10. Hukuk Dairesi 2015/3254 E. , 2016/5768 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ve davalı TTK Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 20.08.2011 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
1-Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanununun 21. maddesidir. Anılan madde hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücuan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Somut olayda, kazanın meydana geldiği 20.08.2011 tarihinde, taşocağında tavan emniyeti sağlamak için kama yerleştirirken iskele kurarak iskeleye çıkan sigortalı, kamaları düzeltirken, açık olan kamalar arasındanki tavandan düşen postanın, sol ayak tarak kemiğine çarpması ile yaralanmıştır. Mahkemece alınan 27.06.2013 tarihli ilk raporda sigortalının % 30 kusurlu olup kaçınılmazlığın % 70 olduğu, alınan 02.01.2014 tarihli raporda işveren %50, sigortalı %50 kusurlu bulunduğu, mahkemece hükme esas alınan 19.03.2014 tarihli raporda işveren %40, postabaşı ... %10, sigortalı %50 kusurlu kabul edildiği, en son alınan 05.08.2014 tarihli raporda ise işveren %70, ... %10, sigortalının ise %20 kusurlu görüldüğü, diğer yandan 21.Hukuk Dairesince onanarak kesinleşen tazminat dosyasında ise işveren %20, sigortalı %30 kusurlu, kaçınılmazlık ise %50 olarak
kabul edildiği anlaşılmakla, bir birinden farklı birden fazla kusur raporu olduğu nazara alındığında, mahkemece raporlar arasında ortaya çıkan mevcut çelişki giderilmeden, hüküm verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, soyut ifadelere dayanmayan, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek, mevcut çelişkiyi giderecek şekilde, iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan alınacak kusur raporu ile sonuca gidilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanlış değerlendirme ile, hüküm kurulması isabetsizdir.
2-5510 sayılı Kanunun “İş Kazası ve Meslek Hastalığı ile Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır.
Mahkemece, gerçek zarar tavan hesabı yapılmaksızın, tazminat dosyasında alınan ve farklı kusur oranları dikkate alınarak düzenlenen rapora itibar edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, bilirkişiye gerçek zarar tavan hesabı yaptırılarak, ilk peşin değerle karşılaştırılması sonucu düşük olanın kusur karşılığına isabet eden miktarına karar verilmelidir.
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmü BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 14.04.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.