10. Hukuk Dairesi 2016/1381 E. , 2016/5707 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, ıslahen, 1479 sayılı Yasa kapsamında fazladan ödediği 12.280,06 TL primin iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrasında davanın kısmen kabulü ile 3.956,08 TL"nin iadesine karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece uyulan Dairemiz bozma ilamında; “...Davalı Kurum, çakışan süreler gözetilerek, davacının sigortalılık süresi belirlenip, fazladan ödenen 9.899,53 TL primin iade işleminin başlatıldığını belirtmiş olup; Mahkemece, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığın mümkün olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın temelinde çakışan sigortalılık sürelerinin bulunduğu gözetilerek; öncelikle, Kurum’un cevap dilekçesinde belirttiği husus araştırılarak, davacının 506 ve 1479 sayılı sigortalılık süreleri ve buna göre fazladan ödenen prim miktarı Kurum’dan sorulmalı; çakışan sigortalılığın bulunması veya Kurum işlemine davacı tarafından itiraz edilmesi durumunda, çakışan 13.06.2005 ila 25.09.2006 tarihleri arası dönemde hangi Yasa kapsamında sigortalı olduğu belirlenerek, sigortalılık süreleri de belirtilmek suretiyle fazla prim ödemesinin bulunup-bulunmadığı Kurum’dan sorulmalı; sonrasında, çakışan döneme ilişkin sigortalılık süresi de hüküm fıkrasında belirtilerek, varsa fazladan ödenen primlerin istirdadına karar verilmelidir....” denilmiştir.
Bozma sonrasında, Mahkemece, davacının çakışan 13.06.2005-25.09.2006 tarihleri arasındaki dönemde 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı olduğu ve anılan dönemdeki 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılığının iptali gerektiği kabul edilerek, davacıya ait 3.956,08 TL fazla ödeme bulunduğunu belirten davalı Kurumun 16.04.2014 tarihli cevabi yazısı esas alınmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile 3.956,08 TL"nin iadesine karar verilmiştir.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda; kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o
kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara ve usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Eldeki davada; bozma gereğinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Mahkemece, davalı Kurumdan, davacının çakışan 13.06.2005-25.09.2006 tarihleri arasındaki dönemde 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı olduğu ve anılan dönemdeki 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılığının iptali gerektiği gözetilerek davacının fazla ödediği Bağ-Kur primlerinin sorulup belirlenmesi suretiyle hüküm kurulması gerekirken, davacıyı çakışan dönemde 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalı kabul ederek anılan dönemdeki 506 sayılı Yasaya tabi sigortalılık primlerinin transferi işlemi sonucunda davacıya ait 3.956,08 TL fazla ödeme bulunduğunu belirten davalı Kurumun 16.04.2014 tarihli cevabi yazısı esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar tesisi, ayrıca, çakışan döneme ilişkin sigortalılık süresinin hüküm fıkrasında belirtilmemesi isabetsizdir.
Mahkemece yapılması gereken iş, davalı Kurumdan, davacının çakışan 13.06.2005-25.09.2006 tarihleri arasındaki dönemde 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı olduğu ve anılan dönemdeki 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılığının iptali gerektiği belirtilerek davacının fazla ödediği Bağ-Kur primlerinin sorulup belirlenmesi suretiyle hüküm kurmak ve çakışan 13.06.2005-25.09.2006 tarihleri arasındaki dönemde davacının 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı olduğunu hüküm fıkrasında belirtmekten ibarettir.
O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 14.04.2016 günü oybirliğiyle karar verildi.