Esas No: 2022/2323
Karar No: 2022/6230
Karar Tarihi: 26.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2022/2323 Esas 2022/6230 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davalı şirketin yurt dışında yatırılan paraların geri çekilebileceği ve yüksek faiz verileceği vaadiyle para topladığı ancak davacıların verdiği parayı geri alamadığı iddiasıyla açılan davada, İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın aktif dava ehliyetinden reddedilmesi üzerine yapılan istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir. Ancak, temyiz istemleri sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi'nin verdiği karar Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun uygun maddelerine göre incelendiğinde, usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle, davalıların ve davacıların temyiz istemleri reddedilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararı onanmıştır.
7194 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu'nun 41. maddesi ile çeşitli kanunlara eklenen Geçici 4. madde hakkındaki karşı oyda ise, bu kanun maddesinin, Anayasa'nın hak arama hürriyeti, yargı yetkisi ve mülkiyet hakkı gibi temel haklarını ihlal ettiği belirtilmiştir. Kanun hükmünün Anayasa Mahkemesi'ne başvurularak iptal edilmesi gerektiği savunulmuştur.
Kanun maddeleri:
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 355 vd., 369/1., 371, 370/1., 372. maddeleri
- Türkiye İş Kurumu Kanunu'nun 41. maddesi
- Anayasa'nın 5., 9., 10/4. ve 5., 13., 35., 36., 138/3., 167. maddeleri
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21.02.2020 tarih ve 2018/254 E. - 2020/359 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin kabulüne dair Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nce verilen 12.11.2021 tarih ve 2020/1799 E. - 2021/2216 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili ile davalılar ..., davalı şirket ve ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davalı şirketin yurt dışında birçok ülkede yatırılan paraların istenildiği her an geri çekilebileceği ve karşılığında yüksek oranda faiz verileceği vaadi ile para topladığını, müvekkillerinin de davalı şirkete para verdiğini ancak verilen paranın bir türlü geri alınamadığını ileri sürerek müvekkillerinin davalı şirkete ortak olmadığının tespiti ve alacak talep etmiştir.
Davalılar davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamada muris ...'un veraset belgesinde ismi geçen mirasçısı ...' in vekaletnamesini ibraz etmek veya bu mirasçının davaya muvafakatine dair usulüne uygun olarak düzelenmiş muvafakatnamesini sunmak veya muris ...'un terekesine temsilci tayin ettirmek üzere kesin süre verildiği, verilen kesin sürede anılan eksikliğin giderilmediği gerekçesiyle davanın aktif dava ehliyetinden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili istinaf etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf talebi kabul edilerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, taraflar arasında görülmekte olan davanın 05.12.2019 tarihinde 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesiyle 3332 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 4. maddesi kapsamında olduğu gerekçesiyle açılan dava ile illgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili ve davalılar ..., davalı şirket ve ... vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekili, davalılar ..., davalı şirket ve ... vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, temyiz harcı davalılar ..., davalı şirket ve ...'ndan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 26/09/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile çeşitli kanunlara eklenen Geçici 4. madde, kanaatimce, her şeyden önce, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve bu maddede öngörülen karar alma hakkıyla birlikte ele alındığında Anayasa’nın 36. maddesinde hükme bağlanan hak arama hürriyetini ihlal eden bir yasal düzenlemedir.
Öte yandan, söz konusu hüküm, yine Anayasa’nın 9. maddesindeki yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağına ilişkin hükme, kanun maddesinin kamuoyunca bilinen ve sınırlı sayıdaki sermaye şirketi ile ve bu şirketler aleyhine açılan davalarla ilgili olduğu düşünülecek olursa Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesi kapsamındaki 10/4. maddesi ile yasama meclisinin bir devlet organı sıfatıyla bu ilkeye uygun hareket etme zorunluluğuna ilişkin 10/5. maddesine, yine Anayasa’nın 35. maddesinde belirtilen ve kişinin temel hak ve hürriyetleri kapsamındaki mülkiyet hakkına ve bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılacağına ilişkin hükme aykırı olduğu gibi, buradan hareketle, devletin, kişinin temel haklarını hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırmaya çalışması gerekmesine karşın hak arama ve mülkiyet
hakkının kullanımının önüne geçen bir düzenleme olarak ortaya çıkmış bulunması nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesine, keza düzenlemenin kişinin temel hak ve özgürlükleri kapsamındaki hak arama ve mülkiyet hakkının özüne dokunan niteliği gözetildiğinde Anayasa’nın 13. maddesine, Anayasa’nın 138/3. maddesinde görülmekte olan somut davalarla ilgili olarak yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili görüşme dahi yapılamayacağı hükme bağlanmış iken dava hangi nedenle açılmış olursa olsun verilecek kararın ve hatta yargılama giderlerinin dahi ne şekilde hükme bağlanacağının düzenlenmiş olması nedeniyle söz konusu hükme de aykırı düşmektedir.
Her ne kadar Anayasa’nın 167. maddesinde devletin para, kredi, sermaye piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı öngörülmüş ise de, alınacak bu tedbirlerin herhalde Anayasaya aykırı bir kanuni düzenleme yoluyla gerçekleştirilmesi düşünülemeyecek olup aksinin kabulü Anayasa’nın başlangıç hükümlerine açıkça aykırı düşecektir.
Tüm bu nedenlerle, yasa hükmünün, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi uyarınca itiraz yoluyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması ve buradan çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden, temyiz isteminin kabulü görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılmıyorum.