10. Hukuk Dairesi 2015/4042 E. , 2016/5776 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtildiği şekilde davanın kabulüne, karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar ... ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 12.02.2012 tarihinde 12 yaşında olan davalı ..."in, amcası..."in silahı ile oynarken, silahın ateş alması ile karşısında bulunan ve olay tarihinde 11 yaşında olan amcasının oğlu ..."in dizinden vurularak yaralanmasına neden olduğundan bahisle, meydana gelen yaralama eylemi nedeniyle 5510 sayılı Yasa"nın 76/son maddesine istinaden yazılan tedavi giderlerinin rücuen tazminini talep etmiş olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
1-)Davalı ..."in yargılama aşamasında 23.07.2013 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 38 (HMK.50,51) ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 28. maddeleri kapsamından “kişiliğin ölüm ile sona eriyor” olması ve HMK nun tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124. maddesinde belirtilen, bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olduğu; ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği; yine, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilebileceğine ilişkin düzenlenme karşısında; adı geçen davalının mirasçıları olan anne ... ve baba ..."e yöntemince husumet tevcih edilerek yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, ölü kişi hakkında yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsiz bulunmuştur.
2-)Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 76. maddesinin son fıkrasına göre; “Genel sağlık sigortalısına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere kastı veya suç sayılır bir hareketi veya ilgili kanunlarla verilmiş bir görevi yapmaması ya da ihmali nedeniyle Kurumun sağlık hizmeti sağlamasına veya bu kişilerin tedavi süresinin uzamasına sebep olduğu mahkeme kararıyla tespit edilen
üçüncü kişilere, Kurumun yaptığı sağlık hizmeti giderleri tazmin ettirilir.” düzenlemesiyle, üçüncü kişinin sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için, “suç sayılır hareketi” ile yardımların yapılmasına neden olma koşulu öngörülmüştür. “Rücu edilebilmesi için üçüncü kişinin suç sayılır hareketinin, 5510 sayılı Kanunda yazılı yardımların yapılmasını gerektirecek nitelikte olması gerekmektedir... Kurumun yapmış olduğu yardımları sorumlulara rücu edebilmesini sağlayan üçüncü kişinin suç sayılır hareketi, Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmelidir. Dolayısıyla bu kavramın içine hem cürüm hem de kabahat suçları girmektedir...”(..., ... Sigorta Yardımları, ... Basım Yayım Dağıtım, ... 1996, s.197) “Bu yön, zararla üçüncü kişinin eylemi arasında uygun neden-sonuç bağlantısının varlığını zorunlu kılmaktadır. Eğer böyle bir bağlantı yoksa, üçüncü kişinin yardımlardan sorumlu tutulması düşünülemez. Madde hükmünün öngördüğü “suç”la çerçevelenmiş sınırlı bir sorumluluk bulunduğu ortadadır.”(M.Çenberci,T.Uyar, ... Kanunu Şerhi, Olgaç Matbaası, Ankara 1979, s.263)
Bu açıklamalar çerçevesinde, davalı ..."in olay tarihinde 12 yaşında olduğu nazara alındığında, silahı nasıl elde ettiği, olayın nasıl meydana geldiği, suçun meydana gelmesinde başka şahısların kusurunun bulunup, bulunmadığı vb. hususlar, uzman bilirkişiden alınacak kusur raporunun sonucuna göre irdeleme yapılarak değerlendirilmesi gerekirken, mahkemece herhangi bir rapor alınmadan, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3-)818 sayılı Borçlar Kanunu"nun, temyiz kudretini haiz olmayanların sorumluluğuna dair 54/1. maddesinde, “Hakkaniyet iktiza ediyorsa hakim, temyiz kudretini haiz olmayan kimseyi ika ettiği zararın tamamen yahut kısmen tazminine mahkum eder.”, 6098 sayılı Borçlar Kanunun 65. maddesinde,” Hakkaniyet gerektiriyorsa; hakim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan hükmün amacı sorumluluğun, hakkaniyet düşüncesi ile kusur sorumluluğu hali dışında genişletilmesi olup mümeyyiz olmayanın eyleminden hukuki bir sonuç doğmayacağı hakkındaki genel kurala bir istisna koymaktır. Hâkim adaletin gerektirdiği yerde temyiz kudretinin bulunmamasından dolayı zarara sebebiyet verene isnadın kabul olmamasını bir kenara bırakabilecektir. Burada ona geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Her olayda zarara uğrayan kimsenin haksız eylemi işleyen gayri mümeyyizden tazminat isteyip isteyemeyeceği, olayı saran hal ve şartlara bakılarak tayin edilecektir.
Bu hal ve şartlar arasında mümeyyiz olmayanın hürriyetinin doğurduğu özel tehlike, temyiz kudreti olmamasına rağmen belli bir kusurun varlığı, zarara uğrayanın olay sırasında zarar failine karşı davranışı ve öncelikle mümeyyiz olmayanın iktisadi gücünün büyüklüğü ile zarara uğrayanınki ile karşılaştırılması gösterilebilir. Eğer olayın mali bakımdan doğurduğu zarar mağdur yönünden hissedilir derecede, buna karşılık fail için de nispeten kolaylıkla yüklenebilir mahiyette ise mümeyyiz olmayan failin zararı tamamen veya kısmen tazmin etmesi adalete uygun olur. Hâkim az önce değinilen diğer özel hal ve şartları, mümeyyiz olmayanın zarara uğrayan tarafından tahrik edilip edilmediğini, edilmişse derecesini, mümeyyiz olmayanın eyleminden dolayı başkasının sorumlu tutulup tutulmayacağını, fiilin işleniş biçimini, mümeyyiz olmayanın eylemi işlerken içinde bulunduğu ruh haletini incelemeli ve sorumlu tutulabildiği takdirde bunun kapsamını tayin etmelidir.
O halde yapılacak iş, öncelikle küçüğün ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı, ayırt etme gücünün bulunmadığının tespiti halinde 54. madde gereğince, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında araştırma yapılıp gerekirse, Borçlar Kanununun 43. ve 44. maddeleri (6098 sayılı Borçlar Kanunun 51.-52. maddeleri) uyarınca hakkaniyet indirimi yapılması gereği gözetilerek sorumlu olacağı kurum zararı belirlenip, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olguları göz önünde bulundurmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar ... ve ..."in bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... ve ..."e iadesine, 14.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.