlayıcısı olan davalıdan tahsili ile davalı tarafından sunulan hizmet nedeniyle tahakkuk ettirilen faturaların iptalini istediğini, 22/09/2020 tarihli celsede ise; toplamda 3.700 TL ödeme yaptığını, ödediği bu tutarın davalıdan tahsilini talep ettiğini vurgulamıştır. Gerek dava dilekçesinde ileri sürülen maddi olgulara ve hukuki sonuca, gerekse yargılama sürecinde davacı tarafından yapılan açıklamalara göre; açılan dava, davalı tarafından tahakkuk ettirilen faturaların iptali ile önceki hizmet sağlayıcısı tarafından tahakkuk ettirilen faturalar nedeniyle yapılan ödemelerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Buna göre mahkemece, niteliği doğru olarak belirlenen davanın esasının incelenerek karar verilmiş olması usul ve kanuna uygun olduğundan, Adalet Bakanlığının yerinde görülmeyen kanun yararına temyiz talebinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının kanun yararına temyiz talebinin REDDİNE, gereği yapılmak üzere kararın bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 21/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.