Esas No: 2017/2952
Karar No: 2021/600
Karar Tarihi: 26.02.2014
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2952 Esas 2021/600 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 1. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 1. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/262 E. sayılı dosyasında HMK"nın 208/4. maddesi kapsamında taraf olarak sahteciliğin incelenmesi için ileri sürdükleri yazılı belge, bilgi ve taleplerinin mahkeme hâkimi ... tarafından dikkate alınmadığını, sahteliği incelenecek olan ıslak imzalı belgelerin dosyaya celbedilmediğini, aynı hâkimin 6100 sayılı HMK"nın 42/2. maddesine aykırı olarak reddi hâkim talebine ilişkin işlemler tamamlanmadan duruşmayı sevk ve idare ettiğini, ön inceleme duruşmasında alınan kararları yok saydığını, duruşmaya başladığı anda davacı sıfatının nereden geldiğini sorguladığını, kendisinin de davayı devraldığını ve ilgili belgelerin dosya arasında olduğunu beyan ettiğini, yine davayı neden vasinin takip etmediğini sorduğunu, 2008/ 243 E. sayılı dosya ile 2012/262 E. sayılı dosyada çelişkili kararlar verdiğini, kendisi ile Safiye Polat arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunu ve kendisi hazır olduğu hâlde Safiye Polat vasisi tarafından takip edilmeyen dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verdiğini, ancak zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan işlemden kaldırma kararının yasaya aykırı ve yok hükmünde olduğunu, davanın hâkimi gibi değil de hasmı gibi davrandığını, HMK’nın 46/1-c bendinde yer alan düzenlemeyi defalarca ihlal ettiği gibi ihlallerine devam ettiğini öne sürerek, Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi hâkimi ... tarafından yapılan yargılamanın hukuk dışı olduğunun tespiti ile 20.000TL maddi ve manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 30.04.2013 havale tarihli dilekçesinde ise 15.000TL maddi, 5000TL manevi tazminat talebi olduğunu, davalı tarafın ön inceleme duruşmasından önce davayı kabul etmesi hâlinde manevi tazminat talebiyle yetineceğini bildirmiştir.
Davalı Cevabı:
5.1. Davalı ... vekili; 6110 sayılı Kanun ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu"na eklenen 93/A maddesine göre, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine açılacak tazminat davasının, tazminata konu dava sonucunda verilecek hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde açılabileceğini, bu nedenle davanın öncelikle dava şartı bulunmadığından hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, ayrıca istenilen zararın dayanağının da bulunmadığını, maddi zararın neden kaynaklandığının açıklanmadığını, olayda manevi zararı gerektiren bir durumun bulunmadığını, kararın yasal mevzuata uygun verildiği gibi olayda kusur, kasıt ve hatanın da yer almadığını, konunun tamamen delillerin değerlendirilerek soyut kanun hükümlerinin somut olaya uygulanmasından ibaret olduğunu, HMK"nın 46. maddesinde gösterilen sorumluluk nedenlerinin sınırlı olarak sayılan durumları ifade ettiğini, eldeki davada ise davacının hiçbir haklı nedeninin bulunmadığını ve maddede sayılan koşulların oluşmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
5.2. İhbar olunan hâkim; beyan dilekçesi sunmamıştır.
Özel Dairenin Birinci Kararı:
6. Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda 18.06.2013 tarihli ve 2013/1 E., 2013/3 K. sayılı karar ile; davacının bildirdiği dosya akıbetlerinin araştırıldığı, delil olarak bildirilen dosyaların bir kısmının karara bağlandığı, bir kısmının ise derdest olduğu, davanın açılmasına ve olayların başlangıcına neden olan dolayısıyla davanın esasını oluşturan Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/243 E. sayılı dosyasında verilen kararın ise dava tarihinde kesinleşmediği, ilgili hâkim ..."ın reddedilmesine ilişkin Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/262 E. sayılı dosyasında da hukuki sürecin henüz tamamlanmadığı, 2802 sayılı Kanun’un 93/A maddesinin (b) bendinin ise “Dava sonunda verilen hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açılabilir” hükmünü taşıdığı, buna göre hüküm kesinleşmeden dava açılamayacağı ve davacı isteminin dinlenebilir nitelikte olmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.11.2012 tarihli 2012/4-143 E., 2012/752 K.; 14.11.2012 tarihli, 2011/4-144 E., 2012/ 782 K. sayılı kararlarının da bu doğrultuda olduğu gerekçesiyle esas yönden inceleme yapılmaksızın dava dilekçesinin süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Yukarıdaki karar davacı tarafından temyiz edilmiş, Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2014 tarihli ve 2013/1-2063 E., 2014/139 K. sayılı kararı ile karar onanmıştır.
Hukuk Genel Kurulunun Bozma Kararı:
8. Davacının onama kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunması üzerine, Hukuk Genel Kurulunun 17.12.2014 tarih ve 2014/1-2107 E., 2014/1038 K. sayılı kararı ile;
“…20.12.2012 tarihinde açılan tazminat davasından önce, "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair" 6110 sayılı Yasa kabul edilmiş ve 14/02/2011 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. 6110 sayılı Yasa"nın 12. maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"na 93/A maddesi eklenmiştir. Bu madde de:
Hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle:
a) Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
b) Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.
Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan;
a) Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün,
b) Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir… düzenlemesi getirilmiştir.
Bu düzenlemenin 2. fıkrasının (b) bendindeki “kesinleştiği tarihten itibaren” ifadesinin HMK 114/2. maddesinde işaret edilen dava şartlarından biri olduğu tartışmasızdır. Ne var ki 21.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19.maddesi 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmış, böylelikle Devlet aleyhine açılacak tazminat davasının ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra açılabileceği şartı kaldırılmıştır.
Davanın açıldığı sırada dava şartı olarak kanunda yer alan ancak hüküm kesinleşmeden kaldırılması karşısında mahkemece (Dairece) işin esası hakkında inceleme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Mevcut bu durum karşısında; Mahkeme’nin “dava şartı yokluğundan dolayı davanın reddine” dair kararına ilişkin Hukuk Genel Kurulu’na ait onama ilamının kaldırılarak, ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar veren Daire kararının yasa değişikliğinden kaynaklanan bu usulü neden ve gerekçelerle bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Özel Dairenin İkinci Kararı:
9. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyulmak suretiyle yapılan inceleme sonucunda 23.05.2017 tarihli ve 2015/1 E., 2017/2 K. sayılı karar ile;
“…Davacı dava dilekçesinde özetle; Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 2008/243 Esas ve 2012/262 Esas sayılı dosyalarında, açmış olduğu tapu iptal- tescil davasının dayanağı olan tescil belgesinin sahte olduğuna ilişkin iddialarının değerlendirilmediğini, daha birçok usulü hatalar yapıldığını belirterek 15.000.00.TL maddi, 5.000.00. TL manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili cevabında özetle; Bahse konu dosyalar kesinleşmeden dava açıldığını, hakimin herhangi bir kusurunun ve kastının bulunmadığını, dava şartlarının gerçekleşmediğini belirterek öncelikle usulden, olmadığı takdirde esastan davanın reddini istemiştir.
Dava ilgili hakime usulünce ihbar edilmiştir.
Dairece, 18.06.2013 tarihli karar ile davacının dayandığı dosyaların henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle dinlenme imkanı bulunmayan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bu kararın temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca 26.02.2014 tarihinde oy birliği ile onama kararı verilmiş, karar düzeltme isteği üzerine "20.12.2012 tarihinde açılan tazminat davasından önce, "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair" 6110 sayılı Yasa kabul edilmiş ve 14/02/2011 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. 6110 sayılı Yasa"nın 12.maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"na 93/A maddesi eklenmiştir. Bu madde de:
Hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle:
a)Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
b)Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.
Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan;
a)Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün,
b)Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir… düzenlemesi getirilmiştir.
Bu düzenlemenin 2.fıkrasının (b) bendindeki “kesinleştiği tarihten itibaren” ifadesinin HMK 114/2. maddesinde işaret edilen dava şartlarında biri olduğu tartışmasızdır. Ne var ki 21.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19.maddesi 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmış, böylelikle Devlet aleyhine açılacak tazminat davasının ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra açılabileceği şartı kaldırılmıştır.
Davanın açıldığı sırada dava şartı olarak kanunda yer alan ancak hüküm kesinleşmeden kaldırılması karşısında mahkemece (Dairece) işin esası hakkında inceleme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Mevcut bu durum karşısında; Mahkeme’nin “dava şartı yokluğundan dolayı davanın reddine” dair kararına ilişkin Hukuk Genel Kurulu’na ait onama ilamının kaldırılarak, ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar veren Daire kararının yasa değişikliğinden kaynaklanan bu usulü neden ve gerekçelerle bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılamada Torbalı 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/243 Esas sayılı dosyasının tetkikinden davanın, üç ayrı parselin yolsuz tescil hukuki sebebine dayalı tapu iptal tescil davası olduğu, davanın reddine ilişkin kararın en son Yargıtay 8. Hukuk Dairesinden "... Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.09.1969 tarihli ve 1968/196 E. 1969/315 K. sayılı miras bırakan Hüseyin Polat tarafından 582 nolu parsel ile ilgili olarak açılan tapu iptal ve tescile ilişkin dava dosyasında Hüseyin Polat"ın 17.09.1969 tarihli oturumda bizzat imzalı beyanı ile 582 nolu parselin tapuda yapılan temlik işlemlerinin iradesine uygun olduğunu kabul ederek davadan feragat ettiğini bildirdiği, bu durumda 582 nolu parsel ile ilgili olarak tapuda yapılan resmi işlemin miras bırakanın iradesine uygun olduğu ve resmi senedin sahteliği iddialarının HMK"nin 208/4.maddesi uyarınca bu aşamada dinlenilmesinin mümkün olmadığına; 580 ve 581 nolu parsellerin tapusunun iptal ve tescili istemiyle açılan davanın da ayrıca 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı nedenleriyle asıl ve birleşen Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/200-155 E. K. sayılı davalarının reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, Öte yandan, birleşen Torbalı Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2009/268 E. 2010/1151 K. sayılı 580 nolu parselin yüz ölçümünün düzeltilmesi istemiyle açılan dava dosyasında; davacı Safiye"nin 580 nolu parseli 17.09.1969 tarihinde Mustafa Kulaklı"ya satmış olup, aslolan TMK"nin 719. maddesine göre taşınmazın krokisi olduğundan, taşınmazın miktarının az veya çok olmasının sonuca etkili olmayacağına, bu nedenle davacı Safiye"nin taşınmazı 17.09.1969 tarihinde tapudan satmış olması sebebiyle mahkemece davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmiş olmasının da doğru olduğuna, 27.11.2012 tarihli “Dava Konusu Devir Sözleşmesi” nin taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikte bir temlikname olmadığından, ..."un davada yasal açıdan sıfatının varlığı da kabul edilemeyeceği" gerekçesiyle karar düzeltme talebi de reddedilmek suretiyle kesinleştiği görülmüştür.
Aynı mahkemenin 2012/262 Esas sayılı dosyasında ise; davanın, Safiye Polat vasisi Hatice Demirok ve ... tarafından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 208/4. Maddesi gereğince açılmış tescilin dayanağı olan resmi senet altındaki imza(mührün) sahteliğinin tespiti davası olduğu, yapılan yargılama sonunda ..."un davasının sıfat yokluğundan reddine, Safiye Polatın davasının ise takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava, hakimin hukuki sorumluluğuna dayalı maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Davacının dayandığı dosyalarda sonuç itibariyle davacının taraf sıfatının bulunmadığı anlaşılmış ve karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Davacının taraf dahi olmadığı davanın yargılanması sırasındaki usulü eksiklikler veya hatalar nedeniyle zararının doğduğunun kabulü mümkün değildir.
Sonuç itibariyle 6100 sayılı Yasanın 46. maddesinde öngörülen hallerden hiçbirinin mevcudiyetinin bulunmaması (hakimin kasıtla hareket etmesi, verdiği kararın yasaya aykırı bulunması, hakimin görevini ihmal etmesi gibi hallerin gerçekleşmemesi) nedeniyle açılan davanın esastan reddi gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacının davasının REDDİNE
2-Alınması gereken 31,40 TL ret harcının peşin alınan 297.00.-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 265,60.-TL harcın davacıya iadesine,
3-Davalı ... vekili için maddi tazminat talebinin reddi nedeniyle 3.000,00. TL, manevi tazminat talebinin reddi nedeniyle 3.000,00TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak davalı Hazineye verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, artan giderin karar kesinleştiğinde iadesine,…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
10. Özel Dairenin yukarıda belirtilen ikinci kararına karşı davacı tarafından süresi içinde temyiz isteminde bulunmuştur.
II. GEREKÇE
11. Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
12. HMK’nın 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde“(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
13. Somut olayda HMK"nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat davası açma şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
14. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
III. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacının temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.05.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.